Kastamolu ÇATI Aktarma Çatı Yapım USTASI Fiyatları
Önce Bölgeye uygulanacak çalışma için Kastamonu ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI Alanında uzman ustalarımız keşif yaparak proje hazırlarlar.Kastamonu ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI ustalarımız Analiz yapılan bölgeye gerekli duyulan malzemeyi saptarlar.
Kastamonu ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI çalışma yapılacak alanlarda nelere ve İhtiyaç duyulduğu müşteriye paylaşılır,Kastamonu Kiremit çattı ustalarımız Tarafından Uygulamaya konulur.
Öncelik olarak Kastamonu geneline tüm bölgelerine Türkiye Geneline Kastamonu ilinde ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI uygulamaları Kastamonu ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI sistemleri profesyonel Kastamonu çatı ustalarımız tarafında güven ve kalite ilkelerini siz değerli müşterilerinine en ekonomik fiyatlar ile sunmaktadır.Kastamonu Kiremit Çatı Ustalarımız Türkiye genelinede hizmet vermektedirler.BİZE ULAŞIN
Kastamonu (il)
Kastamonu | |
— İl — | |
Kastamonu’nun Türkiye’deki konumu |
|
Kastamonu’nun ilçeleri |
|
Koordinatlar: 41°31′K 33°41′D | |
Ülke | Türkiye |
---|---|
Bölge | Karadeniz Bölgesi |
İdari birimler | 20 ilçe |
Yönetim | |
– Vali | Mesut Yıldırım[1] |
Yüzölçümü | |
– Kent | 13,108 km2 (5,1 mi2) |
Nüfus (2015) | |
– Kent | 372,633 |
– Yoğunluk | 28/km² (72,5/sq mi) |
– Şehir | 226,868 |
– Kırsal | 145,765 |
Zaman dilimi | DAZD (+2) |
Alan kodu | (+90) 366 |
Plaka kodu | 37 |
İnternet sitesi: T.C. Kastamonu Valiliği |
Kastamonu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuzey kesiminde, Karadeniz Bölgesi’nde yer alan ildir. İlin komşularını (kuzeyden saat yönünde ilerlendiğinde) Sinop, Çorum, Çankırı, Karabük ve Bartın illeri oluşturmakta olup, ilin ayrıca kuzeyde Karadeniz’e kıyısı bulunmaktadır. İlin merkezi aynı isimli Kastamonu şehridir.
İçindekiler
[gizle]
- 1Etimoloji
- 2Coğrafya
- 2.1Konum
- 2.2İklim
- 2.3Bitki örtüsü ve yaban hayat
- 3Nüfus
- 3.1Tarihsel nüfus
- 3.2Göç
- 4Tarihçe
- 4.1Ön tarih
- 4.2Romalı ve Bizanslılar dönemi
- 4.3Selçuklu ve Osmanlı dönemi
- 4.4Millî Mücadele ve Cumhuriyet dönemi
- 5İdari yapılanma
- 5.1İlçeler
- 6Yönetim
- 6.1Siyaset
- 7Kültür
- 8Eğitim
- 9Ekonomi
- 9.1Tarım
- 9.2Sanayi
- 9.3Maden
- 10Spor
- 10.1Futbol
- 10.2Basketbol
- 10.3Voleybol
- 10.4Hentbol
- 11Ulaşım
- 11.1Karayolu
- 11.2Denizyolu
- 11.3Havayolu
- 12Galeri
- 13Ayrıca bakınız
- 14Kaynakça
- 15Dış bağlantılar
Etimoloji[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonu ismine ilişkin bilimsel bir etimolojik çalışma bulunmamakla birlikte, kentin ismine dair birkaç farklı görüş ifade edilmektedir. Bu görüşler içerisinde en yaygın kabul görüleni ise Bizans İmparatorluğu döneminde bölgede hüküm süren Komnenos hanedanlığına atfen gerçekleştirilen isimlendirme en kabul görenidir. Bu isimlendirme kökeninde ise Komnenlerin Kalesi anlamına gelen Kastra-Komnen ifade yatmaktadır. Hanedanlığın o döneme ait yazılı kayıtlarında Kastamonu ismi Castamon olarak yer almaktadır.[2]
Bunun haricinde kabul gören başka bir görüşe göre de Kastamonu kelimesi, Sümer dilinde kullanılan Sümerlerin bir kolu olan Gas halkının yaşadığı şehir (Tuman/Tumanna Sümer dilinde şehir demektir) anlamına gelen Gastumanna (Gasların şehri) kelimesinden geldiği ifade edilmektedir.[3]
Coğrafya[değiştir | kaynağı değiştir]
Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi’nin batı kesiminde yer alan Kastamonu ilinin doğusunda Sinop, batısında Bartın ve Karabük, güneyinde Çankırı ve güneydoğusunda Çorum illeri ile sınırı bulunmaktadır. İlin kuzey kısmının tamamı ise Karadeniz’e kıyı oluşturmakta olup, ilin sahil şeridi uzunluğu 170 km’dir. Kastamonu sahip olduğu bu sahil şeridi uzunluğu ile Karadenize en uzun kıyısı olan il konumundadır. 13.108 km2 alan üzerinde yer alan Kastamonu, Türkiye topraklarının %1,7’sini oluşturmaktadır. İl merkezinin denizden yüksekliği 780 metredir. İlin ortalama olarak deniz seviyesinden yüksekliği 775 m’dir. İlin en yüksek noktasını ise 2.565 m ile Çatalılgaz Tepesi oluşturmaktadır. İl genelinde dağlar denize paralel olarak uzanmakta olup, Türkiye’nin Karadeniz’e doğru uzanan çıkıntısının büyük bir kısmını kapsamaktadır.
Konum[değiştir | kaynağı değiştir]
Karadeniz | Karadeniz | Karadeniz |
|
||||
Bartın | Sinop | ||||||
Kastamonu | |||||||
Karabük | Çankırı | Çorum |
İklim[değiştir | kaynağı değiştir]
İl genelinde iki çeşit iklim tipi hüküm sürmektedir. İlin kuzeyinde Karadeniz iklimi görülürken, ilin güney kesimlerinde Karasal iklim görülmektedir. Kıyıya paralel olarak uzanan Küre Dağları, Karadeniz ikliminin iç kısımlarda görülmesini önlemektedir.
Kastamonu’da yağışın aylara dağılımı genel olarak düzenlidir. Kış döneminde yağışlar yıllık yağışın %18’ini, yaz yağışları ise %27’sini oluşturmaktadır. Yağışların büyük bir bölümü ise bahar aylarında yağmaktadır. genelinde kıyıya yakın bölgelerde sık yağış rastlanmaktadır. İl genelinde en az yağış Aralık-Şubat döneminde gerçekleşirken, en çok yağışlar Nisan-Mayıs ayları arasında gerçekleşmektedir.
Kastamonu merkezde yıllık sıcaklık ortalaması 9,8 °C düzeyindedir. Bu ortalama ile Kastamonu kendisine komşu diğer illere göre daha düşük bir sıcaklık ortalamasına sahip olup, bunun nedeni morfolojik yapıdır. Kastamonu’da diğer komşu illere göre tek iklim tipi yerine iki iklim tipi de etkili olmaktadır.[4]
Kastamonu genelinde 1950 ile 2015 yılları arasında ortalama sıcaklık ve yağış miktarları şu şekildedir:
[gizle] Kastamonu iklimi | |||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Aylar | Ocak | Şubat | Mart | Nisan | Mayıs | Haziran | Temmuz | Ağustos | Eylül | Ekim | Kasım | Aralık | |
En yüksek sıcaklık rekoru, °C | 17,3 | 21,1 | 27,6 | 31,4 | 35,1 | 37,5 | 42,2 | 40,2 | 36,5 | 32,5 | 24,7 | 21,1 | |
Ortalama en yüksek sıcaklık, °C | 3,2 | 6,0 | 10,8 | 16,5 | 21,1 | 24,6 | 27,8 | 28,0 | 23,9 | 17,9 | 10,9 | 4,9 | |
Ortalama sıcaklık, °C | −0,9 | 0,7 | 4,3 | 9,6 | 14,1 | 17,5 | 20,3 | 20,0 | 15,6 | 10,6 | 5,1 | 0,9 | |
Ortalama en düşük sıcaklık, °C | −4,3 | −3,5 | −0,8 | 3,5 | 7,6 | 10,5 | 12,4 | 12,3 | 8,9 | 5,2 | 0,9 | −2,3 | |
En düşük sıcaklık rekoru, °C | −23,7 | −22,3 | −19,7 | −8,5 | −3,6 | 0,2 | 3,8 | 3,2 | −1,5 | −7,5 | −11,5 | −20,4 | |
Ortalama yağış, mm | 31,7 | 27,7 | 35,8 | 53,5 | 71,4 | 72,8 | 32,0 | 29,6 | 31,9 | 36,3 | 27,9 | 34,6 | |
Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü[5] |
Bitki örtüsü ve yaban hayat[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonu ilinin yüz ölçümünün %74,6’sı dağlık ve ormanlık, %21,6’sı plato ve %3,8’i ovalardan oluşmaktadır. Bu dağılım göz önünde bulundurulduğunda ilin genel olarak tarıma elverişli geniş alanları bulunmamaktadır. Vadilerin etrafında yer alan küçük ovalar bu tür işlemlerin gerçekleştirildiği önemli alanlar olarak işlem görmektedir.
İl genelinde oldukça zengin bitki örtüsü gözlemlenebilmektedir. Devrekani ilçesi dolaylarında orman örtüsüne pek rastlanmamakla birlikte, burada da belirli aralıklarla da olsa ağaç, çalı ve orman kalıntıları görülebilmektedir. Eğilimin daha yumuşak olduğu bu kesimlerde kestane rengi toprakların geniş alanlarda hüküm sürdüğü gözlemlenebilmektedir. Kıyıdan iç kesimlere ilerlendiğinde ve yükselti arttığında kayın ve köknar ağaçları yaygın bir şekilde görülebilmektedir. Podzolik toprakların yayım alanı olan bölgelerde, alt örtü durumunda bulunan eğreltiotu önemli bir yer tutmaktadır.
İlin kuzey kesimlerinde Karadeniz’e kıyısı bulunan Cide ve İnebolu kesimleri arasında daha çok çam, köknar ve kayın türleri arasında yer alan ıhlamur, kestane, karaağaç, gürgen, mersin, kavak, dişbudak ve ahlat türleri yoğun bir şekilde gözlemlenebilmektedir.
İl genelinde bozayı, kızıl geyik, kurt, vaşak, tilki, tavşan, karaca, sansar ve yaban domuzu gibi türlerin yaşam alanları mevcuttur.[6]
Nüfus[değiştir | kaynağı değiştir]
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hazırlamış olduğu 2015 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre Kastamonu genelinde 372.633 nüfus tespit edilmiştir. Bu veriler ışığında nüfusun 184.585 kişisi erkek, 188.048 kişisi de kadın olarak tespit edilmiştir. Bir önceki yıla oranla %1,01 düzeyinde artan ilin nüfusu, 2014 verilerine göre toplamda 3.726 kişi artmıştır.[7]
0-14 yaş: %17.21 (erkek 32,740/kadın 31,399)
15-24 yaş: %14.98 (erkek 28,794/kadın 27,028)
25-54 yaş: %38.36 (erkek 72,320/kadın 70,615)
55-64 yaş: %12.69 (erkek 23,154/kadın 24,130)
65 yaş ve üzeri: %16.76 (erkek 27,577/kadın 34,876)
Tarihsel nüfus[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonu’nun 1965 yılından günümüze kadar ortaya çıkan nüfus bilgileri şu şekildedir:
Kastamonu il nüfus bilgileri | ||||
---|---|---|---|---|
Yıl | Toplam | Sıra | Fark | Şehir – Kır |
1965[8] | 441.638 | 29 |
%15 67.163
374.475 %85
|
|
1970[9] | 446.601 | 35 | %1 |
%18 82.101
364.500 %82
|
1975[10] | 438.243 | 38 | -%2 |
%20 87.603
350.640 %80
|
1980[11] | 450.946 | 40 | %3 |
%22 99.680
351.266 %78
|
1985[12] | 450.353 | 43 | -%0 |
%27 122.350
328.003 %73
|
1990[13] | 423.611 | 46 | -%6 |
%35 148.710
274.901 %65
|
2000[14] | 375.476 | 51 | -%11 |
%46 174.020
201.456 %54
|
2007[15] | 360.366 | 50 | -%4 |
%51 184.685
175.681 %49
|
2008[16] | 360.424 | 50 | %0 |
%51 184.228
176.196 %49
|
2009[17] | 359.823 | 50 | -%0 |
%53 189.984
169.839 %47
|
2010[18] | 361.222 | 50 | %0 |
%54 195.059
166.163 %46
|
2011[19] | 359.759 | 50 | -%0 |
%55 197.704
162.055 %45
|
2012[20] | 359.808 | 50 | %0 |
%56 202.006
157.802 %44
|
2013[21] | 368.093 | 50 | %2 |
%56 207.045
161.048 %44
|
2014[22] | 368.907 | 50 | %0 |
%58 214.188
154.719 %42
|
2015[23] | 372.633 | 50 | %1 |
%61 226.868
145.765 %39
|
Göç[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonu ili genel itibariyle göç veren bir il konumunda olsa da, özellikle son yıllarda aldığı göç ile nüfusta artış yaşamıştır. En son 2015’te gerçekleştirilen nüfus sayım sonuçlarında Kastamonu ili 18.092 göç vermesine rağmen, ile göç eden 21.601 kişi ile ‰9,46 (Binde 9,46) bir göç alış artış hızı yakalamıştır.[24]
Kastamonu nüfusuna kayıtlı olan ancak diğer illerde yaşayan Kastamonu nüfusu yüksek düzeyde bulunmaktadır. Bu iller içerisinde İstanbul, en çok Kastamonu nüfusuna kayıtlı kişinin yaşadığı il konumundadır. 2015 ADNKS verilerine göre İstanbul’da, Kastamonu il genelinde yaşayandan fazla Kastamonulu yaşamaktadır. Söz konusu yılda gerçekleştirilen sayım sonuçlarına göre 554.851 kişi İstanbul’da ikamet etmektedir. Bunun haricinde il nüfusuna kayıtlı olup başka illerde ikamet eden ayrıca 491.060 kişi daha yaşamaktadır. Bu veriler ışığında Türkiye genelinde Kastamonu nüfusuna kayıtlı 1.045.911 kişi yaşamaktadır.[25]
Tarihçe[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonu’nun arkeolojik bazı kazı ve yüzey araştırmaları sonucunda Eski Taş Çağı döneminden günümüze kadar kesintisiz bir kronolojiye sahip olduğu gözlemlenmektedir. Bu bölge üzerinde pek araştırma olmaması nedeniyle Kastamonu üzerine bilgiler de özellikle erken tarih için yetersiz bir durumdadır. Bu bölgede gerçekleştirilen belirli sayıda ki araştırmalarda da ilin Eski Taş Çağı dönemi ile birlikte Cilalı Taş Devri, Bakır Çağı ve Erken Tunç Çağı dönemlerine kadar kesintisiz bir yerleşimin gerçekleştiğini göstermektedir.
Son dönemlerde ilin Cide ve Şenpazar ilçelerinde yapılan arkeolojik yüzey araştırmalarında bölgenin Orta Taş Çağı döneminde de yerleşim gördüğü elde edilen bulgularla belirlenmiştir.[26]
Ön tarih[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonu’nun bilinen geçmişi, Hitit İmparatorluğu ile başlar. Hititlerden sonra Frigya ve Lidya Krallıklarının egemen olduğu bu topraklar M.Ö. 4.yy’da Perslerin eline geçmiştir. M.Ö. 4.yy’da Büyük İskender Anadolu ile birlikte Kastamonu topraklarını da Makedonya’ya katmıştır.
İskender’den sonra yöreyi ele geçiren Pontus Krallığı M.Ö. 1.yy’da Romalılar tarafından ortadan kaldırılmıştır. Uzun yıllar Roma İmparatorluğu sınırları içinde kalan Kastamonu M.S. 395 yılında İmparatorluğun bölünmesiyle bütün Anadolu gibi Bizans İmparatorluğu’na katılmıştır.
Romalı ve Bizanslılar dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
Bugün Kastamonu ve çevresindeki illeri de içine alan ve Romalılar devrinde adına Paflagonya (Pophlagonia) denilen bölgede yer almaktadır.
Romalılar devrinde Taşköprü’nün (Pophlagonia) eyalet merkezi olduğu zamanlar Kastamonu küçük bir kasaba olup, Bizans devrinde ve özellikle imparatorluk hanedanlarından olan Komnenler soyunun memleketi olan şehirin iktidarları döneminde gelişmeye başlamıştır. Bu hanedan zamanında buraya bir kale yapılmış ve Komnenler’in kalesi anlamında “Kastra Komneni” denilmiştir[27]. Bu kelimenin Türkmenlerin bölgeye yerleşmesiyle zamanla (“Kastamoni”, “Kastamonu”) bugünki şekline dönüşmüştür.
Selçuklu ve Osmanlı dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
Moğol istilası önünde Türkistan ve İran’dan kaçan Türklerin, ikinci büyük göç dalgasından da en fazla etkilenen şehirlerin başında Kastamonu gelmiş ve İç Anadolu’da Moğollara karşı tutunamayan birçok Türk boyu Ilgaz Dağları’nın kuzeyine yani Kastamonu’ya sığınmıştır. Yirmi dört Oğuz boyunun neredeyse tamamı Kastamonu çevresinde yurt tuttuğu gibi, Alpı, Alpağut, Dânişmendli, Kıpçak, Karluk, Çiğil, Yağma gibi Türk boyları da Kastamonu’ya yerleşmişlerdir.[28] Kastamonu’da hâlen birçoğu yaşatılan Kayı, Bayat, Çavundur, Kınık, Îğdir, Afşar, Kıyık, Büğdüz, Bayındır, Çepni, Karaevli gibi yer adları Oğuz iskânının mahiyetini çok iyi ifade etmektedir. 1260’lı yıllarda İbn Sa’d bu kente “Türkmenlerin Başkenti” adını vermiştir[kaynak belirtilmeli]. Yine onun kaydına göre, bu tarihlerde Kastamonu bölgesinde 100 bin çadır halkı yığılmıştır.[29]
Kastamonu’nun ilk defa Türklerin eline geçmesi Danişmentliler zamanında Danişmend Ahmed Gazi’nin oğlu Gümüştekin Gazi devrinde “1105 yılında” gerçekleşmiştir. 100 yıla yakın bir zaman Danişment idaresinde kalan şehir ve çevresi 15 yıl süre ile tekrar Bizanslılara geçmiş, 1213’de Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın emriyle Selçuklu kumandanı Hüsamettin Çobanbey tarafından zaptedilmiştir.
Moğollar tarafından bölgenin ikinci kez zaptına memur edilen Şemsettin Yaman Candar kumandasındaki ordu 1292 yılında Kastamonu’ya giderek Muzafferettin Yavlak Arslan birliğini bozguna uğratmış kendisi de öldürülmüştür. Muzafferettin Yavlak Arslanın oğlu Mahmutbey, babasının intikamını almak için mücadeleye girmiş ve Şemsettin Yaman Candar’ı buradan batıya sürmeyi başarmıştır. Şemsettin Yaman Candar’ın ölümünden sonra Süleyman Paşa tarafından 1309 yılında Kastamonu yeniden zaptedilmiş, toprakları genişletilerek “Candaroğulları Beyliği”ni kurmuş ve Çobanlar hakimiyetine son vermiştir.
Osmanlı devletinin kuruluş sürecinde Bizans’a karşı düzenlenen seferlerde Kastamonu’daki yerleşik Türkler, Osmanlı Beyliğine yoğun bir destek vermişlerdir.
1333’lerde Kastamonu’ya uğrayan ünlü gezgin İbn Batuta,
“Kastamonu (Anadolu’daki) şehirlerin en büyük ve en güzellerindendir… Hiçbir ülkede fiyatları bu şehirden daha ucuz bir yer görmedim.“[30] şeklindeki açıklamalarıyla şehrin büyüklüğüne ve hayat şartlarının elverişliliğine ışık tutmuştur.
İsfendiyarbeyden sonra “İsfendiyaroğulları” adını da alan Kastamonu beyliği 1460 yılında Osmanlı İdaresine girinceye kadar önemli bir ilim ve kültür merkezi olmuş, birçok ilim adamı yetiştirmiş, Osmanlılar zamanında da bu özelliğini devam ettirmiştir.
Kastamonu, Fatih Sultan Mehmet’in 1460 yılında Sinop’la birlikte bu şehri alarak Candaroğulları Beyliğini ortadan kaldırmasından sonra Osmanlı Devletine katılmıştır.
Osmanlı döneminde Kastamonu, uzun süre Bolu Eyaletine bağlı kalmış ve Bolu Sancağı hükmüyle yönetilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman tarafından Eyalet merkezi haline getirilmiştir.
Millî Mücadele ve Cumhuriyet dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonu Ulusal (Milli) Mücadele sırasında lojistik destek açısından en güvenilir bölge olması nedeniyle büyük yarar sağlamıştır. Özellikle İstiklal Yolu adı verilen yol ile İnebolu’dan başlayarak Kastamonu üzerinden Ankara’ya yiyecek, giyecek, para, cephane ve silah gönderimi yapılmıştır. Ve Kurtuluş Savaşı’nda cepheye en çok asker gönderen ildir.
Türk egemenliğine geçtikten sonra hiç düşman istilasına uğramamış olan Kastamonu, Çanakkale ve İstiklâl savaşında en fazla şehit veren illerimizden biridir. İl, Çanakkale Savaşında 2.527 şehit verdi. Meşhur “Çanakkale Türküsü“, Kastamonu’lu Aşık Yorgansız Hakkı’ya aittir.
İdari yapılanma[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonu ili kendi içerisinde 20 ilçeye ayrılmıştır. Söz konusu ilçelere bağlı olan 1.058 adet köy mevcuttur. Kastamonu köy sayısı bakımından Türkiye’de en fazla köye sahip ikinci il konumundadır. İl genelinde ise toplamda 3.532 adet yerleşim alanı mevcuttur.[31]
İlçeler[değiştir | kaynağı değiştir]
|
|
|
|
Yönetim[değiştir | kaynağı değiştir]
İl genelinde en büyük mülki amir validir. İl genelinde kanun, tüzük, yönetmelik ve hükumet kararlarının ilanı ve uygulanmasını sağlamakla yetkili olan valiler, bakanlıklardan gelen talimat ve emirleri de yürütmekle görevlidir.
21 Mayıs 2014 tarihinden bu yana valilik görevini yürüten Şehmus Günaydın, 31 Mayıs 2016’da yayımlanan yeni vali kararnamesi ile birlikte Isparta valiliğine atanmıştır. Bu süreçte o güne kadar Derince Kaymakamı olarak görev yapan Mesut Yıldırım’da aynı kararname ile birlikte Kastamonu Valisi olarak atanmıştır.
Siyaset[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonu ili 1920 yılında bu yana Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil edilmektedir. TBMM’de üç milletvekilliği ile temsil edilen Kastamonu ilinde tek seçim bölgesi bulunmaktadır.
Türkiye genelinde çok partili siyasi sistemde 1946 ile 2015 yılları arasında gerçekleştirilen on dokuz farklı seçimde ili temsilen on beş farklı siyasi partiden 111 milletvekili mecliste bulunmuştur. 1946 yılında gerçekleştirilen ilk çok partili seçimlerde on bir milletvekili ile mecliste temsil edilen Kastamonu, ilerleyen yıllarda il genelinde yaşanan göçün de etkisi ile mecliste temsil gücünde kayıplar yaşamıştır. İl 2011 genel seçimlerinden başlamak üzere güncel olarak üç milletvekili ile temsil edilmektedir.
Türkiye genelinde son olarak Kasım 2015’te gerçekleştirilen genel seçimlerde il genelinde oyların %59.9’unu elde eden Adalet ve Kalkınma Partisi mümkün olan üç milletvekilliğin tamamını elde ederek adayları 26. dönem TBMM üyesi olarak meclise göndermiştir.[32]
1 Kasım 2015 Pazar günü yapılan seçimlerin ardından seçilen 26.Dönem Kastamonu milletvekilleri şu şekildedir:
İsim | Parti |
---|---|
Hakkı Köylü | Adalet ve Kalkınma Partisi |
Metin Çelik | Adalet ve Kalkınma Partisi |
Murat Demir | Adalet ve Kalkınma Partisi |
İl genelinde mevcut olan yirmi ilçede de son olarak 2014 yılında gerçekleştirilen yerel seçimlerde, merkez ilçe de dahil yirmi ilçenin on dört tanesini Adalet ve Kalkınma Partisi, dört tanesini Milliyetçi Hareket Partisi, bir tanesini Cumhuriyet Halk Partisi ve bir tanesini bağımsız adaylar kazanmıştır.[33]
Kültür[değiştir | kaynağı değiştir]
Tarihçesi binlerce yıl öncesine dayanan önemli uygarlıklar merkezi olan ve kültür şehri olarak gelişen Kastamonu zengin tarihi ile arkeolojik bakımdan zengin illerimizden biridir.
Kastamonu, Anadolu Türk-İslâm kültürü’nün önemli merkezlerinden biridir.Bu kültür, yörenin Türkler tarafından fethinden sonra Beylikler-Selçuklu-Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde inşaa edilen ve bir kısmı günümüze kadar gelen mimarî eserler ve yer isimleri yanında halkın günlük yaşantısında etkili örf-adet ve geleneklerde de kendini göstermektedir.
İlin görülmeye değer başlıca tarihî-kültürel eserleri arasında camiler,külliyeler, medreseler, türbeler ve kale bulunmaktadır.
Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi ilin en büyük ve en önemli dini turizm merkezidir. Hisarardı semtinde yer alan külliye; Camii, Türbe, Asa Suyu,Şadırvan, Kütüphane ve Ahşap Konaklardan meydana gelmektedir. Külliyede M.1575-1900 yılları arasında yapılanmalar ile genişlemiştir. Buna ek olarak Karanlık Evliya Türbesi, Aşıklı Sultan Türbesi, Atabey Gazi Türbesi, Hepkebirler Türbesi, Müfessir Alaaddin Türbesi, Hatun Sultan Türbesi, Şeyh Mehmet Efendi (Sacayaklı Sultan) Türbesi, Yılanlı Külliyesi, Nasrullah Külliyesi ve içerisinde yer alan Münire Medresesi (Bayraklı Medrese), Benli Sultan Külleyisi diğer başlıca turizm noktaları arasında yerini almaktadır.
Taşköprü ilçesinde Pompeipolis (Zımbıllı) harabeleri ve hâlen kullanılan-ilçeye ismini veren tarihî “taşköprü”, Kastamonu Endüstri Meslek Lisesi yanında Ev-Kaya mezarı, İsmailbey Şehinşah kaya mezarları, Arslantaş mezar odası, Tekkeşin ve Ömerli köyleri arasında Kalenderağa kaya mezarları, Emirler köyünde Berat kaya mezarları, Kayalı köyünde İnönü mağaraları, Kavak köyünde Arı kayası, Baltacıkuyucağında Molla Ahmet kayası, Pınarbaşında Ilgarini Mağaraları arkeolojik alanlardan bir kaçıdır.
Kastamonu Arkeolojik ve Etnoğrafya Müzesi Batı Karadeniz bölgesinin Milli Sanat ve kültür kalıntılarının toplandığı bir müzedir. Müze binası Mimar Kemalettin tarafından 1909 yılında planı çizilmiş ve 1910 yılında İttihak ve Terakki Kulubü olarak inşa edilmiştir. İstiklal Savaşı yıllarında Kastamonu Gençlik Teşkilatı, sonra İstiklal Mahkemesi olarak kullanılmıştır. Daha sonra Halk Fırkası ve Türk Ocağı burada faaliyetini sürdürmüştür
Mustafa Kemal Atatürk’ün 23 Ağustos 1925’te Kastamonu’yu ziyaretinde Şapka ve Kıyafet İnkılabı bu binada ilan edilmiştir. Atatürk’ün şapka devrimini Kastamonu’da gerçekleştirme kararını ve bunun sebebini kendi sözleriyle şöyle özetliyor: “Niçin Kastamonu’yu seçtiğimi bilmezsin. Dur, anlatayım. Bütün vilayetler beni tanırlar; ya üniformayla veya fesli, kalpaklı sivil elbiseyle görmüşlerdir. Yalnız Kastamonu’ya gidemedim. İlk önce nasıl görürlerse öyle alışırlar, Türkiye beni öyle görür, yadırgamazlar. Üstelik, bu vilayetin hemen hepsi, asker ocağından geçmişlerdir, itaatlidirler, munistirler. Bunun için şapkayı orada giyeceğim.” der.
Bina 1940 yılında Eski Eserler Deposu olarak kullanılmıştır. 1952 yılında da Müze Müdürlüğü haline getirilmiştir. Müzede Jeolojik fosil kalıntıları ile Prehistorik çağlardan zamanımıza kadar gelen çeşitli medeniyetlerin kültür kalıntıları ve etnoğrafik eserler teşhir edilmektedir.
Batı Anadolu ağzı kullanılmaktadır.[34]
Eğitim[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonu il genelinde birçok ilk ve orta dereceli okul bulunmaktadır. İlde Milli Eğitim Müdürlüğü ile merkez ilçe hariç her ilçede İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bulunmaktadır. İl Milli Eğitim Müdürlüğü aynı zamanda merkez ilçe Milli Eğitim hizmetlerini de yürütmektedir.[35] 2015 verilerine göre il genelinde Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı 403 ilköğretim okulu ile lise bulunmaktadır. Bu eğitim kurumlarından 5 tanesi Abana’da, 6 tanesi Ağlı’da, 22 tanesi Araç’ta, 8 tanesi Azdavay’da, 6 tanesi Bozkurt’ta, 22 tanesi Cide’de, 7 tanesi Çatalzeytin’de, 12 tanesi Daday’da, 10 tanesi Devrekani’de, 43 tanesi Doğanyurt’ta, 3 tanesi Hanönü’nde, 8 tanesi İhsangazi’de, 46 tanesi İnebolu’da, 13 tanesi Küre’de, 5 tanesi Pınarbaşı’nda, 8 tanesi Seydiler’de, 13 tanesi Şenpazar’da, 43 tanesi Taşköprü’de, 32 tanesi Tosya’da ve 91 tanesi de Kastamonu merkez ilçede yer almaktadır.[36]
Kastamonu’daki Türkiye’nin ilk resmi lisesi ve Anadolu’da açılan ilk lise olan Abdurrahman Paşa Lisesi, 2 Mayıs 1885’te Osmanlı İmparatorluğu döneminde açılmış bir eğitim kurumudur.[37] Abdurrahma Paşa Lisesi I. Dünya Savaşı yıllarında lise bölümünde sınıfların birçoğunu açamadığı için 1916-1917 ile 1917-1917 ders yıllarında mezun verememiştir.
Kastamonu’da bulunan Kastamonu Üniversitesi sahip olduğu on üç fakülte, iki enstitü, üç yüksek okul ve on bir meslek yüksek okulu ile ilin en önemli üniversitesi konumundadır. 01 Mart 2006 tarih ve 5467 sayılı kanun ile kurulan Kastamonu Üniversitesi, 2006 yılına kadar Gazi Üniversitesi’nin diğer illerde bulunan okul ve kampüslerinin bir bölümünü oluşturmaktaydı.[38]
2015 verilerine göre ilde öğrenim gören üniversite öğrenci sayısı 20.450, öğretim elemanı sayısı da 704’tür.[39]
Ekonomi[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonu ekonomisi geniş ölçüde tarıma dayalı bir konumdadır. İl genelinde sanayi son yıllarda gelişim göstermekte olup, ilde birkaç yerde Organize Sanayi Bölgeleri bulunmaktadır. Türkiye’nin orman bakımından en zengin alanlarından biri konumunda olan Kastamonu’da, ormancılık gelişmiş bir durumdadır.
Tarım[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonu il genelinde arazilerin %59’unun ormanlık ve fundalık olması, kışların uzun ve sert geçmesi, arazi yapısının engebeli olması, birinci sınıf tarım arazisinin olması, sulama imkanlarının yetersizliği bitkisel üretimde çeşitliliği azaltmaktadır. Tarım arazilerinin darlığı tarla bitkileri üretimini kısıtlamakta, ilkbahar geç don olayları meyveciliğin ekonomik olmasını zorlaştırmaktadır. İl genelinde en çok buğday, arpa, mısır, pirinç, nohut, şekerpancarı, patates ve sarımsak ekimi gözlemlenmektedir. Meyve olarak da üzüm, elma ve erik, kiraz, armut çoğunluğu oluştururken, bunun haricinde son dönemlerde ceviz elde ediminde artış yaşanmaktadır.
Kastamonu açısından sarımsak önemli bir ürün olup, Türkiye üretiminin yaklaşık dörtte biri bu ilde gerçekleştirilmektedir. İl geneli topraklarında bulunan selenyum minerali nedeniyle Kastamonu sarımsağının tat ve kalitesi diğer bölgede yetişen sarımsaklara göre daha iyi sonuç verebilmektedir. İlin Taşköprü ilçesinde üretilen sarımsağın coğrafi işaret tescil belgesi bulunmaktadır.
Kastamonu geçmişten bu yana kadar varlığını bozulmadan sürdüren doğal alanların varlığı ve organik tarım için elverişli tarım arazileri ile organik tarım açısından yüksek potansiyele sahiptir. Bu nedenle sarımsak, pirinç, üryani eriği, siyez bulguru gibi yerel marka ürünlerinin organik tarıma kazandırılarak daha fazla katma değer amaçlanmaktadır.
Tarımsal faaliyetlerin yanı sıra hayvancılıkta toplum arasında yaygın bir konumdadır. Özellikle büyükbaş hayvan yetiştiriciliği önemli bir faaliyet konusudur. Yetiştiriciliği gerçekleştirilen sığır, manda gibi büyükbaş hayvanların sütünden, etinden ve derisinden faydalanılmaktadır. Günümüzde güncel olarak artık pek kullanılmasa da eski yıllara büyükbaş hayvanlar tarımsal faaliyetlerin icrasında sıklıkla kullanılmaktaydı. Bunun yanı sıra keçi, koyun gibi küçükbaş hayvan yetiştiriciliği de gerçekleştirilmektedir. Bunların haricinde kümes hayvanı yetiştiriciliği ile arıcılıkta yaygın olarak görülebilmektedir. İl genelinde 2013 verilerine göre 315.069 büyükbaş, 132.059 küçükbaş, 290.000 kanatlı hayvan ile 56.922 arı kovanı bulunmaktadır.[40]
Sanayi[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonu sanayisi son dönemlerde gelişim göstermekte olup, bu gelişim ile beraber yatırımcılara önemli imkanlar sunmaktadır. Sanayi yapısı içinde tarım ve orman ürünlerine ilişkin sektörler ön plana çıkmaktadır. İl genelinde küçük ve orta ölçekli firmaların birbirleriyle ve tamamlayıcı bir şekilde üretim yapmalarını sağlamak adına üç adet organize sanayi bölgesi mevcuttur. Bunlar ilin merkezinde diğer ikisi de Tosya ve Seydiler ilçelerinde yer almaktadır.
İlin ticari hayatının en yoğun yaşandığı ilçeler Merkez, Tosya, Taşköprü ve İnebolu ilçeleridir.
İl genelinde 2013 yılı verilerine göre $110 milyon düzeyinde ihracat gerçekleştirilmiş olup, ihracat ürünlerinde en yüsek payı demir dışı metal cevheri oluşturmuştur. Bunun dışında atık ve hurdalar, plastik ürünler, giyim eşyası, kum, kil, tahta plaka (kontrplak, yonga, levha, sunta), maden, taş ocağı ve inşaat makinaları da ihracatı gerçekleştirilen ürünler arasında yer almaktadır.[40]
Aynı yılın verilerine göre Kastamonu genelinde $29 milyon düzeyinde ithalat gerçekleştirilmiştir. İthal edilen ürünler arasında kaldırma ve taşıma tezgahları çoğunluğu oluştururken, bunun haricinde elektrik motoru, jeneratör, suni ve sentetik elyaf, iplik ve dokunmuş tekstil, sentetik kauçuk ve plastik malzemeleri gibi ürünler bulunmaktadır.[40]
Maden[değiştir | kaynağı değiştir]
İl belli yeraltı madenlerine de sahip olmaktadır. Kastamonu il genelinde bakır madeni olmak üzere civa, kuvarsit, kromit, feldspat, boksit ve mermer madenleri rezervleri bulunmaktadır. Bunların haricinde demir, manganez, taşkömürü, linyit ve grafit madenlerinin muhtemel rezervleri tahmin edilmektedir.[40]
İlin özellikle Küre ilçesi içerisinde yoğun miktarda bulunan bakır madenleri ilin en önemli gelir kaynaklarından birini oluşturmaktadır.
Spor[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonu’da futbol, basketbol, hentbol, voleybol gibi çeşitli spor dallarında birçok takım ili üst liglerde temsil etmiş ya da günümüzde de etmektedir. İl genelinde en sevilen spor dalı futboldur.
Futbol[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonuspor ilin futbol takımıdır. 1967 yılında kurulmuş ve 1967-1969 yılları arasında 2. ligde mücadele etmiştir. 1969’da 3. lige düşen kulüp, 1969-1977 yılları arasında 3. ligde mücadele etmiş ve 1977’de Amatör Lige düşmüştür. 1984-85 sezonunda yeniden 3. lige alınan kulüp, o tarihten sonra uzun yıllar 3. ligde mücadele etmiştir. 2012-2013 sezonunda ise Bölgesel Amatör Lige 2013-2014 sezonunda ise Kastamonu 1. Amatör Küme’ye düşmüştür. 2014-2015 sezonu öncesinde yeniden yapılanmaya giden takım, Bölgesel Amatör Lig ekiplerinden Tosya Belediyespor ile güç birliğine giderek Kastamonuspor 1966 ismi ile yoluna devam etmiştir. Söz konusu sezon BAL’da şampiyon olan takım, tekrardan 3.Lig’e yükselme başarısını göstermiştir. 2015-2016 sezonunda mücadele verdiği 3.Lig’de de şampiyon olan takım 1969 yılında veda ettiği 2.Lig’e şampiyon olarak yeniden yükselme başarısı göstermiştir.[41] Kulüp 2016-2017 sezonunda 2.Lig’de mücadele edecektir.
İlin 2015-2016 sezonunda bu yana BAL temsilcisi olarak Kastamonu İl Özel İdare Köy Hizmetlerispor bu ligde mücadele etmektedir.
Basketbol[değiştir | kaynağı değiştir]
Basketbolda ilin temsilcisi ulusal düzeyde en üst ikinci lig olan Türkiye Kadınlar Basketbol 1. Ligi’nde mücadele eden Ferko Ilgaz M.R. Kastamonu BSK takımıdır. Ferko Ilgaz M.R. Kastamonu BSK, iki sezondur bu ligde mücadele etmektedir.
Voleybol[değiştir | kaynağı değiştir]
İlin voleybol branşında en başarılı ekiplerinden biri olan Bozkurt Belediyespor, Bozkurt ilçesini Türkiye Erkekler Voleybol 1. Ligi’nde temsil etmiş, üç sezon boyunca mücadele verdiği ligde 2009-2010 sezonunda son iki sırada yer alarak küme düşmüştür. Bir sonraki sezonda yer alması gereken Türkiye Erkekler Voleybol 2. Ligi’nede katılmayan Bozkurt Belediyespor liglerden çekilmiştir.
Hentbol[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonu’nun hentbolda en üst ulusal ligde yer alan takımı Kastamonu Belediyespor’dur. Kastamonu Belediyespor Türkiye Bayanlar Hentbol Süper Ligi’nde mücadele etmektedir. Kulüp tarihinin en başarılı dönemini 2015-2016 sezonunda mücadele ettiği Avrupa kupalarında finale kalarak elde etmiştir. Hentbol Kadınlar Challenge Kupası’nda finale yükselen Kastamonu ekibi, 30 Nisan 2016 tarihinde İstanbul’da Haldun Alagaş Spor Salonu’nda oynanan ilk mücadelede İspanya temsilcisi Rocasa Gran Canaria ACE takımına 29-25 yenilmiş, 7 Mayıs 2016’da oynanan rövanş mücadelesinde de rakibine bu sefer deplasmanda 33-29 yenilerek kupada ikinci olmuştur.
Bunun haricinde hem erkeklerde hem de kadınlarda alt liglerde de hentbol takımları bulunan Kastamonu’da, hentbol mücadeleleri Kastamonu Atatürk Spor Salonu’nda gerçekleştirilmektedir.
Kastamonu Belediyespor haricinde ilin alt liglerde de temsilcileri bulunmaktadır. Türkiye Bayanlar Hentbol 1.Ligi’nde mücadele eden Kastamonu Artsam Koleji SK 2015-2016 sezonunda Play-Off mücadeleleri sonucunda grubu ikinci tamamlayarak 2016-2017 sezonundan itibaren Süper Lig’de mücadele etme hakkı kazanmıştır. Kastamonu Artsam Koleji SK’nın da Süper Lig’e yükselmesi ile birlikte Kastamonu ili ligde iki takım ile temsil edilecektir.[42] Bu takımların haricinde Türkiye Bayanlar Hentbol 2.Ligi’nde de Kastamonu Gençlik SK ili temsil etmektedir.
Ulaşım[değiştir | kaynağı değiştir]
Karayolu[değiştir | kaynağı değiştir]
Kastamonu iline, İstanbul’dan karayolu ile ulaşım E-80 ve D-100 karayolları Gerede üzerinden ve devamında D-030 karayolu ile de Karabük ve Araç üzeriden ulaşım sağlanabilmektedir. İl, İstanbul’a 500 km, başkent Ankara’ya ise 240 km mesafededir.
Denizyolu[değiştir | kaynağı değiştir]
İlin Karadeniz’e 170 km’lik bir sahil şeridi mevcut olup, bu sahil şeridi boyunca ilin altı ilçesi yer almaktadır. İnebolu’da küçük tonajlı gemilerin yük alıp boşaltabilecekleri bir liman bulunmaktadır. Bunun haricinde Cide, Abana ve Çatalzeytin ilçelerinde de küçük limanlar mevcuttur.
Havayolu[değiştir | kaynağı değiştir]
İl sınırları içerisinde yapımı 1959gyılındaerçekleştirilen Kastamonu Havalimanı yolcu yetersizliği sebebiyle kısa süre sonra kapatılmış, 1990 yılında da dönemin siyasi gelişmeleri doğrultusunda “her ile bir havalimanı” sloganı ile bakımı yapıldıktan sonra 1994 yılı itibariyle tekrardan hizmete açılmıştır. Ancak ikinci açılışında da buraya gerçekleştirilen birkaç deneme uçuşu haricinde alan kullanılmayarak tekrardan atıl konuma düşmüştür.
2011 yılın içerisinde T.C. Ulaştırma Bakanlığı ile Kastamonu Valiliği arasında yapılan mutabakat sonucunda tekrardan bakıma alınan alan, 2013 yılında tekrardan hizmete açılarak, Kastamonu ile İstanbul arasında direkt uçuşlara başlanmıştır. Bunun haricinde Kastamonu ile diğer iller arasında da aktarmalı şekilde dbağlantı sağlanmıştır. İl merkezine uzaklığı 10 km olan havalimanına günümüzde Türk Hava Yolları ve Pegasus Hava Yolları tarifeli seferler düzenlemektedir
- Published in ÇATI YAPIMI HAKKINDA
Kars ÇATI Aktarma Çatı Yapım USTASI Fiyatları
Önce Bölgeye uygulanacak çalışma için Kars ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI Alanında uzman ustalarımız keşif yaparak proje hazırlarlar.Kars ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI ustalarımız Analiz yapılan bölgeye gerekli duyulan malzemeyi saptarlar.
Kars ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI çalışma yapılacak alanlarda nelere ve İhtiyaç duyulduğu müşteriye paylaşılır,Kars Kiremit çattı ustalarımız Tarafından Uygulamaya konulur.
Öncelik olarak Kars geneline tüm bölgelerine Türkiye Geneline Kars ilinde ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI uygulamaları Kars ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI sistemleri profesyonel Kars çatı ustalarımız tarafında güven ve kalite ilkelerini siz değerli müşterilerinine en ekonomik fiyatlar ile sunmaktadır.Kars Kiremit Çatı Ustalarımız Türkiye genelinede hizmet vermektedirler.BİZE ULAŞIN
Kars (il)
Koordinatlar: 40°27′17″K 43°03′37″D (Harita)
Kars | |
— İl — | |
Ülke | Türkiye |
---|---|
Coğrafi bölge | Doğu Anadolu |
Yönetim | |
– Vali | Rahmi Doğan[1] |
Yüzölçümü | |
– Toplam | 9,442 km2 (3,6 mi2) |
Nüfus (2015)[2] | |
– Toplam | 296.466 |
– Yoğunluk | 35/km² (90,6/sq mi) |
– Kır | 165.310 |
– Şehir | 131.156 |
Zaman dilimi | UDAZD (+3) |
İl alan kodu | 474 |
İl plaka kodu | 36 |
İnternet sitesi: kars.gov.tr |
Kars, Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzeydoğusunda yer alan il. İdari merkezi aynı adlı Kars şehridir. Kars ilinin 7 ilçesi, 10 belediyesi ve 384 köyü vardır. Yüz ölçümü 9.442 km²’dir[3].
İçindekiler
[gizle]
- 1Tarih
- 1.1Paleolitik Dönemden Selçuklulara
- 1.2Osmanlı Devleti dönemi
- 1.3Türkiye Milli Mücadelesi esnasında Kars
- 2Coğrafya
- 2.1Coğrafi konumu
- 2.2Coğrafi şekilleri
- 2.3İklimi ve bitki örtüsü
- 3Ekonomi
- 3.1Tarım ve hayvancılık
- 3.2Sanayi
- 3.3Ticaret
- 4Nüfus
- 5Altyapı
- 5.1Eğitim
- 5.2Ulaşım
- 6Medya
- 6.1Yerel gazeteler
- 6.2Radyo istasyonları
- 7Yerel yönetim
- 7.1Milletvekilleri
- 7.2Kars Valisi ve belediye başkanları
- 8Kültür
- 8.1Gelenekler
- 8.2Festivaller
- 9Ayrıca bakınız
- 10Kaynakça
- 11Dış bağlantılar
Tarih[değiştir | kaynağı değiştir]
Paleolitik Dönemden Selçuklulara[değiştir | kaynağı değiştir]
Kars ili topraklarının tarihi, yapılan birçok arkeolojik kazı çalışmalarında yaklaşık iki milyon yıl öncesinde yaşanan Yontma Taş Devri’ne uzandığı görünmektedir[4]. Bu devirdeki dönemlerden kalma şölyen-aşölyen tipte işlenmiş el baltalarına Susuz ilçesinde, Cilavuz Deresi düzlüklerinde rastlanmıştır. Ağzıaçık Suyu’nun batısında kalan düzlüklerde ve Ani şehrinde el baltaları ve büyük yongalar bulunmuştur. Özellikle, Yazılıkaya mağaralarında bulunan duvar resimleri insanların yörede avcılık ve toplayıcılıkla uğraştıklarını ortaya koymaktadır. Bu resimlerde dağ keçileri, geyik ve eşek figürleri çizilmiştir[5]. MÖ. 9. yüzyılda Urartu Krallığı’nın sınırları dahilinde olan il, MÖ. 7. yüzyılda Kimmerler ve İskitler’in istilalarına uğradı. Bu asrın ardından önce Medler’in daha sonra da Persler’in egemenliğine geçen topraklarda, MÖ. 1. yüzyılda Ermeni Tigranlar´ın hakimiyeti sürdü. Daha sonra Roma İmparatorluğu´nun yönetimine giren yöre sonra sırasıyla; Partlar, Arakslılar, Sasaniler, Bizanslılar ve Araplar’ın eline geçti. Bu topraklar 11. yüzyılda tekrar Bizanslılar daha sonra Selçuklular ve Gürcüler’in yönetimine geçti. Anadolu Selçukluları ve Gürcüler arasında el değiştiren yöre, 1239’da Moğollar’ın, daha sonra sırayla İlhanlılar, Altınordu Devleti, Karakoyunlu, Timur ve yine Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Safevi yönetiminde kaldı[6].
Osmanlı Devleti dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Osmanlı Devleti´ne katıldı. Kars 19. yüzyıla kadar birçok kez Ruslar ve İranlılar’ın saldırısına uğradı. Bu yüzyılda Ruslar ve Osmanlılar arasında el değiştiren yöre, 1877 yılında Ruslar tarafından alındı. 1917’de Bolşevik İhtilali’nin ardından önce Ermenilerin eline geçen ve 7 Nisan 1918’de kurtarılan Kars, Brest-Litovsk Antlaşması ile Osmanlılara bırakıldı. Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra Güneybatı Kafkas Geçici Hükûmeti’nin merkezi olan Kars’ı İngilizler ele geçirdi. Kars’ı daha sonra Ermeniler’e ve Gürcüler’e bırakan İngilizler buradan çekildi[7].
Türkiye Milli Mücadelesi esnasında Kars[değiştir | kaynağı değiştir]
İngilizlerin çekilmesiyle Ermenistan’ın eline geçen Kars, Kurtuluş Savaşı’yla 30 Ekim 1920’de Türklerin eline geçmiştir. 1921 yılında yapılan Moskova ve Kars Antlaşması ile yeni sınırlarına kavuşan Kars, Cumhuriyet’in ilanından sonra il yapıldı[8].
Coğrafya[değiştir | kaynağı değiştir]
Coğrafi konumu[değiştir | kaynağı değiştir]
Kars ili, Doğu Anadolu Bölgesi’nin, Erzurum – Kars Bölümü’nde yer alır. Kuzeyinde; Ardahan, doğusunda; Ermenistan’la, güneyinde; Iğdır ve Ağrıyla, batısında ise Erzurum’la çevrilidir[9].
Coğrafi şekilleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Rakımı ortalama 2000 m’yi bulan Kars ili topraklarının büyük bölümü yaylalardan oluşur. Akarsu vadileriyle yer yer parçalanan ilde yaylalar dalgalı düzlüklerden oluşur. Kars ilinde yer alan önemli yükseltiler şunlardır: Allahuekber Dağları, Kısır dağı, Akbaba, Aladağ ve Aşağıdağ. Aras Nehri ve Kura Nehri şehir topraklarından geçerek Hazar Denizi´ne dökülmektedir[10].
İklimi ve bitki örtüsü[değiştir | kaynağı değiştir]
Kars ilinde karasal iklim hakimdir. Kışları kurak, yazları ise yağışlı geçen ilde kışın sıcaklıklar -39 °C’ye kadar düşer. Karla kaplı gün sayısı 120’den fazladır. Bu ildeki iklim tipi diğer doğu illerine göre farklılıklar göstermektedir. Örnek olarak en çok yağışın yaz mevsiminde yağdığı gösterilebilir. Kars ili dahilinde yaz aylarında ilçeden ilçeye sıcaklık farklılıkları gözlemlenmektedir. Örneğin Akyaka, Arpaçay, Digor ve Kağızman ilçeleri, merkez ilçe başta olmak üzere Sarıkamış, Selim ve Susuz’dan daha sıcak olur[11].
Aylar | Oca | Şub | Mar | Nis | May | Haz | Tem | Ağu | Eyl | Eki | Kas | Arl | |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Ort.En Yüksek °C | -4.6 | -2.6 | 3.3 | 11.6 | 16.5 | 21.1 | 25.7 | 26.3 | 22.2 | 15.0 | 6.4 | -1.4 | |
Ort.En Düşük °C | -15.9 | -14.3 | -7.5 | -0.1 | 3.8 | 6.8 | 10 | 9.9 | 5.4 | 0.6 | -5.0 | -11.7 | |
Bu şema merkez ilçe bilgilerini kapsamaktadır. Kaynak:[12] |
Yaşanan sert iklim koşullarından ötürü il genelinin doğal bitki örtüsü bozkırdır. Ormanlar, dağların yüksek kesimlerine kadar çıkar. ‘Sarıkamış Ormanları’ buna bir örnektir. İl genelindeki yayla ve platoların çayırlarla kaplanması sayesinde yayla hayvancılığı büyük önem taşımaktadır. Yörede Dünya’nın başka hiçbir yerinde yetişmeyen nadir bitki türleri bulunmaktadır[13].
Ekonomi[değiştir | kaynağı değiştir]
Tarım ve hayvancılık[değiştir | kaynağı değiştir]
Kars ili ekonomisi büyük bir oranda tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Kars ili arazisinin %34,7’si tarım arazisidir[14]. İl genelinde başta hububat (buğday, arpa) üretimi olmak üzere yem bitkileri ve endüstri bitkileri yetiştirilmektedir. En çok üretilen ürün buğdaydır. Yıllık üretim 234.631 tonun üzerindedir. Bunu 170.984 tonla arpa ve 74.400 tonla şeker pancarı izlemektedir. İl genelinde en çok üretilen ürünlerden olan tahıllardır. Bunda ilin iklim yapısı, yer şekilleri ve coğrafi konumunun büyük etkisi vardır. Bu ürünlerin dışında başta Digor ve Kağızman ilçeleri olmak üzere meyve ve sebze üretimi de yapılmaktadır. Meyve üretiminde başı kayısı, elma ve ceviz çekmektedir. İl genelinde en çok yetişen sebzeler ise sırasıyla beyaz lahana, soğan ve taze fasulyedir.
Kars ili kırsalındaki en temel ekonomik sektör hayvancılıktır. Çayır ve mera arazileri %39,2 ile tarımsal araziden daha geniştir. Bu oranın büyük oluşu ilde özellikle küçük ve büyükbaş hayvancılığının gelişimine büyük katkı sağlamaktadır. 2005 yılı itibarı ile il genelinde 350.969 koyun, 332.071 sığır, 28.751 keçi, 19.107 tek tırnaklılar ve 202 mandabulunmaktadır. Bunun dışında özellikle arıcılık başta olmak üzere kümes hayvancılığı ve bu hayvanların sayısı ve ürettikleri bal ve yumurta sayılarıda il halkının geçimine katkı sağlamaktadır[14]. Kaşar ve bal haricinde üretilen hayvansal ürünler pazarlanmamaktadır. Bu ürünler sadece aile ihtiyaçlarını karşılamaktadır[15].
Sanayi[değiştir | kaynağı değiştir]
Kars ilindeki yatırım azlığı sebebiyle bu il 1968 tarihinde Birinci Derecede Kalkınmada Öncelikli Yöre olarak ilan edilerek bundan sonraki on yıl içersinde sanayi tesislerinin açılması gerçekleşmiştir. Bugün il genelinde altı büyük sanayi tesisi mevcuttur. Bu tesisler şunlardır:
|
Bunun dışında Kars Organize Sanayi Bölgesi’nde ve Küçük Sanayi Sitesi’nde irili-ufaklı işletmeler vardır[16]. Elde edilen sütten yapılan süt ürünlerinden en önemlisi olan kaşar Zavod[17] adı verilen mandıralarda işlenir. Kars Kaşarı adı verilen bu ürün İzmir Enternasyonal Fuarı’nda 1937 yılından 1950’ye kadar gravyer ve beyaz peynir ile birlikte Türkiye Birincilik Ödülü’nü almıştır[18].
Ticaret[değiştir | kaynağı değiştir]
Kars halkının büyük bir kısmı geçimini tahıl tarımı ve geleneksel mera hayvancılığı ile sağlamaktadır. Hayvancılık genellikle küçük aile işletmeciliği şeklinde ve aile ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapılmaktadır. Bu üretimden doğan ürünlerin büyük kısmı bu aileler tarafından tüketilmektedir.
Kars ili genelinde 2005 yılı itibarı ile yüzbinlerce büyük ve küçükbaş ve binlerce tek tırnaklı hayvan bulunmaktadır. Bunun dışında 44.296 arı kovanı olup yıllık ortalama 1058,63 ton bal üretilmektedir.[19] 3000 ton beyaz peynir, 5000 ton kaşar peyniri ile 112.000 ton süt üretilmektedir. Bitkisel üretimde ise tahıl ürünleri başta gelmektedir. Kars’ta sanayi kesimi Gayri Safi Yurtiçi Hasılasından yaklaşık binde 6 pay almaktadır. İl genelindeki sanayi tesisleri ağırlıklı olarak hayvansal ve tarımsal ürünleri işletmektedir. İl geneli mevcut sanayi kuruluşları; şeker, ayakkabı, yem, çimento, et, değirmen taşı, süt ürünleri, mobilya, tuz, bordür ve parke gibi alanlarda faaliyet göstermektedir[20]. Son zamanlarda ildeki turizm sektörü de gelişmektedir[21].
Nüfus[değiştir | kaynağı değiştir]
Kars il nüfus bilgileri | ||||
---|---|---|---|---|
Yıl | Toplam | Sıra | Fark | Şehir – Kır |
1965[22] | 606.313 | 13 |
%19 117.363
488.950 %81
|
|
1970[23] | 660.018 | 13 | %9 |
%23 153.241
506.777 %77
|
1975[24] | 707.398 | 17 | %7 |
%24 170.777
536.621 %76
|
1980[25] | 700.238 | 22 | -%1 |
%25 172.119
528.119 %75
|
1985[26] | 722.431 | 25 | %3 |
%27 196.700
525.731 %73
|
1990[27] | 662.155 | 30 | -%8 |
%32 209.463
452.692 %68
|
2000[28] | 325.016 | 57 | -%51 |
%44 142.145
182.871 %56
|
2007[29] | 312.205 | 58 | -%4 |
%43 134.726
177.479 %57
|
2008[30] | 312.128 | 58 | -%0 |
%42 130.625
181.503 %58
|
2009[31] | 306.536 | 58 | -%2 |
%41 126.127
180.409 %59
|
2010[32] | 301.766 | 58 | -%2 |
%41 123.452
178.314 %59
|
2011[33] | 305.755 | 59 | %1 |
%42 129.047
176.708 %58
|
2012[34] | 304.821 | 59 | -%0 |
%43 131.235
173.586 %57
|
2013[35] | 300.874 | 59 | -%1 |
%43 129.458
171.416 %57
|
2014[36] | 296.466 | 59 | -%1 |
%44 131.156
165.310 %56
|
2015[37] | 292.660 | 59 | -%1 |
%46 133.334
159.326 %54
|
Altyapı[değiştir | kaynağı değiştir]
Eğitim[değiştir | kaynağı değiştir]
- Kafkas Üniversitesi
Ulaşım[değiştir | kaynağı değiştir]
Kars, Kuzeydoğu Anadolu’da ulaşım ağının kesiştiği noktada yer almaktadır. İle kara, demir ve havayolu ile ulaşmak mümkündür.
Kars ilinin merkez ilçesinde uluslararası statüye sahip bir de havaalanı vardır (IATA: KSY). 1988 yılında açılan havalimanı, 2007 yılında büyük onarımdan geçmiştir. Yeniden uçuşlara açılan havalimanına İstanbul’daki Sabiha Gökçen Havalimanı ve Atatürk Havalimanı’ndan günde iki uçuş ve Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan bir uçuş yapılır. Ayrıca Aralık 2007’den itibaren SunExpress’in karşılıklı Kars-İzmir seferleri de başlamıştır[38]. Temmuz 2008’de Kars’tan Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye karşılıklı seferler düzenlenmeye başlandı. 10 Haziran 2009 tarihinden itibaren Çarşamba günleri haftada bir olmak üzere karşılıklı Köln-Kars uçuşları Öger Tours-Hamburg International ortaklığı ile başlatıldı ve bu uçuşlar iki yıl devam etti (Sadece yaz mevsiminde).
Medya[değiştir | kaynağı değiştir]
Kars ili genelinde sadece Serhat TV adlı bir tane yerel televizyon yayın yapmaktadır. Bunun dışında ulusal bazda hizmet veren bazı haber ajanslarınında -İhlas Haber Ajansı, Cihan Haber Ajansı ve Doğan Haber Ajansı- il temsilcilikleri bulunmaktadır. Ayrıca, il genelinde yayımlanıp basılan birçok gazete ve radyo hizmeti veren istasyonlar bulunmaktadır.
Yerel gazeteler[değiştir | kaynağı değiştir]
|
- Published in ÇATI YAPIMI HAKKINDA
İzmir ÇAtı Aktarma Çatı Yapım USTASI Fiyatları
Önce Bölgeye uygulanacak çalışma için izmir ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI Alanında uzman ustalarımız keşif yaparak proje hazırlarlar.izmir ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI ustalarımız Analiz yapılan bölgeye gerekli duyulan malzemeyi saptarlar.
izmir ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI çalışma yapılacak alanlarda nelere ve İhtiyaç duyulduğu müşteriye paylaşılır,izmir Kiremit çattı ustalarımız Tarafından Uygulamaya konulur.
Öncelik olarak izmir geneline tüm bölgelerine Türkiye Geneline izmir ilinde ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI uygulamaları izmir ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI sistemleri profesyonel izmir çatı ustalarımız tarafında güven ve kalite ilkelerini siz değerli müşterilerinine en ekonomik fiyatlar ile sunmaktadır.izmir Kiremit Çatı Ustalarımız Türkiye genelinede hizmet vermektedirler.BİZE ULAŞIN
İzmir
İzmir | ||||||||
— İl & Büyükşehir — | ||||||||
Yukarıdan aşağıya: Konak Meydanı ve Saat Kulesi,
Tarihî Asansör, İzmir Agorası, Efes’teki Celsus Kütüphanesi, Pergamon, Foça |
||||||||
Slogan: Ege’nin İncisi | ||||||||
İzmir’in Türkiye’deki konumu |
||||||||
Koordinatlar: 38°26′K 27°09′D | ||||||||
Ülke | Türkiye | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Bölge | Ege Bölgesi | |||||||
İdari birimler | ||||||||
Yönetim | ||||||||
– Belediye Başkanı | Aziz Kocaoğlu (CHP) | |||||||
– Vali | Erol Ayyıldız[1] | |||||||
Yüzölçümü | ||||||||
– Toplam | 12,007 km2 (4,6 mi2) | |||||||
Nüfus (2015) | ||||||||
– Toplam | 4,168,415 | |||||||
– Yoğunluk | 342/km² (885,8/sq mi) | |||||||
Zaman dilimi | DAZD (+2) | |||||||
– Yaz (YSU) | DAZD (+3) | |||||||
Alan kodu | (+90) 232 | |||||||
Plaka kodu | 35 | |||||||
İnternet sitesi: İzmir Büyükşehir Belediyesi, T.C. İzmir Valiliği |
İzmir, Türkiye’nin bir ili ve en kalabalık üçüncü şehri. Anadolu Yarımadası’nın batısında, Ege Bölgesi’nin ortasında yer alan ve İzmir Körfezi çevresinde bulunan şehir, her yıl İzmir Enternasyonal Fuarı’nı düzenleyen önemli bir fuar merkezi ve liman kentidir. Yüz ölçümü olarak ülkenin yirmi üçüncü büyük ilidir.[2] Batısında Ege Denizi ve Ege Adaları, güneyinde Aydın, kuzeyinde Balıkesir, doğusunda ise Manisa vardır.
İzmir’in batısında denizi, plajları ve termal merkezleriyle Çeşme Yarımadası uzanır. Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma’nın imparatorluk devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Tüm İyonya kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu. Bu maksatla da bu şehre “Güzel İzmir”, “Eski İzmir” ve “la Perle de l’Ionie” (İyonya’nın İncisi) deniyordu.
İzmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır. Sahil boyunca palmiye, hurma ağaçları ve geniş caddeler bulunmaktadır. İzmir Limanı, Mersin Limanı’ndan sonra Türkiye’nin en büyük limanıdır. Canlı ve kozmopolit bir şehir olan İzmir, uluslararası sanat festivalleri ve İzmir Enternasyonal Fuarı ile de önemli bir yer tutar.[kaynak belirtilmeli]
2015 TÜİK verilerine göre İzmir’in nüfusu 4.168.415’tir.
İçindekiler
[gizle]
- 1Köken bilimi
- 2Tarihçe
- 2.1Demir Çağı
- 2.2Parlak dönem (MÖ 650-545)
- 2.3Gerileme dönemi (MÖ 500-300)
- 2.4Roma İmparatorluğu dönemi (MÖ 133-MS 395)
- 2.5Doğu Roma İmparatorluğu dönemi
- 2.6Osmanlı İmparatorluğu dönemi
- 2.7Cumhuriyet dönemi
- 3Coğrafya
- 3.1İklim
- 4Nüfus
- 5Ekonomi
- 6Kültür
- 6.1Fuarcılık
- 6.2Mutfak
- 6.3Sanat
- 6.4Turizm
- 7Spor
- 8Yönetim
- 9Eğitim
- 10Medya
- 11Altyapı
- 11.1Sağlık
- 11.2Ulaşım
- 12Kardeş şehirler
- 13Kaynakça
- 14Dış bağlantılar
Köken bilimi[değiştir | kaynağı değiştir]
“ | İzmir, bir prensestir çok güzel küçük şapkasıyla. | ” |
—Victor Hugo[3] |
İzmir şehrinin adının nereden geldiği konusunda kanıtlanmış bir bilgi yoktur. Ancak, bir dönem Bugünkü İzmir yöresinde yaşamış Erektidler’in Amazonlarla savaşıp galip geldiği; önderleri These’nin de, Amazon kadını Smyrna ile evlenip, yöresine onun adını verdiği ve İzmir’in adının da Smyrna’dan geldiği en çok kabul edilen görüştür.[4]
Ayrıca bölgede uzun yıllar hakimiyet kuran İyonların lehçesinde kentin adı Smurne, Atina lehçesinde ise Smryna diye yazılırdı. Helenler bu kentin adını Smirni biçiminde telaffuz etmekteydiler. Ancak Smyrna sözcüğü Yunanca değil, Ege Bölgesi’ndeki birçok yerleşim adı gibi Anadolu kökenlidir. MÖ 2000 başlarına ait Kayseri Kültepe yerleşiminde ele geçen bazı tablet metinlerinde Tismurna adına rastlanmaktadır. Tismurna’daki `ti’ bir ön ek olup bir kişi ya da bir yer adını belirtir. Bundan da Helenler ya da Bayraklı höyüğünü mesken tutanların bu ön eki atıp kente Smurna demişlerdir. Kentin adı olasılıkla MÖ 3000 ile MÖ 1800 yılları arasında da Smurnu olarak anılıyordu.[5]
“İzmir” kelimesi Eski İyon Lehçesi’nde Smyrne, Atina Lehçesi’nde ise Smyrna diye yazılırdı.[kaynak belirtilmeli]Bugünkü Hellenler bu kentin adını Zmirni biçiminde telaffuz etmekte, son yıllarda Antik Efes kenti civarında da bu adla anılan bir köy yerleşimi izlerine rastlanmıştır.[kaynak belirtilmeli] Olasılıkla İzmir’den Efes’e giden bir kraliçenin adını yerleştikleri köye de koydukları düşünülmektedir ki bununla ilgili bilgilere eski kaynaklarda da rastlanmaktadır.
Tarihçe[değiştir | kaynağı değiştir]
Eski İzmir kenti (Smyrna), körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu.[kaynak belirtilmeli] Son yüzyıllar boyunca Meles Çayı’nın ve bugünkü Yamanlar Dağı’ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü Bornova ovası oluştu ve yarım adacık, bir tepe hâline dönüştü.[kaynak belirtilmeli]
Şimdi Tepekule adını taşıyan bu höyüğün üzerinde TEKEL Müdürlüğü’nün İzmir Şarap ve Bira Fabrikası’na ait numune bağı bulunmaktadır. 1955’ten beri yoğun gecekondu bölgesi olan bu çevrede İzmir’deki ilk yerleşim yeri olarak tespit edilen İzmir Höyüğü bulunur. Buradaki ilk kazılarda Türk Tarih Kurumu ile Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün katkıları büyük olmuştur.
Batı Anadolu kıyılarındaki ilk yerleşimler -ki bunlar Troya Savaşları’ndan sonra kurulan Aiol, İyon ve Dor kökenlidir- genelde küçük yarımadalar üzerinde kurulmuştur. Bunlar Pitanes (Çandarlı), Phokaia (Foça), Smyrna (İzmir), Klazomenai (Kilizman), Milet ve İasos gibi yerleşimlerdir. Böylece yarımada yerleşikleri hem iki limana sahiptiler, hem de karadenizden gelecek saldırılara karşı güvence içindeydiler. Elverişsiz havalarda limanlardan biri uygun olmadığı takdirde gemiciler diğer limanı kullanma şansına sahiplerdi. Bayraklı Höyüğü, körfezin kuzeydoğu köşesinde, kuzeyine sarp kayalı Yamanlar Dağı’nı da alarak karadan gelecek saldırılara karşı rahat bir konumdaydı. Güneyi imbata açıktı. Eski İzmir yerleşimi yaklaşık 3000 yıl boyunca bu yarımada üzerinde ver aldı. MÖ 4. yüzyılın ikinci yarısında büyük nüfus artışı yüzünden bugünkü Kadifekale (Pagos) eteklerine taşındı.
Demir Çağı[değiştir | kaynağı değiştir]
Hititler çağında (MÖ 1800-1200) Anadolu’da yazı kullanılıyordu ve bundan ötürü o dönemde tarih çağına ulaşılmış bulunuluyordu. Ancak MÖ 1200’lerde Troya VII ve Hititler başkenti Hattuşaş’ın Balkanlar’dan gelen kavimlerce yıkılmasından sonra Orta ve Batı Anadolu yeniden yazısız ve karanlık bir çağa, Demir Çağı’na girdi. Demir Çağı, Anadolu’da yazının yeniden kullanılması ile Frigya Krallığı’nda MÖ 730, geri kalan Orta ve Batı Anadolu’da ise MÖ 650 yıllarına kadar sürmüştür.
Kazılarda fazla miktarda çıkarılan keramik ürünlerden anlaşıldığına göre, Demir Çağı boyunca Eski İzmir’de bugünkü Yunanistan bölgesinden göç eden, Aioller ve İyonlar yaşıyordu.[kaynak belirtilmeli] Yarımadada yerli halkın yaşadığına dair herhangi bir bulguya ise rastlanmamıştır. Bayraklı Höyüğü’nün MÖ 1050 yıllarında kurulmaya başlayan yerleşmesinin Grek kökenli olduğu anlaşılmaktadır.[kaynak belirtilmeli]
400 yıl devam eden bu ilkel dönem boyunca başlıca beş yerleşme katı saptanmıştır. Bunlar:
- 1. Aiol yerleşmesi (MÖ 1050-MÖ 1000)
- 2. Erken, Orta ve Geç Protogeometrik yerleşme (MÖ 1000-MÖ 875)
- 3. Erken ve Orta Geometrik yerleşme (MÖ 875- MÖ 750)
- 4. Geç Geometrik yerleşme (MÖ 750-MÖ 675)
- 5. Subgeometrik yerleşme (MÖ 675-MÖ 650)
Söz konusu beş tabaka denizden 6,40 metre yükseklikte başlamakta ve 9,50 metrede son bularak 3 metre kalınlığında bir tabaka oluşturmaktadır. Kazılarda elde edilen Aiol keramiği Submyken orijinlidir. Protogeometrik ve Geometrik stildeki kap-kaçak ise genelde Attika vazoculuğunun bir devamıdır diyebiliriz.
Demir Çağı boyunca İzmir evleri, büyüklü küçüklü tek odalı yapılardan oluşmakta idi. Gün yüzüne çıkarılan en eski ev MÖ 925 ile MÖ 900’e tarihlenmektedir. İyi korunmuş halde ortaya çıkarılan bu tek odalı evin (2,45 x 4 m) duvarları kerpiçten, damı ise sazdan yapılmıştı. Erken Geometrik dönemden itibaren (MÖ 875’ler) bu tek odalı evler at nalı biçimli bir avlunun üç bir yanını çevirmekte idiler.
Eski İzmirliler kentlerini MÖ 850’lerde kerpiçten yapılmış kalın bir surla korumaya başladılar. Bu tarihten itibaren Eski İzmir’in bir kent devlet kimliği kazanmış olduğu söylenebilir. Kenti “Basileus” adı verilen bir beyin idare ettiği olasıdır. Göçleri gerçekleştirenler ve kent ileri gelenleri soylu tabakayı oluşturuyordu. Kent duvarları içinde yaşayan nüfus olasılıkla bin kişi civarındaydı. Geç Geometrik ve Subgeometrik seramikle açıklanan dönemde (MÖ 750-650) ise yarımadanın nüfusu daha kalabalık olup belki de 1500 kişiyi aşıyordu. Kent devlete ait halkın büyük bir bölümü civar köylerde yaşıyordu. Bu köylerde, bu çağdaki Eski İzmir’in tarlaları, zeytin ağaçları, bağları, çömlekçi ve taşçı işlikleri yer alıyordu. Geçimi tarım ve balıkçılıkla sağlanıyordu.
Kentin en önemli kutsal yapısı Athena Tapınağı idi. Bu tapınağın günümüze değin korunan en eski kalıntısı MÖ 725-700 yılları arasına tarihlenmektedir. Daha önceki dört dönemde (MÖ 1050- 750), büyük bir olasılıkla yine Tanrıça Athena’ya tapınılıyordu, ancak o tarihlerde kadın tanrıçanın heykeli her hâlde küçük bir niş (naiskos) içinde bulunuyordu. Bilindiği gibi Homeros’un destanı İlyada, Aiol ve İyon lehçelerinin karışık olduğu bir dille yazılmıştır. Bu nedenle dünya tarihinin bu çok önemli destansı yapıtı büyük olasılıkla bu iki lehçenin konuşulduğu sınır bölgesi olan İzmir’de oluşturulmuştur. Nitekim Helenistik dönem İzmirlileri Homeros için ‘Homeraion’ adlı bir yapı inşa etmişlerdir.
Parlak dönem (MÖ 650-545)[değiştir | kaynağı değiştir]
Eski İzmir’in parlak dönemi MÖ 650-545 yılları arasına denk düşer. Yaklaşık yüzyıl süren bu süre, bütün İyonya uygarlığının en güçlü dönemini oluşturur. Bu dönemde Miletos’un liderliğinde Mısır’da, Suriye ve Lübnan’ın yavuz kenti Batı kıyılarında, Propontis’te (Marmara Bölgesi), Pontus’ta (Karadeniz) koloniler kurulur ve Doğu Helen dünyası kıta Yunanistan’ı ile rekabet ederek birçok alanda ve konuda onun yerini almaya başlamıştır. Bu dönemde İzmir’in tarımcılıkla yetinmeyip Akdeniz ticaretine de ortak olduğunu görmekteyiz. Bu dönem katlarında bulunan Fenike kökenli eserler, Kıbrıs kökenli heykel ve heykelcikler, Ön Asya ya da Akdeniz orijinli fayans figürcükler bu uluslararası ticaretin günümüze kalmış eserleridir.
Parlak dönemin İzmir’deki önemli belirtilerinden biri MÖ 650’den beri yazının yaygınlaşmaya başlamasıdır. Kadın tanrıça Athena’ya sunulan armağanların birçoğunda sunu yazıtları bulunmaktadır. Kent halkının sayısı fazla olmasa da bir bölümü okuryazardır. Kazılarda ortaya çıkarılan Athena Tapınağı (MÖ 640-580), Doğu Helen dünyasının en eski mimarlık eseridir. En eski ve en güzel sütun başlıkları şu ana kadar İzmir’de bulunmuştur. Samos, Milet, Efes, Erythrai ve Phokaia’da çıkarılan sütun başlıkları MÖ 6. yüzyılın ikinci yarısından (MÖ 575-550) tarihinden önce değildir. Helken sanatının en özgün mimarlık ögeleri olan Aiol ve İyon türü başlıklar ile İyon ve Midilli biçimi “kymation”lar (yaprak ya da yumurta şekilli mimarlık süslemesi) doğuşlarını Eski İzmir’de gün ışığına çıkan ve büyük ölçüde Anadolu Hitit sanatından esinlenmiş olan bu başlıklara borçludurlar
Helen dünyasının çok odalı ev tipinin en eski örneği Eski İzmir’de bulunmuştur.[kaynak belirtilmeli] Gerçekten MÖ 7. yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olan iki katlı, beş odalı, ön avlulu çifte “megaron”, Helenlerin bugün için bilinen, bir çatı altındaki en eski çok odalı evdir. Ondan önceki Yunan evleri yan yana dizilmiş “megaron”lardan oluşuyordu. Eski İzmir’in cadde ve sokakları daha 7. yüzyılın ikinci yarısında ızgara planlı idi, caddeler ve sokaklar kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanıyor, evler genellikle güneye bakıyordu.
İlerde MÖ 5. yüzyılda Hippodamos tipi adını alacak olan bu kent planı özünde Yakındoğu’da çoktan biliniyordu. Bayraklı şehir planı bu tür kent dokusunun Batı dünyasındaki en erken örneğidir. İyon uygarlığının en eski parke döşeli yolu Eski İzmir’de gün ışığına çıkarılmıştır.[kaynak belirtilmeli]
Helen dünyasının en eski sivil mimarlık eseri Eski İzmir’de 7. yüzyılın ilk yarısında yapılmış olan güzel taş çeşmedir.[kaynak belirtilmeli] Bir zamanlar Yamanlar Dağı üzerinde yükselen Tantalos mezarı, “tholos” biçimli anıtsal mezarların güzel bir temsilcisidir. Tantalos tümülüsünün mezar odası, adı geçen çeşmenin planında idi ve onun gibi “Isopata” tipi adını taşıyan yapı türünde idi. Yani planı dörtgendi ve üstü bindirme tekniğindeki bir tonozla örtülü bulunuyordu. Tantalos mezarı adı ile anılan bu anıtsal eser Eski İzmir’de MÖ 520-580 tarihlerinde yönetimi elinde tutan Basileus’un ya da Tyra’nın mezarı olmalıdır.
Eski İzmir’de, çömlekçi işlikleri, arkeoloji literatüründe “Oryantalizan” ya da “Friz Stili” adı ile anılan seramik türünün güzel örneklerini üretiyor, taşçı ustaları mimarlık eserlerinden başka anıtsal boyda heykeller ve heykelcikler yontuyor ve bütün bu sanat yaratılarının bir bölümü dış pazarlara sürülüyordu.
Bilindiği gibi MÖ 6. yüzyılın ilk yarısında o zamanki antik dünyanın kültür merkezi Batı Anadolu idi. Özellikle Milet’te tarihte ilk defa batıl inançlardan ve her çeşit din etkisinden kurtulmuş, özgür düşünceye dayalı bilimsel araştırmalar başlamıştı. Doğu dünyasının zengin bilgi ve deneyim hazinelerinden yararlanarak ve özellikle özgür düşünce yöntemiyle Thales, Anaksimenes ve Anaksimandros gibi doğa filozofları bugünkü Batı uygarlığının temellerini atmışlardı. Thales dünyada ilk defa bir doğa olayını, MÖ 28 Mayıs 585 tarihinde olagelen güneş tutulmasını oluşundan önce hesaplamıştır. Böylece kültür ve bilim alanında tarihin başlangıcından beri 2500 yıl boyunca Mezopotamya ve Mısır’ın elinde olan önderlik, Batı Anadolu’ya geçmiştir. Batı Anadolu bu önderliğini İranlıların Anadolu’yu işgal ettikleri 545 yılına değin korumuştur. Ancak İran işgali ile filozoflar, bilim adamları ve sanatçılar Atina’ya göç edince kültür ve ilim alanındaki önderlik Atina’ya geçmiştir.
Milet, Efes, Samos gibi İzmir de 6. yüzyılın başlarında büyük olasılıkla düşünce ve bilim alanında önde gelen kentlerden biriydi. Ancak Eski İzmir MÖ 640-545 tarihlerinde döneminin en ileri kültür merkezlerinden biri olduğu hâlde, daha sonraları önemini yitirdiği için, çalışmalarda eskisi hızını kaybetmişti. Eski İzmir’in edebiyat, şiir, tarih, felsefe ve bilim konularında ne düzeyde olduğu hakkında yeterli bilgi mevcut değildir. Mimarlık konusunda ise önemli bir merkezdi.
Herodot, Eski İzmir’i Lidya kralı Alyattes’in aldığından bahseder.[kaynak belirtilmeli] Kazılarda da bu olay MÖ 500 sıralarına tarihlenir. Kent ve Athena tapınağı tahrip olsa da İzmirliler MÖ 590 yıllarında tapınağı tekrar inşa ederler.
Daha sonra Persler tarafından 6. yüzyılın ortalarında ele geçirilen kent, bu olayla birlikte parlak devrini tamamlamıştır. Bu tarihten sonra Athena tapınağına hediye edilmiş hiçbir armağan bulunamaması da bu tahribatın önemli göstergelerinden birisidir.
Gerileme dönemi (MÖ 500-300)[değiştir | kaynağı değiştir]
Athena Tapınağı MÖ 545 tarihlerinde terk edilmişse de yerleşim sürmüş, ancak bundan sonra 200 yıl kadar bir süre eski İzmir önemini ve işlevini yitirmiştir.
MÖ 5. yüzyıl boyunca küçük ancak zengin bir yerleşmenin yer aldığı Bayraklı Höyüğü MÖ 5. yüzyılın sonunda ve özellikle 4. yüzyıl süresince yoğun bir iskâna sahne olmuştur. Bu dönemde, ortalarında büyük avlular olan biri 5, biri 8 ve diğeri 15 odalı olmak üzere üç ev gün ışığına çıkarılmıştır. Bunların, kenti idare eden ve muhtemelen dönemlerindeki Pers etkisine uyarak yakın civardaki Larissa’da olduğu gibi, birer tiran olan beylere ait olmaları akla yakın gelmektedir. Nitekim Yamanlar Dağı’nda hala kısmen korunmuş olan ve önemli kişilerin mezarları olması gereken düzgün krepisli birkaç 4. yüzyıl tümülüsü bu düşünceyi desteklemektedir.
Söz konusu merkezi avlulu büyük üç evden başka birçoğu megarondan bozma dörtgen planlı küçük evler bulunmuştur. Bayraklı höyüğünün bütün üst düzeyinin 4. yüzyıl boyunca evlerle kaplı olduğu söylenebilir. Öyle anlaşılıyor ki Anadolu’daki Pers işgali 4. yüzyılda gücünü yitirmiş ve İyon kentlerinin büyümesine neden olmuştur. Meydana gelen nüfus patlaması ile yüz dönümlük Bayraklı Höyüğü, İzmirlilere küçük gelmeye başladığından, MÖ 300 tarihlerinde Kadifekale (Pagos) eteklerinde yeni İzmir kenti kurulmuştur.
Roma İmparatorluğu dönemi (MÖ 133-MS 395)[değiştir | kaynağı değiştir]
Büyük İskender’in İssos’ta (İskenderun) Pers Kralı Darius’u yenmesinden (MÖ 333) ve arkasından bütün doğuyu ele geçirmesinden sonra Helen dünyası büyük bir refah çağına erişti. Kentler nüfus patlamalarına sahne oldu. Helenistik Dönem’de İskenderiye, Rodos, Bergama ve Efes kentlerinden her biri 100 binin üstündeki bir nüfusa eriştiler. Küçük bir tepeciğin üzerinde kurulmuş olan eski İzmir kentinin duvarlarının içinde yalnız birkaç bin kişi yaşayabiliyordu. Bu nedenle en geç MÖ 300 sıralarında Kadifekale’nin eteklerinde, yeni ve büyük bir kent kuruldu.
MÖ 323 yılında Büyük İskender’in ölümü üzerine çıkan iç savaşta İzmir (zamanın ismiyle Smyrna), önce Lysimakhos’un, sonra Lysimakhos’u MÖ 281 yılında yapılan Corupedion Savaşı’nda yenen Selevkosların kralı 1. Selevkos’un eline geçti. Selevkos egemenliği MÖ 190 yılında yapılan Magnesia (bugün Manisa) Savaşı’na kadar sürdü. Selevkoslar, Romalılara karşı kaybettiği bu savaştan 2 yıl sonra yapılan Apameia (bugün Dinar) savaşıyla Bergama Krallığı’na verildi. Bergama’nın egemenliği, Kral 3. Attalos’un ölümüne dek sürdü ve bu tarihte Romalıların eline geçti ve Asya Eyaleti’ne bağlandı.
Tarihçi Strabon, Smyrna’nın kendi zamanında yani MÖ 1. yüzyıla geçiş sırasında en güzel İyon kenti olduğunu belirtmektedir. O dönemde kentin küçük bir bölümü Kadifekale’nin (Pagos) üzerindeydi. Büyük bölüm ise düz arazi üzerinde bulunan liman çevresine toplanmıştı. Ana tanrıçanın tapınağı ile “gymnasion” da bu hat üzerinde yer alıyordu. Caddeler düzdü ve tamamı büyük taşlarla düzgün bir biçimde kaplanmıştı. Aristeides, kentin doğu-batı yönünde uzanan iki ana yolunun (Kutsal yol ve Altın yol) bulunduğunu ve bu yollarla kentin, denizden gelen esinti ile serinlediğini anlatmaktadır.[kaynak belirtilmeli] Strabon İzmir’de Homereion olarak adlandırılan bir stoanın varlığından söz eder (belki de bir perystil ev). Bu evin içinde Homeros’un bir heykeli bulunuyordu.
Roma Çağı’nda İzmir’de inşa edilen yapılar arasında, Kadifekale’nin kuzeybatı eteğindeki antik tiyatro ve batıdaki stadyumun her ikisinden de pek az iz kalmıştır. Diğer taraftan Smyrna Agorası oldukça iyi korunmuş olup bugün kısaca Agora olarak bilinmektedir. Agora’nın ölçüsü 120×80 metre uzunluğundadır ve geniş bir avlusu vardı. Doğusunda ve batısında birer stoası vardı. Her iki yapı 1 7,5 m olup ikişer katlıydı. Ayrıca 28 m uzunlukta bir bazilika da mevcuttu. MÖ 2. yüzyılda Romalıların egemenliğine giren İzmir ikinci kez altın dönemini yaşamaya başlar. MÖ 88 yılında Pontus Kralı 6. Mithridates’in eline geçtiyse de 2 yıl sonra Romalılar şehri geri aldı.
İncil’de sözü edilen “Yedi Kilise”den bir tanesinin bulunduğu Smyrna, Hristiyanlığın gelişmesinde önemli bir rol oynar. İzmir’in ilk başpiskoposu olan Aziz Polikarp havari ve İncil yazarı St. John’un ilk müritlerinden biridir. Yaklaşık 70 yılında Anadolu’da doğmuş, inancından ötürü 23 Şubat 155 tarihinde, İzmir akropolü üzerinde bulunan stadyumda Romalılar tarafından yakılarak ölüme mahkûm edilmiştir. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, İzmir, çağdaş dönemde “Bizans İmparatorluğu” olarak tanınacak Doğu Roma İmparatorluğu’nun bir parçası olur.
Doğu Roma İmparatorluğu dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
Doğu Roma İmparatorluğu döneminde Araplar, Selçuklular, Haçlılar ve Cenevizliler kenti ele geçirmek için birbirleriyle savaşırlar. Kenti ilk önce Araplar 672 yılında denizden zapt edip İstanbul’a yaptıkları akınlarda bir üs olarak kullanırlar. Türkler İzmir’i ilk kez 1081’de Selçuklu akıncılarından ve zamanla ilk Türk denizcisi olan Çaka Bey’in komutasında ele geçirirler.[7] İzmir’den hareketle Ege Adaları ve Çanakkale Boğazı’na düzenlediği akınlarla Bizanslılara korku salan Çaka Bey’in ölümünden sonra Bizanslılar kenti 1098’de geri alırlar ve şehrin kıyı tarafı 1204 yılında Rodos Şövalyeleri’nin eline geçer.
1310’da Aydınoğlu Umur Bey tüm şehri ele geçirir. 1344 yılında Cenevizliler kıyıdaki St. Peter kalesini ele geçirirler. Cenevizliler aşağı kenti kontrollerinde tutarken Aydınoğulları Beyliği yukarı kentte (Kadifekale) hâkimiyet kurar. Gavur İzmir deyimi o dönemden kalmadır ve Cenevizlilerin elinde kalan aşağı kenti tanımlamak için kullanılmıştır.[kaynak belirtilmeli] 14. yüzyıl ortalarında St. Peter kalesi ve aşağı kent bu kez Rodos Şövalyeleri tarafından ele geçirilir. Bu arada Osmanlı Devleti 1398’de İzmir üzerinde hâkimiyet kurdu. Ankara Savaşı’nı kazanarak Osmanlı Devleti’ni mağlup etmiş olan Timur’un 1403’te bizzat komuta ettiği Moğol ordusu kenti istila edip, St. Peter kalesini yerle bir eder. Bu fetih Timur’un Hristiyan güçlere karşı yapmış olduğu tek savaş olması nedeniyle ayrıca önemlidir. Osmanlı Devleti’nin toparlanmasından sonra 1422 yılında II. Murad kenti zapt eder ve İzmir bundan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olur.
Osmanlı İmparatorluğu dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
Eski Izmir ilk keşfi, burayı 1429-30 ve 1446’da ziyaret eden Ciriaco d’Ancona tarafından yapılmıştır.
Osmanlı idaresinin ilk yüzyıllarında ikinci derece bir sancak olan İzmir’in ilk Osmanlı yöneticisi Karasubaşı Hasan Ağa’dır. İzmir 1605-1606 yıllarında Celali İsyanları kapsamında Arap Sait ve Kalenderoğlu ayaklanmalarına sahne olmuştur. Ancak kent, Osmanlı İmparatorluğunun 1620 yılında yabancılara tanıdığı kapitülasyonlardan sonra giderek İmparatorluğun en önemli ticaret merkezlerinden biri haline gelir.
1619’da Fransız, 1620’de İngiliz konsoloslukları açılır. Bu arada şehrin nüfus yapısı da değişmeye başlar. 16. yüzyıl kaynakları İzmir’de 19 cami, 18 havra ve sadece 1 Rum Ortodoks kilisesi bulunduğunu, kentin 9 mahallesinden sadece birinde Hristiyanların yaşadığını belirtmektedir. Dolayısıyla, o dönemde şehir merkezinde Müslüman-Türkler çoğunlukta, önemli ve köklü bir Musevi cemaati mevcut (Sabetay Sevi 17. yüzyılda İzmir Musevi cemaatinin içinden çıkmıştır) ve Hristiyan Rumlar azınlıkta olmalıdır. Evliya Çelebi de, 1672’de İzmir’i ziyaretinde, nüfus yapısındaki değişimin ilk gözlemlerini kaydeder ve Punta (Alsancak) mahallesinde giderek artan sayıda yerli gayrimüslimlerin, Levantenlerin ve Batılı tüccarların yoğunlaştığını yazar.
İzmir’de 1676’da yaklaşık 30 bin kişinin öldüğü bir veba salgını, 1742’de şehrin yarısının yandığı büyük bir yangın olur. Osmanlılarca İzmir’e paşa düzeyinde yapılan ilk atama, 1707’de yabancı tüccarlarca düzenlenen Buca Ayaklanması’ndan sonra 1716’da tayin edilen Köprülü Abdullah Paşa’dır. 18. yüzyıl ve 19. yüzyıllarda kent Fransız, İngiliz, Hollandalı ve İtalyan tüccarların gözdesidir. Bu gelişmeye paralel olarak, eyalet merkezi (Aydın Eyaleti) önce 1841’de geçici olarak, sonra da 1850’de temelli İzmir’e aktarılmıştır. Aynı yıl Sultan Abdülmecit, 1863’te de Sultan Abdülaziz İzmir’i ziyarete gelmişler, 1871’de kurulan belediyenin ilk başkanı da Yenişehirlizade Ahmet Efendi olmuştur. 1841 İzmir Yangınında şehrin Türk ve Yahudi mahallelerinin büyük bölümü yanmıştır. Çokuluslu bir ticaret şehri hâline gelen ve servet birikimi yaratarak metropolleşen İzmir civarında aşayişi korumak her zaman zorlu bir uğraş olmuştur. Bu bağlamda, bölgenin ünlü Rum eşkiyalarından Katırcı Yani 1853’te Buca’da yakalanabilmiş, başta Çakırcalı Mehmet Efe olmak üzere, efeler ve eşkiyalar İzmir’e özel ilgi göstermişler, çoğu kez resmî görevlilerden, yerli, levanten ve yabancı tacirlerden ve azınlıklardan oluşan çetrefil bir ilişkiler ağı içinde rol oynamışlardır.
İzmir I. Dünya Savaşı’ndan sonra 15 Mayıs 1919’da Yunan ordusu tarafından işgal edilir. Bu işgal 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’in Kurtuluşu ile sona erer. Ancak, İzmir 13 Eylül 1922 sabahı tarihinin belki de en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın2.600.000 metrekarelik bir alanda 20.000’den fazla ev ve iş yerini tahrip eder. Bu yangın ne yazık ki kentin geleneksel alanının dörtte üçünü tahrip etmiştir. Yangın alanında bugün İzmir Enternasyonal Fuarı bulunmaktadır.
Cumhuriyetin ilanından birkaç ay önce, yeni Türkiye’nin ekonomik sorunlarının tartışıldığı bir kongre olan İzmir İktisat Kongresi’ne ev sahipliği yapmıştır.
Cumhuriyet dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
İzmir, 1984 yılında çıkarılan 2972 sayılı kanun[8] ve 195 sayılı kanun hükmünde kararname[9] sonucu İstanbul ve Ankara ile birlikte büyükşehir unvanı kazandı. Aynı yıl çıkarılan 3030 sayılı kanun ile büyükşehir ve ilçe belediyeleri statüleri netleşti.[10] Başlangıçta üç ilçe (Bornova, Karşıyaka, Konak) İzmir Büyükşehir Belediyesinin sınırlarına dahil edildi. 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı kanun ile büyükşehir belediyesinin sınırları valilik binası merkez kabul edilerek yarıçapı 50 kilometre olan dairenin sınırlarına genişletildi.[11] Bu sınırlar içinde kalan 21 ilçe, büyükşehir ilçe belediyeleri hâline geldi.[11] 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı kanun ile 2014 Türkiye yerel seçimlerinin ardından büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları oldu.[12]
Coğrafya[değiştir | kaynağı değiştir]
İzmir ili Türkiye Cumhuriyeti’nin en batı kısmında Ege Denizi’ne kıyısı olan bir ildir. Kuzeyde Balıkesir, doğuda Manisa, güneyde Aydın illeri ile komşudur.[13]
Dikili ilçesinin tam karşısında Yunanistan’ın Kuzey Ege Adaları coğrafi bölgesi’nin Midilli ili ve hem ilin hem coğrafi bölgenin yönetim merkezi olan Midilli şehri yer almaktadır. Ayrıca Ege denizinin ve İzmir şehrinin güvenliğini Balıkesir 9. ana jet üstünden kalkan Türk F-16’lar sağlamaktadır.
İzmir ili içinde Ege Bölgesi’nin önemli akarsularından olan Gediz, Küçük Menderes ve Bakırçay akış gösterir. Diğer akarsular sel karakterli küçük akarsulardır.[14]
İlde önemli büyüklükte bir göl yoktur. Göl sayılabilecek su birikintileri arasında en önemlileri Gölcük Gölü, Belevi Gölü, Çakalboğaz Gölleri ve Karagöl ve bu göller ege bölgesinin önemli gölleridir[14]
İl bitki örtüsü yönünden Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Akdeniz bitkilerinin birçok türü bulunmaktadır. Yüzyıllarca aşırı otlatma, yangın ve tarla açma gibi nedenlerle ormanların ortadan kalktığı yerlerde, maki bitkileri bulunmaktadır. Maki florasına ardıç, pırnal, kermes meşesi, zeytin, çitlembik, sakız, akçakesme, tesbih, katırtırnağı gibi kuraklığa dayanıklı ağaçlar girer. Ormanlar il içerisinde 431786 hektar bir alanı kaplar. Ormanların kapladığı alan, il arazisinin % 41’idir.[15]
İklim[değiştir | kaynağı değiştir]
İzmir ilinde tipik Akdeniz iklimi egemendir. Yazları sıcak ve kurak kışları ılık ve yağışlı geçer. Bir yılda ilde hava sıcaklığı sıfırın altında 10 günden fazla yaşanmaz. Senenin yaklaşık 100 gün ise 30 derecenin üzerinde yaşanır. Kar yağışı ve don nadir görülür. Senelik yağış miktarı 700–1200 mm arasındadır. Yaz aylarında imbat ismi verilen rüzgâr serinlik getirir. Kara ve denizin gece-gündüz arasındaki ısınma ve soğuma farkından meydana gelen bu rüzgâr yalnızca bu ile özgüdür.[16] Yıllık ortalama deniz suyu sıcaklığı 18,5 °C’dir.[17]
[gizle] İzmir iklimi | |||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Aylar | Ocak | Şubat | Mart | Nisan | Mayıs | Haziran | Temmuz | Ağustos | Eylül | Ekim | Kasım | Aralık | Yıl |
En yüksek sıcaklık rekoru, °C | 21,4 | 23,9 | 30,5 | 32,5 | 37,5 | 41,3 | 42,6 | 43,0 | 40,1 | 36,0 | 30,3 | 25,2 | 43,0 |
Ortalama en yüksek sıcaklık, °C | 12,5 | 13,5 | 16,3 | 20,9 | 26,0 | 30,7 | 33,2 | 32,9 | 29,1 | 23,9 | 18,5 | 14,1 | 22,6 |
Ortalama sıcaklık, °C | 8,9 | 9,5 | 11,7 | 15,9 | 20,8 | 25,6 | 28,0 | 27,7 | 23,7 | 18,8 | 14,0 | 10,6 | 17,9 |
Ortalama en düşük sıcaklık, °C | 5,9 | 6,2 | 7,8 | 11,3 | 15,5 | 20,0 | 22,6 | 22,5 | 18,7 | 14,7 | 10,7 | 7,7 | 13,6 |
En düşük sıcaklık rekoru, °C | −6,4 | −5,2 | −3,1 | 0,6 | 7,0 | 10,0 | 16,0 | 15,2 | 10,0 | 5,3 | −1,7 | −4 | −6,4 |
Ortalama yağış, mm | 125,1 | 101,9 | 75,6 | 46,4 | 30,9 | 9,8 | 1,8 | 2,6 | 15,0 | 45,3 | 94,8 | 141,1 | 690,3 |
Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü[18] |
Nüfus[değiştir | kaynağı değiştir]
1893 yılı Osmanlı nüfus sayımına göre İzmir merkezde yaşayan kişi sayısı 207.548 kişidir. İzmir’de yaşayan Türk sayısı 79.288 kişi olup, nüfusun % 38’ini teşkil etmekteydi. Rumlar %26, Osmanlı tebaasında olmayan yabancılar %25, Yahudiler %7, Ermeniler ise nüfusun %3’ünü teşkil etmekteydi. İzmir’deki nüfusun %55’i Hristiyan, %38’i Müslümanve %7’si Museviydi.
İzmir’in nüfusu 2014 TÜİK verilerine göre 4,113,072 kişidir. Kentin nüfusu 1970-1985 arasında çok artmıştır. 1945’e kadar Türkiye’nin ikinci büyük şehriydi. TÜİK Adnks verilerine göre İzmir aldığı göç en çok 186.000 kişiyle Manisa,130.000 Mardin,126.000 Erzurum,120.000 Konya , 84.000 Aydın , 83.000 Afyonkarahisar ve diğer illerin nüfuslarına kayıtlı önemli bir nüfus vardır. Diğer şehirlerden önemli oranlarda göç almıştır.
İzmir il nüfus bilgileri | ||||
---|---|---|---|---|
Yıl | Toplam | Sıra | Fark | Şehir – Kır |
1965[19] | 1.234.667 | 3 |
%50 621.553
613.114 %50
|
|
1970[20] | 1.427.173 | 3 | %16 |
%53 753.041
674.132 %47
|
1975[21] | 1.673.966 | 3 | %17 |
%54 905.059
768.907 %46
|
1980[22] | 1.976.763 | 3 | %18 |
%54 1.059.183
917.580 %46
|
1985[23] | 2.317.829 | 3 | %17 |
%78 1.800.797
517.032 %22
|
1990[24] | 2.694.770 | 3 | %16 |
%79 2.134.816
559.954 %21
|
2000[25] | 3.370.866 | 3 | %25 |
%81 2.732.669
638.197 %19
|
2007[26] | 3.739.353 | 3 | %11 |
%85 3.175.133
564.220 %15
|
2008[27] | 3.795.978 | 3 | %2 |
%91 3.450.537
345.441 %9
|
2009[28] | 3.868.308 | 3 | %2 |
%91 3.525.202
343.106 %9
|
2010[29] | 3.948.848 | 3 | %2 |
%91 3.606.326
342.522 %9
|
2011[30] | 3.965.232 | 3 | %0 |
%91 3.623.540
341.692 %9
|
2012[31] | 4.005.459 | 3 | %1 |
%91 3.661.930
343.529 %9
|
2013[32] | 4.061.074 | 3 | %1 |
%100
%0
|
2014[33] | 4.113.072 | 3 | %1 |
%100
%0
|
2015[34] | 4.168.415 | 3 | %1 |
%100
%0
|
Ekonomi[değiştir | kaynağı değiştir]
Brookings Institution ve JP Morgan’ın 2014 yılı baz alınarak oluşturulan ekonomide yükselen kentler sıralamasında İzmir 300 şehir arasında Macau’nun ardından 2. sırayı aldı. İzmir 2013’teki listede 6. sırada yer almaktaydı. Aynı listede Türkiye’den İstanbul 3, Bursa 4 ve Ankara 9. sırada yer almıştır. Yine bu rapora göre İzmir’deki 2014 yılındaki işsizlik oranı %6.6 olarak gerçekleşmiştir.[35]
İzmir, 3 büyükşehir içerisinde kendine yetecek elektrik enerjisini üretebilen tek şehirdir. İlde 3992 MW kurulu güce sahip elektrik santrali bulunmaktadır.[36]
Kültür[değiştir | kaynağı değiştir]
Fuarcılık[değiştir | kaynağı değiştir]
İzmir Enternasyonal Fuarı İzmir Fuarı veya özellikle İzmir içinde kısaca “Fuar”, her yılın Eylül ayında İzmir’in kurtuluş günü olan 9 Eylül’ü içine alacak 10 günlük bir zaman dilimi içinde düzenlenen Türkiye’nin en köklü, en tanınmış ve en kapsamlı fuarıdır. 2003-2004 yılları arasında İzmir Enternasyonal Fuarı’nda düzenlenen WWE adlı organizasyonda, Batista Triple H Rey Mysterio Jeff Hardy Matt Hardy ve Undertaker’a ev sahipliği yapmıştır. 2006 yılında 75. İzmir Enternasyonal Fuarı, 1 Eylül – 10 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. İzmir Kültürpark’ta (bu park alanı da bazen kısaca Fuar olarak adlandırılır) düzenlenir. Ancak İzmir Enternasyonal Fuarı (İEF), esasında, örneğin 2005 yılı için Kültürpark alanında düzenlenmiş olan ve çoğu zaten uluslararası nitelikli 37 fuardan sadece bir tanesidir. Gaziemir ilçesinde yapılan Fuar İzmir, 25 Mart 2015 tarihinden itibaren tüm fuarlara ev sahipliği yapmaya başladı.
İzmir, dünyanın en büyük organizasyonlarından biri olan EXPO’yu düzenlemek için başvurmuş ve “Daha iyi bir dünya için yeni yollar ve herkes için sağlık” teması ile Expo 2015 fuarı için resmî adaylardan biri olmuştur. Ancak 31 Mart 2008’de, 151 BIE delegesinin katılımıyla Paris’te gerçekleştirilen oylama sonucunda, Expo 2015’in İtalya’nın Milano kentinde yapılmasına karar verilmiştir.
Mutfak[değiştir | kaynağı değiştir]
Türkiye’nin zeytinlerinin yetiştiği Ege Bölgesi, zeytinyağlı yemekleri ve mezeleri ile ünlüdür. Ancak İzmir’in mutfak kültüründen bahsederken rafine bir mutfak kültüründen söz edemeyiz. Çünkü İzmir mutfağında Osmanlı yemek geleneklerinin yanı sıra, Musevi, Ermeni ve Rum lezzetleri de görülür. Öte yandan İzmir mutfağında İtalyan ve Fransız etkileri de hissedilir.
Ege’nin lezzetli balıklarının yanı sıra, İzmir mutfağının en önemli özelliği otlar ve zeytinyağlı yemeklerdir. Deniz börülcesi, ıspanak, cibez otu, arapsaçı, ısırganotu gibi çeşitli otla yapılan salataları meşhurdur. Bunun yanında Tire köftesi ve boyozu ünlüdür.
Sanat[değiştir | kaynağı değiştir]
Şehirde yer alan kültür merkezlerine Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi ve yapımı planlanan İzmir Opera Binası örnek verilebilir.
İzmir Avrupa Caz Festivali, 1993 yılından beri yapılan festival İzmir Kültür Sanat Eğitim Vakfı tarafından düzenlenmektedir.[37]
Turizm[değiştir | kaynağı değiştir]
- Teleferik Tesisleri :
-
- Balçova Adatepe’de ormanlık alan üzerine kurulu, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Teleferik Tesislerinde kendin pişir kendin ye, çay bahçesi, market, kafe ve bar alanları ile hoşça vakit geçirilecek bir dinlenme alanıdır. Tesisler 3 Kasım 2007 tarihinde kapanmış ve 2015 yılında tekrar yenilenip hizmete açılmıştır.
- Bostanlı Yasemin Restoran – Kafe :
-
- Yeniden düzenlenerek spor ve aktivite alanı olarak kullanıma sunulan Bostanlı Kıyı alanında yer alan Yasemin/Vitamin Kafe, her türlü organizasyonlar için uygun bir mekan özelliğini taşımakta ayrıca, Pazar günleri 09.30 ile 12.30 saatleri arasında kahvaltı hizmeti verilmektedir.
- Yassıcaada İşletmesi :
-
- Konak ve Karşıyaka’dan kalkan vapurlarla ulaşılan Yassıcaada’da günübirlik deniz keyfi yaşarken, çeşitli yiyecek ve içecek alternatifleri sunmaktadır.
- Turizm ve Seyahat :
-
- Özellikle Alsancak ve Çeşme ilçelerinde yoğunlaşan tur operatörleri, oteller ve araç kiralama firmaları bulunmaktadır.
- Peterson Köşkü Kafeteryası:
-
- Bornova merkez çarşının bulunduğu caddedeki açık alan içinde restore edilen Peterson Köşkü bahçesinde hizmet vermektedir.
- İtfaiye Restoran – Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi
- Murat Köşkü: Bornova’nın Erzene muhitindedir. 125 yıllık bina (eski köşk) İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmiştir ve şu an Ege Üniversitesi Gençlik Merkezi olarak hizmet etmektedir.
- Doğal Yaşam Parkı : Çiğli’dedir. Başta İzmir halkının takdirini ve beğenisini kazanarak, Türkiye’nin modern yüzünü temsil etmek, dünyanın sayılı doğal yaşam parkları sıralamasında yerimizi üst noktalara taşımak, koruduğu değerler ile insanlara doğa sevgisini üst seviyede sunmak ve nesli tehlike altında olan canlıları korumak.Bunları hepsi Doğal Yaşam Parkı’ında bulunmakta.Kentsel gelişim süreci içerisinde, toplumun doğaya olan özlemini gidermek, doğal ve korunaklı ortamlar yaratmak, çevre bilincine ve tehlike altında olan ekolojik değerlere vurgu yaparak, İzmir halkının doğa ve hayvan sevgisini arttırmak, yaşanabilir bir kent ortamı yaratılmasına katkıda bulunmaktadır.Doğal Yaşam Parkı 30.11.08’de açılmıştır.İzmir Doğal Yaşam Parkı hafta içi ve hafta sonları 09.00 – 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. İzmir Doğal Yaşam Parkı giriş ücretleri öğrenci (indirimli) 50 Kuruş, tam bilet ise 2.00 TL olarak belirlenmiştir.
- Konak Gençlik Tiyatrosu : 14 Şubat 2009’da Euterpe Sanat’ın kurucuları Ulaş Tuzak ve Atilla Ertörer tarafından Konak Kent Konseyi Gençlik Meclisi çatısı altında kurulmuş olup etkisini tüm İzmir’de hissettirerek kısa süre içerisinde büyümüş, güçlenmiş ve 27 Mart 2011 itibariyle Konak Kent Tiyatrosu ismiyle Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan’ın destekleriyle şu anki faaliyetlerini sürdürmektedir.
Spor[değiştir | kaynağı değiştir]
- 1971 yılında Akdeniz Oyunları’na ev sahipliği yapmıştır.
- 7 – 22 Ağustos 2005’te kentte Universiade Uluslararası Üniversite Oyunları organizasyonu gerçekleşmiştir.
- 2 – 7 Eylül 2005’te, Avrupa Bayanlar Basketbol Şampiyonası eleme müsabakaları yapılmıştır.
- 4 – 9 Temmuz 2006’da, Avrupa Eskrim Şampiyonası müsabakaları yapılmıştır.
- 14 – 23 Temmuz 2006’da, 20 yaşaltı Avrupa Erkekler Basketbol Şampiyonası, İzmir’de gerçekleştirilmiştir.
- 28 Ağustos – 2 Eylül 2010’da, 2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası D Grubu maçları İzmir’de oynanmıştır.
- 2005 Dünya Üniversite Yaz Oyunları
2005 Dünya Üniversite Yaz Oyunları, 11-21 Ağustos tarihleri arasında İzmir’de düzenlendi. Oyunlar; 10 zorunlu ve 4 isteğe bağlı spor dalında gerçekleştirildi. Organisayondaki güreş, okçuluk, tekvando ve yelken dalları bu organizasyonda İzmir kentinin önerisiyle oyunlara dahil olan spor dallarıdır.
- Türkiye Kupası Final Karşılaşmaları
Türkiye Kupası’nın düzenlenmeye başladığı 1962-63 senesinden başlayarak 1998-99 sezonuna kadar final karşılaşmaları (1966 ve 1967 yılları dışında)iki maç üzerinden oynandı. Bu süre içinde İzmir Alsancak Stadyumu 8, İzmir Atatürk Stadyumu da 3 defa final karşılaşmalarının bir ayağına ev sahipliği yaptı.
Türkiye kupasında tek maçlı finale geçilen 1999-00 sezonundan bu yana İzmir Atatürk Stadyumu 3 final maçına ev sahipliği yaptı. 2006, 2007 ve 2009 yıllarında düzenlenen bu finallerin üçünü de Beşiktaş kazandı. Siyah-beyazlı takım, 2006 ve 2009’da Fenerbahçe’yi 2007’de de Kayseri Erciyesspor’u kupa finalinde yenerek dört yılda 3 kupa şampiyonluğu kazandı.
- Spor tesisleri
- ARKAS Örnekköy Spor Tesisleri
- Bostanlı Spor Tesisleri
- Buca Hasanağa Bahçesi
- Evka-4 Spor Tesisleri
- İnciraltı Spor Tesisleri
- Altay Alsancak Stadı
- İzmir Atatürk Stadı
- İzmir Atatürk Spor Salonu
- İzmir Büyükşehir Belediyesi Celal Atik Spor Salonu
- İzmir Halkapınar Spor Salonu
- Karşıyaka Spor Salonu
- Balçova Belediyesi Tesisleri
- Buca Belediye Stadı
- Gürsel Aksel Stadı
- Bülent Özkul Spor Salonu
- Ali Artuner Kapalı Spor Salonu
- Buca Arena
- Enka Spor Salonu
- Osman Kibar Spor Tesisi
- Bornova Stadı
- Tire spor salonu
- Tire Dört Eylül stadı
- Bergama 14 Eylül Stadı
- Torbalı 7 Eylül Stadı
- Spor kulüpleri
- Altay
- Altınordu Futbol Kulübü A.Ş.
- Arkas Spor Kulübü
- Aliağa Petkim
- Yeni Bornovaspor
- Bucaspor
- Göztepe SK
- Karşıyaka SK
- Tire 1922 Spor
- Bozyakaspor
- Çiğli Belediyespor
- İzmir Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Kulübü
- Torbalıspor
- Yeni Menemen Belediyespor
- İzmirspor
- Kemalpaşaspor
- Ödemiş Belediyespor
- Konak Belediyespor
- Balçova Belediyespor
- Bergama Belediyespor
- Foça Basketbol Kulübü
- Güzelbahçe Belediye Spor Kulüpleri
- Gediz Üniversitesi Basketbol Kulübü
- Urla Gençlik Spor Kulübü
- Urla Yarımada Basketbol Kulübü
- Urla 007 Airsoft Special Force Takımı
Yönetim[değiştir | kaynağı değiştir]
İzmir Büyükşehir Belediyesi şehrin tüm karar yetkisini elinde bulundurmaktadır. Şehrin yönetimi 3 ana organda toplanmıştır. 1. Belediye Başkanı (her 5 yılda bir partili sistem ile seçilir.), 2. Büyükşehir Belediye Meclisi, 3. Büyükşehir belediye encümeni. İzmir’in mevcut belediye başkanı CHP’den Aziz Kocaoğlu’dur. İzmir Büyükşehir Belediye Binası Konak Meydanı’nda bulunmaktadır. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı 30 ilçe bulunmaktadır.
Kasım 2015 Türkiye genel seçimleri sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde İzmir’i temsil eden 26 milletvekilinden 14’ü Cumhuriyet Halk Partisi, 8’i Adalet ve Kalkınma Partisi, 2’si Milliyetçi Hareket Partisi, 2’si Halkların Demokratik Partisi’ne aittir.[39] 2008’de Yüksek Seçim Kurulu, en son nüfus verilerine dayanarak 2011 seçimleri için İzmir’in çıkaracağı milletvekili sayısını 13’ten 26’e yükseltmiştir.[40][41] Genel seçimlerde İzmir’in oyları iki bölge halinde sayılır.
İzmir’in 30 ilçesi vardır. 2014 Türkiye yerel seçimleri sonuçlarına göre ildeki ilçelerin tümü üç parti tarafından yönetilmektedir. İzmir’in 30 ilçesinin 22’si Cumhuriyet Halk Partisi tarafından yönetilmektedir. Yine 2014 seçimlerine göre altı ilçe Adalet ve Kalkınma Partisi, iki ilçede Milliyetçi Hareket Partisi tarafından yönetilmektedir.[42] İzmir Büyükşehir Belediyesi ise Cumhuriyet Halk Partisi tarafından yönetilmektedir.[43]
Eğitim[değiştir | kaynağı değiştir]
Eğitim ve öğretim açısından Türkiye’nin önemli merkezlerinden biri olan İzmir’de çeşitli sayılarda okul öncesi eğitim kurumu, ilköğretim ve orta dereceli eğitim veren okul vardır. Ayrıca İzmir’de sınırları içinde 11 üniversite bulunmaktadır. Bu üniversitelerde il genelinden öğrencilere eğitim verildiği gibi, il dışından ve öğrenci değişim programları ile yurtdışından gelen öğrencilere de eğitim verilmektedir.[44][45][46]
2011 yılı üniversiteye yerleşme basamakları olan Yükseköğrenime Geçiş Sınavı (YGS) ile Lisans Yerleştirme Sınavı’na (LYS) başvuran 79582 kişiden 39764’ü sınavda başarılı oldu. Bu kişilerden 17834’ü lisans programına, 9722’si açık öğretim fakültelerine, 7952’si YGS’yle yerleşebilen bölümlere, 4256 kişi de sınavsız programlara gitme hakkı elde etti.[47]
İzmir’de 2012 itibarıyla aktif olan üniversite sayısı dokuzdur. İzmir’de eğitim veren üniversiteler şunlardır:
- Devlet: Dokuz Eylül Üniversitesi[48], Ege Üniversitesi[49], İzmir Katip Çelebi Üniversitesi[50], İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü[51],
- Özel: İzmir Ekonomi Üniversitesi, Yaşar Üniversitesi, İzmir Üniversitesi, Gediz Üniversitesi, Şifa Üniversitesi, Türk Hava Kurumu Üniversitesi
- Meslek Yüksek Okulu: Hava Astsubay Meslek Yüksekokulu, Rüştü Ünsal Polis Meslek Yüksek Okulu
Medya[değiştir | kaynağı değiştir]
İzmir’de ulusal TV kanalları, radyolar ve gazeteler dışında yerel yayın yapan kitle iletişim araçları da vardır. İzmir’de yayın yapan 7 yerel televizyon kanalı, 15 yerel radyo istasyonu ve 8 yerel gazete bulunmaktadır.
Yerel TV Kanalları
|
Yerel Radyo Kanalları
|
Gazeteler
|
Altyapı[değiştir | kaynağı değiştir]
Sağlık[değiştir | kaynağı değiştir]
İzmir’de yirmi bir tane devlet hastanesi mevcuttur.[52] Bayraklı’da 780 milyon euro bedelle bir şehir hastanesi yapılmaktadır.[53]
Ulaşım[değiştir | kaynağı değiştir]
İzmir’e kara, hava, deniz ve demiryolu ile ulaşılabilir. Kara yolu ile Türkiye’nin her yerinden otobüs ile ulaşılabilir. Hava yolu ile Adnan Menderes Havalimanı’ndan Türkiye’nin ve dünyanın birçok noktasına uçak seferleri vardır. Demiryolu ile Basmane Garı’ndan Tire, Ödemiş, Söke, Aydın, Nazilli, Denizli’ye gün içerisinde karşılıklı tren seferleri düzenlenir. Alsancak Garı’ndan ise Balıkesir, Bandırma, Uşak, Afyon ve Ankara’ya tren seferleri vardır.
Kent içi toplu ulaşım İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yetki ve sorumluluğundadır. Toplu ulaşım hizmetlerinin hat ve güzergâhları ile birbirini tamamlaması için otobüs-vapur-metroda ulaşım hizmet bütünlüğü sağlanmıştır. Tüm toplu taşıma araçlarında bilet yerine geçen İzmirim Kart adlı elektronik bir kart İzmir ulaşımının bütünlüğünü sağladığı gibi ulaşımı hızlandırmaktadır.
- Belediye Otobüsleri
-
- Otobüs hizmetleri Büyükşehir Belediyesi bünyesinde olan Eshot Genel Müdürlüğü ve İzulaş (İzmir Ulaşım) tarafından kent içi ve 12 ilçe arasında yapılmaktadır. Ulaşım hizmetleri 291’den fazla hatta hizmet vermektedir. İlk binişlerde belli bir ücret kesildikten sonra 90 dk. içindeki ikinci ve diğer binişlerde herhangi ücret talep edilmez. Bunların yanında öğrenci kartıyla binilen 525 Bornova Metro-Ege Üniversitesi Kampüs güzergâhlarında çalışan otobüsler vardır.
- Metro
-
- Metro istasyonları: İzmir metro hattında; Fahrettin Altay, Poligon, Göztepe, Hatay, İzmirspor, Üçyol, Konak, Çankaya, Basmane, Hilal, Halkapınar, Stadyum, Sanayi, Bölge, Bornova, Ege Üniversitesi ve Evka-3 olmak üzere toplam 17 istasyon bulunmaktadır.
- Sefer sıklığı: 06-24 saatleri arasında hizmet veren metronun ortalama 7,5 dakika olan sefer aralığı, yoğun saatlerde “4 dakikada bire inmektedir. Metro ile en uzun hat olan Fahrettin Altay’dan Evka-3’e 30 dakikada ulaşılmaktadır.
- Metro aktarma istasyonları: Bornova ve Üçyol aktarma istasyonlarından otobüs, Halkapınar istasyonunda hem otobüs hem de banliyö (İZBAN A.Ş), Konak İstasyonunda ise hem otobüs hem de vapur bağlantısı vardır. Ayrıca 2013 yılın da Hilal İstasyonundan da İZBAN aktarmasına olanak sağlayacak düzenleme tamamlanmıştır.
- Banliyö
-
- İzmir’de banliyö sistemi İZBAN A.Ş tarafından yürütülmektedir. Banliyö hattı Aliağa-Tepeköy arasında kuzey-merkez-güney yönünde konuşlanmıştır. Hattın toplam uzunluğu 110 km’dir. Banliyö sistemi içerisinde 38 adet modern istasyon ve metro standardında trenlerle taşımacılık yapılmaktadır. Kuzey hattı sırasıyla; Aliağa, Biçerova, Hatundere. Merkez Hattı ise Menemen, Egekent 2, Ulukent, Egekent, Ata Sanayi, Çiğli, Mavişehir, Şemikler, Demirköprü, Nergiz, Karşıyaka, Alaybey, Naldöken, Turan, Bayraklı, Salhane, Halkapınar, Alsancak, Hilal, Kemer, Şirinyer, Koşu, İnkılap, Semt Garajı, Esbaş, Gaziemir, Sarnıç, Adnan Menderes Havalimanı, Cumaovası. Güney Hattı; Develi, Tekeli, Pancar, Kuşçuburun, Torbalı, Tepeköy istasyonlarından oluşur. Hat üzerinde 15 aktarma merkezi bulunmaktadır. Ayrıca Halkapınar ve Hilal istasyonundan İzmir metrosuna aktarma yapılabilir.
30 Ağustos’ta Cumaovası-Alsancak-Halkapınar hattı, 5 Aralık’ta Çiğli-Cumaovası, 30 Ocak’ta Aliağa-Cumaovası ve 6 Şubat 2016’da Cumaovası-Tepeköy arası hizmete açılmıştır.[54][55]
- Vapurlar ve İskeleler
-
- Yolcu vapuru seferleri: “Toplu ulaşımda bütünlük” amacıyla körfez vapurlarının sayısı ve sefer sıklığı arttırılmış, ulaşımda kolaylık ve rahatlık sağlanmıştır. Karşıyaka ve Bostanlı ile Konak arasındaki sefer aralığı 20 dakikaya indirilmiş ve iskeleler yeniden düzenlenmiştir. Bostanlı, Karşıyaka, Bayraklı, Alsancak, Pasaport, Konak, Göztepe ve Üçkuyular olmak üzere 8 iskeleden sefer yapılmaktadır.
- Araba vapuru seferleri: Üçkuyular ve Bostanlı iskeleleri arasında sürekli sefer yapan araba vapurları ile şehir içi trafiğine girmeden 25 dakikada ulaşım sağlanmaktadır.Bostanlı’dan ilk sefer, hafta içi ve Cumartesi günleri 07:20’de, Pazar günü 10.00’da; son sefer ise her gün 22.40’dadır. Üçkuyular’dan hafta içi ve Cumartesi 7.20’de, Pazar günleri 10:00’da başlayan seferler 23.20’ye kadar sürmektedir. Üçkuyular ve Bostanlı iskelelerindeki aktarma istasyonlarına otobüslerle kolaylıkla ulaşılmaktadır. Ek seferler konularak Buca heykel ile Bornova Ege Üniversitesi arası sabah 07:00 ile 10:00 akşam 17:00 ile 19:00 arasıdır.
- Gece yarısından sabaha kadar ulaşım hizmeti (Baykuş Seferleri)
-
- 24 saat çalışan otobüs hatları koyularak gece yarısından sonra toplu taşım araçları ile ulaşım olanağı sağlanmıştır. Buna göre; Otobüsler Konak’ta Bahri Baba otobüs durağından (Varyant başlangıcı) hareket eder;
- 910 Gaziemir-Konak (Gaziemir, Karabağlar, Üçyol, Varyant, Konak)
- 920 Çiğli-Konak (Çiğli, Anadolu Caddesi, Serinkuyu, Girne, Altınyol, Konak)
- 930 Bornova-Konak (Bornova, Manavkuyu, Yenikent, Liman, Lozan, Montrö, Konak)
- 940 Buca-Konak (Buca Adatepe Mah., Buca Üçkuyular, Buca Devlet Hastanesi, Dokuz Eylül Eğitim Fak., Buca Heykel, Menderes Caddesi, Şirinyer, Eşrefpaşa, Varyant, İkiçeşmelik, Konak)
- 950 Narlıdere-Konak (Narlıdere, Ata Cad., F.Altay, İnönü Cad., Konak)
- Bu otobüsler ilk servislerine Karşıyaka ve Çiğli’den karşılıklı olarak 00:55’te başlarlar ve 1 saat ara ile 05.55’e kadar devam eder.
- Vapurlar ise gece son seferlerini, Konak’tan 01.00, Alsancak’tan 01.15, Karşıyaka’dan 00.30’da hareket ederek yapmaktadırlar.
- 24 saat çalışan otobüs hatları koyularak gece yarısından sonra toplu taşım araçları ile ulaşım olanağı sağlanmıştır. Buna göre; Otobüsler Konak’ta Bahri Baba otobüs durağından (Varyant başlangıcı) hareket eder;
- İzmir şehirlerarası otobüs terminali 1996 yılından bu yana Işıkkent’teki yeni yerinde hizmet vermektedir. İzmir’in ilk şehirler arası otobüs garajı bugünkü 9 eylül meydanı yanındaki Dünya Ticaret Merkezi inşaat alanının olduğu yerdir. Zamanla bu otobüs garajı yetersiz kalınca Halkapınar’da Yeni Garaj adı altında otobüs garajı hizmet vermeye başlamıştır. Gelişen İzmir ile paralel Halkapınar’ın şehir içi trafiğinde olması ve artan sefer sayıları göz önüne alınarak Işıkkent’teki yeni yerine geçmiştir. Türkiye’nin dört bir yanından otobüs seferleri vardır.`
- Demiryolu ile Basmane Garı’ndan Tire, Aydın, Nazilli, Denizli, Ödemiş ve Söke`ye her gün düzenli tren seferleri düzenlenir.
Alsancak Garı’ndan ise Ankara, Uşak, Konya, Eskişehir, Balıkesir, Bandırma`ya tren seferleri vardır.
- Published in ÇATI YAPIMI HAKKINDA
İstanbul ÇAtı Aktarma Çatı Yapım USTASI Fiyatları
Önce Bölgeye uygulanacak çalışma için istanbul ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI Alanında uzman ustalarımız keşif yaparak proje hazırlarlar.istanbul ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI ustalarımız Analiz yapılan bölgeye gerekli duyulan malzemeyi saptarlar.
istanbul ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI çalışma yapılacak alanlarda nelere ve İhtiyaç duyulduğu müşteriye paylaşılır,istanbul Kiremit çattı ustalarımız Tarafından Uygulamaya konulur.
Öncelik olarak İstanbul geneline tüm bölgelerine Türkiye Geneline istanbul ilinde ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI uygulamaları istanbul ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI sistemleri profesyonel istanbul çatı ustalarımız tarafında güven ve kalite ilkelerini siz değerli müşterilerinine en ekonomik fiyatlar ile sunmaktadır.istanbul Kiremit Çatı Ustalarımız Türkiye genelinede hizmet vermektedirler.BİZE ULAŞIN
İstanbul
İstanbul | |
— İl & Büyükşehir — | |
Yukarıdan aşağıya saat yönünde: 1) Tarihi Yarımada; 2) Kız Kulesi; 3) İstiklal Caddesi’nde bir tramvay; 4) Levent iş merkezleri; 5) Ortaköy Camii ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü; 6) Ayasofya. |
|
Takma ad: 7 tepeli İstanbul | |
İstanbul’un Türkiye’deki konumu |
|
İstanbul haritası |
|
Koordinatlar: 41°01′K 28°58′D | |
Ülke | Türkiye |
---|---|
Bölge | Marmara Bölgesi |
İdari birimler | |
Yönetim | |
– Vali | Vasip Şahin |
– Belediye Başkanı | Kadir Topbaş (AK Parti) |
Yüzölçümü | |
– Toplam | 5.461 km2 (2.108,5 mi2) |
Rakım | 100 m (328 ft) |
En yüksek Rakım | 537 m (1.762 ft) |
En düşük rakım | 0 m (0 ft) |
Nüfus (2015) | |
– Toplam | 14,657,434 [1] |
– Yoğunluk | 2,684/km² (7/sq mi) |
[1] | |
Zaman dilimi | DAZD (UTC+3) |
Alan kodu | (+90) 212 (Avrupa yakası) (+90) 216 (Asya yakası) |
Plaka kodu | 34 |
İnternet sitesi: İstanbul Büyükşehir Belediyesi, T.C. İstanbul Valiliği |
İstanbul, Türkiye’de yer alan şehir ve ülkenin 81 ilinden biri. Ülkenin en kalabalık, ekonomik ve sosyo-kültürel açıdan en önemli şehridir.[2][3][4] Şehir, iktisadi büyüklük açısından dünyada 34., nüfus açısından belediye sınırları göz önüne alınarak yapılan sıralamaya göre Avrupa’da birinci, dünyada ise Lagos’tan sonra altıncı sırada yer almaktadır.[5][6]
İstanbul Türkiye’nin kuzeybatısında, Marmara kıyısı ve Boğaziçi boyunca, Haliç’i de çevreleyecek şekilde kurulmuştur. İstanbul kıtalararası bir şehir olup, Avrupa’daki bölümüne Avrupa Yakası veya Rumeli Yakası, Asya’daki bölümüne ise Anadolu Yakasıveya Asya Yakası denir. Tarihte ilk olarak üç tarafı Marmara Denizi, Boğaziçi ve Haliç’in sardığı bir yarım ada üzerinde kurulan İstanbul’un batıdaki sınırını İstanbul Surları oluşturmaktaydı. Gelişme ve büyüme sürecinde surların her seferinde daha batıya ilerletilerek inşa edilmesiyle 4 defa genişletilen şehrin[7] 39 ilçesi vardır. Sınırları içerisinde ise büyükşehir belediyesi ile birlikte toplam 40 belediye bulunmaktadır.
Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan İstanbul, 330-395 yılları arasında Roma İmparatorluğu, 395-1204 ile 1261-1453 yılları arasında Bizans İmparatorluğu, 1204-1261 arasında Latin İmparatorluğu ve son olarak 1453-1922 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yaptı.[8] Ayrıca İstanbul, hilafetin Osmanlı İmparatorluğu’na geçtiği 1517’den kaldırıldığı 1924’e kadar İslam’ın da merkezi oldu.[9]
Son yıllarda birbiri ardına ortaya çıkartılan arkeolojik bulgularla insanlık tarihine ilişkin önemli bilgiler elde edilmiştir. Yarımburgaz Mağarası’ndan çıkarılan taş aletlerle, ilkel insan izlerinin 400.000 yıl öncesine dayandığı ortaya çıkmıştır.[10][11][12][13] Anadolu Yakası’nda yürütülen kazı çalışmaları ve bunlara bağlı araştırmalar, şehirde tarım ve hayvancılığa dayalı ilk yerleşik insan topluluğunun MÖ 5500’lere tarihlenen Fikirtepe Kültürü olduğunu göstermiştir.[14] Bu arkeolojik bulgular yalnızca İstanbul’un değil, tüm Marmara Bölgesi’nin en eski insan izleridir.[14] İstanbul sınırları içinde kent bazında ilk yerleşimler ise Anadolu Yakası’nda Kalkedon; Avrupa Yakası’nda Byzantion’dur. Cumhuriyet dönemi öncesinde egemenliği altında olduğu devletlere yüzlerce yıl başkentlik yapan İstanbul, 13 Ekim 1923 tarihinde başkentin Ankara’ya taşınmasıyla bu özelliğini yitirmiş; ancak ülkenin ticaret, sanayi, ulaşım, turizm, eğitim, kültür ve sanat merkezi olma özelliğini sürdüregelmiştir.[15]
Karadeniz ile Marmara Denizi’ni bağlayan ve Asya ile Avrupa’yı ayıran İstanbul Boğazı’na ev sahipliği yapması nedeniyle, İstanbul’un jeopolitik önemi oldukça yüksektir.[16] Bugün tamamına yakını doldurulmuş olan ya da kaybolan doğal limanları vardır. Bu özellikleri yüzünden bölge toprakları üzerinde uzun süreli egemenlik anlaşmazlıkları ve savaşlar yaşanmıştır. Başlıca akarsular Riva, Kâğıthane ve Alibey dereleridir.[17] İl toprakları az engebelidir ve en yüksek noktası Kartal ilçesindeki Aydos Tepesi’dir.[17] İldeki başlıca doğal göller Büyükçekmece, Küçükçekmece ve Durusu gölleridir.[17] İl ve yakın çevresinde, Karadeniz ile Akdeniz makro iklimleri arasında geçiş özellikleri görülür.[17] Hava sıcaklıkları ve yağış ortalamaları düzensiz; bitki örtüsü dengesizdir.[17]
İçindekiler
[gizle]
- 1Etimoloji
- 1.1Byzantion
- 1.2Augusta Antonina
- 1.3Nova Roma
- 1.4Konstantinopolis
- 1.5Kostantiniyye
- 1.6İslambol
- 1.7İstanbul
- 2Tarihçe
- 2.1Genel tarih
- 2.2Tarih öncesi çağlar
- 2.3Byzantion dönemi
- 2.4Bizans İmparatorluğu dönemi
- 2.5Osmanlı İmparatorluğu dönemi
- 2.6Cumhuriyet dönemi
- 3Sanat
- 3.1Bizans İmparatorluğu dönemi
- 3.2Osmanlı İmparatorluğu Dönemi
- 4Coğrafya ve çevre
- 4.1Yer şekilleri
- 4.2Bitki örtüsü
- 4.3Jeoloji
- 4.4İklim
- 4.5Çevre
- 4.6Bitey
- 4.7Direy
- 4.8Su kaynakları
- 5Şehir yapısı
- 5.1Kentleşme
- 6Yönetim
- 7Nüfus yapısı
- 7.1Belediye nüfusları
- 7.2Nüfus Piramidi
- 7.3Tarihsel nüfus
- 8Din
- 8.1Müslümanlar
- 8.2Hristiyanlar
- 8.3Yahudiler
- 9Ekonomi
- 9.1Ticaret ve sanayi
- 9.2Tarım ve hayvancılık
- 9.3Ormancılık ve madencilik
- 9.4Turizm
- 10Halk hizmetleri
- 10.1Eğitim
- 10.2Sağlık
- 10.3Alt yapı
- 11Önemli mekânlar
- 11.1Yapılar
- 11.1.1İstanbul Surları
- 11.1.2Dolmabahçe Sarayı
- 11.1.3Haliç
- 11.1.4Beylerbeyi Sarayı
- 11.1.5Topkapı Sarayı
- 11.1.6Yıldız Sarayı
- 11.1.7Çırağan Sarayı
- 11.1.8Galata Kulesi
- 11.2Meydanlar
- 11.2.1Taksim Meydanı
- 11.2.2Sultanahmet Meydanı
- 11.2.3Beyazıt Meydanı
- 11.2.4Bakırköy Özgürlük Meydanı
- 11.2.5Kartal Rıhtım Meydanı
- 11.2.6Kadıköy Rıhtım Meydanı
- 11.3Parklar
- 11.3.1Gülhane Parkı
- 11.1Yapılar
- 12Kültür ve modern yaşam
- 12.1Sahne ve Güzel Sanatlar
- 12.2Rekreasyon
- 12.2.1Alışveriş
- 12.2.2Restoranlar
- 12.2.3Gece hayatı
- 13Ulaşım
- 13.1Kent dışı ulaşım
- 13.2Kent içi ulaşım
- 14Medya
- 15Spor
- 15.1Kulüpler, ligler, stadlar ve spor salonları
- 15.1.1Futbol
- 15.1.2Basketbol
- 15.1.3Voleybol
- 15.1Kulüpler, ligler, stadlar ve spor salonları
- 16Kardeş kentler
- 17Görüntüler
- 18Ayrıca bakınız
- 19Notlar ve Kaynakça
- 20Dış bağlantılar
Etimoloji[değiştir | kaynağı değiştir]
|
İstanbul’a çağlar boyunca değişik adlar verilmiştir. Bu kent adları, kent tarihinin farklı dönemleriyle ilişkilidir. Bu adlar tarihsel sırayla, Byzantion, Augusta Antonina, Nova Roma, Konstantinopolis, Kostantiniyye, İslambol ve İstanbul‘dur. Bunun dışında tarihte Moğollar Çakduryan, Polonlar Kanatorya, Çekler Aylana, Macarlar Vizenduvar olarak adlandırmışlardır.[18]
Tarih boyunca İstanbul kentine verilen onlarca ad içinde, Türkler tarafından yaygın biçimde benimseneni ve günümüzde kullanılanı İstanbul’dur. Bu adın “eis tin polin” (Yunanca: εις την πόλιν) tamlamasından geldiği sanılmaktadır.[19] Bu tamlama, o dönem Yunancasında “şehirde”, “şehrin içinde”, “şehiriçi” gibi anlamlara gelmekteydi.[19] Ayrıca halk dilinde “n” ünsüzüne bitişen “p” sesi “b” sesine dönüşüyordu.[19] Bu bağlamda İstanbul adının kökeni pek çok kaynakta bu tamlamayla ilişkilendirilmektedir. İ.S. 2’nci yüzyıldan kalma Ermeni kaynaklarında da Istanbol ya da Istınbol biçiminde anılan şehir adının, Türkçeye bu şekilde giriş yapmış olması olasıdır.[20] Halûk Tarcan araştırması ise İstanbul adının kökeninin Yunanca ya da Ermenice değil Türkçe olduğunu ve “astan bolıq“tan geldiğini göstermektedir. As, Ön-Türkçede “uzay”, “Tanrı beldesi” gibi anlamlara gelmekteydi. As kökünden As/qan (Tanrı beldesinde asılı) doğup zamanla Astan olmuş ve Hitit diline İstan olarak geçmiştir. “Bolıq” ise kent demektir ve bu kelimenin günümüzde Bolu, Gelibolu, Hayrabolu, İnebolu, Niğbolu, Safranbolu ve Tirebolu gibi yaşayan örnekleri vardır. Bu iki kelime, “Astan-bolıq” bize “cennetvarî kent” anlamını vermektedir.[21] Osmanlı döneminde şehir merkezi için kullanılan adlar çeşitlilik gösterse de vilayet çapında adlandırma hemen hemen sabit kalmıştır. İstanbul kentine ev sahipliği yapan üst idari birimin, şehirle aynı adı taşıması Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalma bir uygulamadır. Roma egemenliği altındayken şehrin topraklarının bulunduğu eyalet ise Avrupa Yakasında Trakya (Latince: Tracia, Yunanca: Θράκη); Anadolu Yakası’nda Bitinya (Latince: Bithynia, Yunanca: Βιθυνία) eyaletiydi.[22]
Byzantion[değiştir | kaynağı değiştir]
Byzantion (Yunanca: Βυζάντιον, Latince: Byzantium), İstanbul’un bilinen ilk adıdır. MÖ 667’de Antik Yunanistan’daki Megara şehir devletinden gelen Dor asıllı Yunanyerleşimciler bugünkü İstanbul üzerinde bir koloni kurdu ve yeni koloniye kralları Byzas veya Byzantas’ın (Yunanca: Βύζας veya Βύζαντας) şerefine Byzantion adını verdiler.[23][24]
Byzantium, orijinal adı Byzantion olan antik kentin adının 1. yüzyılda, kenti Romalılar ele geçirince, onlar tarafından Latinceleştirilmiş hâlidir.
Augusta Antonina[değiştir | kaynağı değiştir]
Augusta Antonina, miladi 3. yüzyılın başında Roma İmparatoru Septimius Severus′un, oğlu Antonius (sonraki Roma İmparatoru Caracalla) şerefine kente verdiği kısa süreli addır.[25]
Nova Roma[değiştir | kaynağı değiştir]
330 yılında Roma İmparatoru I. Konstantin tarafından kent Roma İmparatorluğu’nun başkenti ilan edilince, kente Latince “Yeni Roma” anlamına gelen Nova Roma (Yunanca: Νέα Ρώμη, Nea Roma) adını koydu ve bu adı teşvik etmeye çalıştıysa da bu ad hiç benimsenmedi.[26]
Konstantinopolis[değiştir | kaynağı değiştir]
Ancak 337 yılında İmparator I. Konstantin’in ölümüyle kentin adı, onun şerefine “Konstantin’in kenti” anlamına gelen Konstantinopolis’e (Yunanca: Κωνσταντινούπολις, Kōnstantinoúpolis, Latinceleştirilmiş:Constantinopolis) çevrildi. Konstantinopolis, Bizans İmparatorluğu boyunca kentin resmi adı olarak kaldı. Ama Konstantinopolis, kentin yerlileri tarafından sadece Yunanca “kent” anlamına gelen (Πόλις, Polis) olarak anılırdı.[27]
1453 yılında Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet önderliğinde Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethinden sonra bile, Konstantinopolis, Batı’da kullanılan en yaygın ad olarak kaldı. Istanbul adı, ancak 1928’de Latin harflerine geçilmesi sonrası Batı dillerinde Konstantinopolis’in yerini almaya başladı.
Kostantiniyye[değiştir | kaynağı değiştir]
Kostantiniyye (Arapça: القسطنطينية, al-Qusṭanṭiniyah, Osmanlı Türkçesi: قسطنطينيه, Kostantiniyye), Konstantinopolis’in Arapça şeklidir ve kentin İslam dünyasında bilinir hâle gelen ve en çok kullanılan adı oldu. Yunancada “Konstantin’in kenti” anlamına gelen Konstantinopolis’in aksine, Kostantiniyye Arapça’da “Konstantin’in yeri” anlamına geliyor.
1453 yılında fetihten sonra, kent Osmanlı İmparatorluğu’nun dördüncü başkenti ilan edildi ve Kostantiniyye Osmanlı İmparatorluğu tarafından kentin resmî adı olarak kullanıldı ve 1923 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne kadar, çoğu zaman bu ad kullanımda kaldı. Örneğin Osmanlı İmparatorluğu ve mahkemeleri, Kostantiniyye’de yayımlanan resmî belgelerin kaynağını belirtmek için, “be-Makam-ı Darü’s-Saltanat-ı Kostantiniyyetü’l-Mahrusâtü’l-Mahmiyye” gibi başlıklar kullanılırdı.[28]
Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme adlı eserinde de şehir için kullanılan adlardan birisi de “Kostantiniyye”dir.[29]
Ancak, bazı dönemlerde Osmanlı yetkilileri kent için diğer adlardan yanaydı. Hem kent için hem de Osmanlı hükûmetini tanımlamak ve diplomatik yazışmalar için özellikle bu yüceltici adlar eş anlamlı kullanılırdı ve teşvik edilirdi:
- Dersaadet (Arapça: در سعادت, “Mutluluk Kapısı”)
- Derâliye (Arapça: در عاليه, “Yüce Kapı”)
- Bâb-ı Âli (Arapça: باب عالی, “Yüce Kapı”)
- Pâyitaht (Farsça: پایتخت, “Tahtın Ayağı” veya “Başkent”)
-
Asitane (Farsça: آستانه, “Devletin Eşiği”).
İslambol[değiştir | kaynağı değiştir]
Tarihte şehir için kullanılan adlar içinde İslambol, dar kullanım alanına sahip olsa da kayıtlarda görülen adlardandır. Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme‘sinde “Kostantiniyye” adıyla beraber birçok cildinde söz konusu “İslambol” (اسلامبول) kelimesi de kullanılmıştır. Söz konusu seyahatnamede bu ad, diğer adlardan daha yoğun bir kullanıma sahiptir.[30] Halk etimolojisiörneklerinden biridir.
İstanbul[değiştir | kaynağı değiştir]
Etimolojik olarak İstanbul adının kökeni (Türkçe telaffuz: [isˈtanbuɫ] ve halk arasında bazen [ɯsˈtambuɫ]) Ortaçağ (Bizans) Yunancasında “kent’e” veya “kent’de” anlamına gelen (Yunanca telaffuz:[εἰς τὴν Πόλιν], [is tin ˈpolin]) kelimelerinin Türkçeleştirilmesiyle oluşmuştur.[31]
İstanbul, Osmanlı döneminde resmi belgelere girdi ve sıkça kullanıldı. Ayrıca Osmanlı Ordusu’nda İstanbul’un merkez ordu komutanı için resmen İstanbul ağası ve İstanbul’un en yüksek sivil hakimi için resmen İstanbul efendisi sıfatları kullanılırdı. Konstantiniyye de dahil olmak üzere diğer adların da kullanılmasına devam edildi, ancak İstanbul (Osmanlı Türkçesi: استانبول) zamanla şehrin Türkçede en yaygın bilinen adı oldu ve diğer adlandırmalar kullanımdan kalktı. Fakat Batılılar tarafından Konstantinopolis adı kullanılmaya devam edildi.
1928’de Latin harflerine geçilmesi sonrası, kentin Türkçe adının Latin harfleriyle yazılmış hali Istanbul uluslararası kullanıma girdi. İstanbul kentin uluslararası adı ilan edildikten sonra “Konstantinopolis” adının mektuplarda veya diğer yazışmalarda ve uluslararası alanlarda kullanılması yasaklandı. Örneğin yurtdışından İstanbul’a gönderilen mektuplarda adres olarak “Konstantinopolis” (yanında İstanbul yazsa bile) yazıldıysa bu mektuplar geri gönderilmeye başlandı. Zaman içinde Istanbul adı ve bunun çeşitli benzer yazılışları çoğu dünya dilinde yerini aldı.[32][33]
Tarihçe[değiştir | kaynağı değiştir]
Genel tarih[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’daki tarihi yerler* | |
---|---|
UNESCO Dünya Mirası | |
|
|
Ülke | Türkiye |
Tür | Kültürel |
Kriter | i, ii, iii, iv |
Referans | 356 |
Bölge** | Avrupa ve Kuzey Amerika |
Tescil bilgisi | |
Tescil | 1985 (9. Oturum) |
* Dünya Mirası resmî listesi. ** UNESCO resmî sınıflandırması. |
İstanbul, yerleşim tarihi son yapılan Yenikapı’daki kazılarla bulunan liman doğrultusunda 8500 yıl, kentsel tarihi yaklaşık 3.000, başkentlik tarihi 1600 yıla kadar uzanan Avrupa ile Asya kıtalarının kesiştiği noktada bulunan bir dünya kentidir.[34] Şehir çağlar boyunca farklı uygarlık ve kültürlere ev sahipliği yapmış, yüzyıllar boyu çeşitli din, dil ve ırktan insanların bir arada yaşadığı kozmopolit ve metropolit yapısını korumuş ve tarihsel süreçte eşsiz bir mozaik hâlini almıştır. Uzun zaman dilimleri boyunca her alanda merkez olmayı ve iktidarda kalmayı başaran dünyadaki ender yerleşim yerlerinden biri olan İstanbul geçmişten günümüze bir dünya başkentidir.
İstanbul’un tarihi ana hatlarıyla beş büyük döneme ayrılabilir:
- Tarih öncesi çağlar
- Kuruluş Dönemi ve Byzantion dönemi
- Konstantinopolis dönemi
- Konstantiniyye dönemi
- İstanbul dönemi
Tarih öncesi çağlar[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’un tarihi üç yüz bin yıl önceye kadar uzanmaktadır. Küçükçekmece Gölü kenarında bulunan Yarımburgaz Mağarasındayapılan kazılarda insan kültürüne ait ilk izlere rastlandı.[35] Bu dönemde gölün çevresinde Neolitik ve Kalkolitik insanların yaşadığı sanılmaktadır. Çeşitli dönemlerde yapılan kazılarda, Dudullu yakınlarında Alt Paleolitik Çağ’a, Ağaçlı yakınlarında ise, Orta Paleolitik Çağ ile Üst Paleolitik Çağ’a özgü aletlere rastlandı.[36]
Byzantion dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
2008 yılında İstanbul metrosu için yapılan Marmaray tüp geçidi kazıları sırasında Cilalı Taş Devri’nin sürdüğü MÖ 6500’lü yıllara ait kalıntılara rastlanan şehrin,[37][38][39] Anadolu Yakası’ndaki Fikirtepe’de yapılan kazılarda ise Bakır Çağı’nın sürdüğü MÖ 5500–3500 yıllarına ait kalıntılar bulundu.[40] Bunun yanında Kadıköy’de Fenikelilere ait kalıntılar bulundu. Traklar, kentin yakınlarına MÖ 13. yüzyıl ve 11. yüzyıllarda Semistra kentini kurdu.[41] Kral Lygos zamanında Sarayburnu’na, bugünkü Topkapı Sarayı’nın bulunduğu yerde bir Akropoliskuruldu. MÖ 685’te Megara’dan gelen Yunanlar burada bir koloni kurdu, Kral Byzas’ın hükümsürdüğü MÖ 667 yılında ise Byzantion kuruldu.[42]Kente Roma İmparatorluğu hakim olunca, kentin adı Septimius Severus tarafından kısa süreliğine oğlunun adı Augusta Antonina kondu,[43]ardından İmparator I. Konstantin zamanında kent Roma İmparatorluğu’nun başkenti ilan edildi. Bu sırada Nova Roma olarak değiştirilen kentin adı benimsendi ve 337 yılında İmparator I. Konstantin’in ölümüyle Konstantinopolis’e çevrildi.
Bizans İmparatorluğu dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
Bu dönem 324 – 1453 yılları arasını kapsadı. I. Konstantinus şehri ele geçirip Roma İmparatorluğu’nun başkenti yaptıktan sonra, şehir ayrıca Roma’nın doğusunun yönetim merkezi oldu. Romalı nüfusu bu dönemde, Romalı soyluların göçü de dahil olmak üzere önemli boyutta arttı. Bu dönemde; yeni bir mimari yapıyla şehir oldukça genişledi. 100.000 kişilik bir hipodromun (Sultanahmet Meydanı) yanı sıra, limanlar ve su tesisleri yapıldı.
Konstantinus’un döneminde şehre Nova Roma dese de; 11 Mayıs 330 da şehrin ismi Konstantinopolis oldu. Döneminde Dünya’nın en büyük katedrali olan Ayasofya’yı 360’da kuran Konstantin; böylece Roma İmparatorluğu’nun dinini de Hristiyanlık olarak değiştirdi. Pagan Roma dinine inanan batı ile ilk kopuş da bu dönemde başladı. Her ne kadar; Bizans İmparatorluğu I. Theodosius’un ölümü ile başlasa da; Bizans İmparatorluğu Konstantinus Hristiyanlığı getirmesine duyduğu saygıdan kendisini hep bir Bizans İmparatoru olarak gördü; 1453’deki çöküşüne kadar da 10 İmparatorunun daha ismi Konstantinus oldu. Bu dönemde İstanbul’un rolü oldukça stratejikti; Avrupa ve Asya arasında bir kapı oldu. Bu vesile ile, ticaret, kültür ve diplomasinin yapıldığı bir merkezdi. Bu dönemde şehrin ismi “Poli” (şehir) de oldu.[44]
476’da Batı Roma’nın yıkılması sonrasında da; Batı Roma İmparatorluğu’ndaki Romalıların büyük bir çoğunluğu buraya göç etti ve Bizans İmparatorluğu’nun da başkenti İstanbul oldu. 543’de nüfusun yarısının ölümüne sebebiyet veren veba salgınından sonra; şehir İmparator I. Justinianos döneminde yeniden inşa edildi.
700’lü yıllarda Sasaniler ve Avarların saldırısına uğrayan şehir; 800’lü yıllarda Bulgarlar ve Arapların, 900’lü yıllarda ise Ruslar ve Bulgarların saldırısına uğradı.
Ancak; saldırılar arasında en yıkıcı olanı 1204 yılında oldu. Haçlılar tarafından; 4. Haçlı Seferi’nde 1204 yılında ele geçirilen şehir yağmalandı; halkın büyük bir çoğunluğu şehirden kaçtı; yoksul ve enkaz içinde bir kente dönüştü. Bunun sebebi Batı Roma’da büyüyen Latinlerin; Katolik Hristiyanlık anlayışı ile Bizans’daki Ortodoks Hristiyanlık inanışı arasındaki farklılıklar ve uyumsuzluklardır. Bu dönem sonrasında, 1261 yılında Palailogos Hanedanından; Michael VIII Palaeologus şehri tekrar ele geçirmiş ve Latin’lerin dönemini sona erdirdi.
Bu dönemden sonra giderek küçülen Bizans; Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1391’den sonra kuşatılmaya başlandı; en sonunda 29 Mayıs 1453’de Osmanlı İmparatorluğu’nun himayesine geçti. İstanbul’un fethi, Dünya tarihinde Orta Çağ’ın sonunu simgelemektedir.
Osmanlı İmparatorluğu dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
Bu dönem 1453 – 1923 yılları arasını kapsadı. 29 Mayıs 1453’de; Osmanlı Padişahı II. Mehmed’in 53 gün süren kuşatması sonrasında; İstanbul Osmanlı’nın 4’üncü ve son başkenti oldu.
Osmanlının ele geçirmesinden sonra; Topkapı Sarayı ve Kapalıçarşı’nın da kurulması ardından birçok okul ve hamam açıldı. Dünya’nın ve İmparatorluğun dört bir yanından insanların taşındığı şehirde Yahudilerin, Hristiyanların ve Müslümanların beraber yaşadığı kozmopolit bir toplum oluştu. Bizans döneminden kalan, eski binalar ve surlar onarıldı.[45] Fetihten 50 yıl sonra; Dünya’nın en büyük şehirlerinden biri hâline gelen İstanbul’da “Küçük Kıyamet” olarak da adlandırılan; 14 Eylül 1509 İstanbul Depremi sonrasında (8 şiddetinde olduğu ileri sürülmektedir); 45 gün süren artçı sarsıntılarla binlerce bina yıkıldı ve birçok insan yaşamını kaybetti.[46]
1510 yılında; Sultan II. Beyazıd; 80.000 kişinin çalışmasıyla şehri yeniden kurdu. Günümüzde de var olan eserlerin büyük bir çoğunluğu bu dönemden kaldı. Mimar Sinan’ın camileri ve diğer binaları kurduğu I. Süleyman döneminde; mimari ve sanat konularına önem verildi. Lale Devri döneminde; Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa 1718 yılından itibaren; itfaiye’yi kurdu, ilk matbaayı açtı ve fabrikalar kurdu. 3 Kasım 1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanısonrasında da batılaşma süreci hızlandığı dönemde birçok alanda yenilikler yaşandı.[47]
Haliç’in üzerine köprü; Karaköy’e tünel, demiryolları, kentin içindeki deniz taşımacılığı, belediye örgütlerinin, hastanelerin kurulmasıyla modern bir şehir hâlini alan İstanbul, 1894 yılında Üçyüzon Depremi ile birlikte tekrar büyük bir zarar gördü. I. Dünya Savaşı’nın sonlarında ise 13 Kasım 1918’de İtilaf Devletleri donanmasınca da işgal edildi.[48]İstanbul’un 2500 yıllık başkentlik dönemi 29 Ekim 1923’de sona erdi.
Osmanlı ve Bizans kayıtlarında, 1402’de Yıldırım Bayazıd döneminde İstanbul’un alınması amacıyla yapılan kuşatma kaldırılırken, yapılan anlaşma gereği bir Türk (Müslüman) mahallesi kurulması şartına uygun olarak Göynük ve Taraklı’dan 760 hane Manav Sirkeci’ye yerleştirildi.[kaynak belirtilmeli]
Cumhuriyet dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
“ | Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu. | ” |
—Napolyon Bonapart[49] |
Cumhuriyet sonrası 1923-1950 yılları arasında fiziksel atılımlar oldu. 1900’lerin başında 1 milyon olan nüfus, 1927’de 690.000’e düştü, 1935’de 740.000 ve 1945’de tekrar 900.000’e ulaştı.[50] 1950’lerde Balkanlar’dan göç alan şehirde, bu dönemde şehirleşmede gecekondular ön plana çıkmaktadır. 1960’larda ise gecekonduların yanında, apartmanlaşma başladı. 1970’lerde ise hızlı nüfus artışı ile konut ve ulaşım sorunları önem kazandı. Bu dönemde otomobil sayısının artması ve sonucunda trafiğin artması Boğaziçi Köprüsü’nün yapılmasında etkili oldu ve ulaşımda önemli bir noktaya varıldı. İstanbul metropoliten alanı 1970-1975 yılları arasında merkezde 50 kilometre yarıçaplı iken 1980’de 60 kilometre yarıçapa ulaştı. 1990’ların nüfus artışı, nüfusun dış taraflara yayılması ile sonuçlandı ve sonucunda İETT’nin yetersiz gelmesi ile dolmuş ve minibüsler bu açığı kapatmaya çalıştılar. 70’li yıllarda eski hızı ile olmasa da imar faaliyetleri canlanan şehirde 1973 yılında Boğaziçi Köprüsü açıldı.[51]
İstanbul, 1984 yılında çıkarılan 2972 sayılı kanun[52] ve 195 sayılı kanun hükmünde kararname[53] sonucu Ankara ve İzmir ile birlikte büyükşehir unvanı kazandı. Aynı yıl çıkarılan 3030 sayılı kanun ile büyükşehir ve ilçe belediyeleri statüleri netleşti.[54] 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı kanun ile büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları oldu.[55]
Sanat[değiştir | kaynağı değiştir]
Kent, çok kez el değiştirip, yıprandığından kentte, Roma İmparatorluğu Dönemine ait fazla yapı kalmadı.Kalanlar içinde en önemlileri: 330 yılında İmparator I. Konstantin onuruna kentin yedi tepesinden birine dikilen anıt. Sütun her biri 3 ton ağırlığında ve 3 metre çapında olan bileziklerle birbirine bağlanmış toplam 8 adet sütun ve bir kaidenin üst üste konulmasıyla oluşturuldu. Bu dönemden günümüze kalan bir başka yapı da Bozdoğan Kemeri’dir. Kentin su rezerv sisteminin inşası İmparator Hadrianus döneminde başladı. I. Konstantin zamanında kentin yeniden yapılanması ve büyümesiyle birlikte hızla artan nüfusun ihtiyacını karşılamak için sistemin daha da genişletilmesine gerek duyuldu. Kemer, suyunu Kâğıthane ile Marmara Denizi arasında kalan tepelerin yamaçlarından alan ve Trakya’nın tepelik bölgelerinden kente kadar uzanarak kentin su gereksinimini karşılayan geniş kemerler ve kanallar sisteminin son noktasında yer aldı. O zamanlar kente gelen bu su, toplam kapasitesi 1 milyon metreküpten fazla olan üç açık ve Yerebatan Sarnıcı gibi yüzden fazla yeraltı sarnıcında depolandı. Bugün Sultanahmet Meydanı olarak bilinen Hipodrum Meydanı ise Circus Maximus tarafından inşa edildi.
Bizans İmparatorluğu dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
Bizans İmparatorluğu, kentte bin yıl kadar hüküm sürdü ve burayı başkent olarak kullandı. Bu özelliğinden dolayı İstanbul’da çok sayıda Doğu Roma yapısı vardır. Bunların en önemlileri Eminönü’nde toplanmıştır. Bu yapılar içinde en önemlisi, kilise olarak açılan Ayasofya Müzesi’dir. Ayasofya Bizans İmparatoru I. Justinianos tarafından 532-537 yılları arasında inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup, 1453 yılında İstanbul’un Türkler tarafından fethedilmesiyle II. Mehmed tarafından camiye dönüştürüldü ve günümüzde müze olarak hizmet verir.[56][57] Ayasofya’dan sonra yapılan önemli yapılardan biri Fethiye Camii’di. Kilise olarak, 13. yüzyıl sonlarında Bizans’ın ileri gelenlerinden Mihail Glabas Tarkaniotes tarafından inşa ettirildi.[58] İstanbul’un Fethi’nden sonra 1454 yılında patrikhane olarak kullanıldı, 1590 yılında İran savaşlarında Gürcistan ve Azerbaycan’ın fethedilmesiyle, fethin hatırası olarak camiye dönüştürüldü. Gene önemli yapılardan Kariye Müzesi, manastır olarak 534 yılında Bizans İmparatoru I. Justinianos döneminde Aziz Theodius tarafından yapıldı. 11. yüzyılda I. Aleksios’un kayınvalidesi Maria Doukaina tarafından yeniden inşa ettirildi. 1204-1261 yıllarındaki Latin İmparatorluğu döneminde harap olan manastır, Theodoros Metokhites tarafından 14. yüzyılda onarıldı. Dış narteks ve parekklesion bu dönemde yapıya eklendi.
Osmanlı İmparatorluğu Dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
İmparatorluk devri boyunca sayısız eser yapılmıştır. Saray tipi 19. asırda Batı’dan gelerek girmiştir. Bir asır yaşayan ve son yarım asrını mimarbaşı olarak geçiren Sinan şu eserleri yapmıştır. 81 cami, 50 mescid, 55 medrese,19 türbe, 14 imaret, 3 hastahane, 7 su bendi (baraj), 8 köprü, 16 kervansaray, 33 saray, 32 hamam, 6 mahzen, 7 d’arulkurrâ. Bu 441 eser bütün imparatorluğa dağılmıştır.[59] 1839 yılında Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile Avrupalılaşma yolunda önemli adımlar atılmıştır. Osmanlı, 18. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa tarzını benimsemiş ve bunu mimariye ve sanata yansıtmıştır. Avrupa’da yaygınlaşan barok stili İstanbul’da da birçok eserin yapımında uygunlanmıştır. Barok ve rokokotarzında yapılan Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı ve Ortaköy Camii dünyada bu tür için önemli bir yer teşkil eder.
Coğrafya ve çevre[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul 41° K, 29° D koordinatlarında yer alır. Batıda Çatalca Yarımadası, doğuda Kocaeli Yarımadası’ndan oluşur. Kuzeyde Karadeniz, güneyde Marmara Denizi ve ortada İstanbul Boğazı’ndan oluşan kent, kuzeybatıda Tekirdağ’a bağlı Saray, batıda Tekirdağ’a bağlı Çerkezköy, Çorlu, güneybatıda Tekirdağ’a bağlı Marmara Ereğlisi, kuzeydoğuda Kocaeli’ne bağlı Kandıra, doğuda Kocaeli’ne bağlı Körfez, güneydoğuda Kocaeli’ne bağlı Gebze ilçeleri ile komşudur. İstanbul’u oluşturan yarımadalardan Çatalca Avrupa, Kocaeli ise Asya anakaralarındadır. Kentin ortasındaki İstanbul Boğazı ise bu iki kıtayı birleştirir. Boğazdaki Fatih Sultan Mehmet ve Boğaziçi Köprüleri kentin iki yakasını birbirine bağlar. İstanbul Boğazı boyunca ve Haliç’i çevreleyecek şekilde Türkiye’nin kuzeybatısında kurulmuştur.
Yer şekilleri[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’un kurulu olduğu Çatalca ve Kocaeli yarımadaları aşınmış birer platodur. Bu platoların ortasından kabaca kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda İstanbul Boğazı geçer. İstanbul Boğazı’nın oluşumu ile ilgili bilimsel olarak kesin kabul görmüş bir açıklama yoksa da, açıklamalar içinde en yaygın olanı; jeolojik açıdan İstanbul Boğazı’nın deniz suları ile dolmuş bir fay çöküntüsü olduğudur. Buna göre, MÖ 20.000 ilâ 18.000 yılları arasında, Buzul Çağı sonlanmış ve dünyanın büyük bölümünü kaplayan buz kütlelerinin erimeye başlamıştır. Binyıllarca süren bir erime sürecinin sonucunda, MÖ 8.000 ilâ 7.000’lerde Akdeniz’in suları ilk hâlinden yaklaşık 150 metre daha yukarı çıkmıştır.[60] Deniz seviyesindeki bu büyük ölçekli artış nedeniyle Akdeniz’in suları Marmara’yı basmış; Marmara Denizi’nin suları da devam eden yükselmeler sonucunda Karadenizile birleşmiştir. Boğaz’ın derinliğinin kuzeyden güneye azalma göstermesi, geçmişte kuzeydeki bu yükseltilerin Marmara’nın sularına karşı bir set görevi gördüğü ve bunların deniz seviyesindeki yükselmeyle aşıldığı savını güçlendirmektedir.[60]
İstanbul genelinde kayda değer yükseltilere de rastlanmaz. Şehirdeki en yüksek üç nokta sırasıyla 537 metrelik Aydos Tepesi, 438 metrelik Kayış Dağı, 442 metrelik Alemdağ’dır. Şehrin topraklarının %74’ünü platolar, %9,5’ini ovalar, %16,1’ini ise alçak dağ ve tepeler kaplamaktadır.[61] Şehrin en önemli gölleri olan Büyükçekmece, Küçükçekmece ve Durusu gölleri birer lagündür.[61] İstanbul Boğazı’ndaki Haliç, Tarabya ve İstinye koyları ise şehirde ria tipi kıyının en iyi örnekleridir.[61] İstanbul kıyıları son biçimini 10.000 yıl önce gerçekleşen su yükselimleriyle almıştır. Şehirde, Marmara Denizi ve Boğaz’da irili ufaklı 11 adanın yanı sıra, Karadeniz’de ufak kayalıklar ve Haliç’de Bahariye Adaları yer alır.
Bitki örtüsü[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’un coğrafi özellikleri ve toprak koşulları orman oluşumlarına olanak verir niteliktedir. Ancak şehir içinde ormanların ve ormanlarda görülen ağaç türlerinin dağılımı düzensizdir. Karadeniz’e yakın kuzey kesimlerde ve tepelerin kuzeye bakan yamaçlarında humuslu toprakların varlığı nedeniyle buralarda nemcil ormanlar gelişmiştir.[62] Güney bölgelerde ve güneye bakan yamaçlarda ise kuraklığa dayanıklı ormanlar görülür. İstanbul’un en önemli ormanları Belgrad Ormanı, Aydos Ormanı ve Kayışdağı Ormanı’dır. İstanbul’daki orman arazilerinin yüzölçümü 240.960 hektar ağaçlıklı; 294.299 hektar da açıklık olmak üzere toplam 535.259 hektardır.[63] Genel olarak İstanbul’un her iki yakasında da görülen ağaç ve çalı türleri arasında adi gürgen, adi kızılağaç, adi fındık, doğu kayını, mor çiçekli ormangülü, akçaağaç, muşmula ve ıstranca meşesi sayılabilir.[62]
Doğal ormanların bozulduğu ya da tahrip edildiği bölgelerde psödomaki oluşumları gözlenir. Kuzeyde, Karadeniz yakınlarında görülen psödomakiler, bölgenin toprak yapısı ve iklim özellikleri nedeniyle olağandan çok daha boylu ve gürdür.[62] Son yarım yüzyılda şehirdeki orman varlığı nüfus artışıyla paralel olarak gerilemiştir. Boğaz’a yapılan köprüler nedeniyle şehrin öngörülen doğu-batı doğrultusundaki genişlemesi kuzeye kaymış; bu nedenle orman arazileri yeni yerleşim bölgeleri oluşturmak adına tahrip olmuştur.[64] Yapılması planlanan üçüncü boğaz köprüsü çevreci gruplar tarafından şehirdeki orman varlığına zarar vereceği gerekçesiyle eleştirilmektedir.
Kent büyüdükçe merkezden gitgide uzaklaşan ormanlardan geriye bugün kent koruları kalmıştır.[65] Etrafı çevirilmek suretiyle koruma altına alınan bu yeşil alanların pek çoğu günümüzde kamuya ait olup halka açık rekreasyon alanı olarak hizmet vermektedir. Özellikle Boğaziçi sırtlarında yoğunlaşan kent koruları İstanbulluların en uğrak mekânlarındandır. Avrupa Yakası’nda Yıldız, Naile Sultan, Naciye Sultan, Prens Sabahattin, Emirgân ve Ayazağa koruları; Anadolu Yakası’nda Beykoz, Mihrabad, Küçükçamlıca ve Validebağ koruları İstanbul’da en bilinen korulardır.[65]
Jeoloji[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’a, yakın yerde bulunan Kuzey Anadolu Fay Hattı, Kuzey Anadolu’dan başlayarak Marmara Denizi’ne kadar uzanır.[66] İki tektonik plaka olan Avrasya ve Afrika birbirlerini iterler ve buda fayın hareket etmesine sebep olur. Bu fay hattı nedeniyle bölgede tarih boyunca çok şiddetli depremler meydana gelmiştir.[67] 1509 yılında meydana gelen Büyük İstanbul Depremi bunun en büyük örneğidir. Bu deprem İstanbul’da, 100 caminin yıkılmasına ve 10 bin insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. 1766 yılındaki depremde ise, Topkapı Sarayı, Ayasofya, Eyüp Sultan Camii ve Kapalıçarşı gibi yapılar büyük hasar aldı. 1999 Gölcük depremindede 18 bin insan ölmüş ve birçok insanda evsiz kalmıştır.[68] Sismolojistler, 2025 yılından önce 7 büyüklüğünde bir depreminde olabileceğini belirtmektedirler.[69]
İklim[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’un iklimi, Türkiye’de Karadeniz iklimi ile Akdeniz iklimi arasında geçiş özelliği gösteren bir iklimdir, dolayısıyla İstanbul’un iklimi ılımandır.[70]
İstanbul’un yazları sıcak ve nemli; kışları soğuk, yağışlı ve bazen karlıdır. Nem yüzünden, hava sıcak olduğundan daha sıcak; soğuk olduğundan daha soğuk hissedilebilir. Kış aylarındaki ortalama sıcaklık 2 °C ile 9 °C civarındadır ve genelde yağmur ve karla karışık yağmur görülür.[70] Kar da yağar. Kış aylarında bir iki hafta kar yağabilir. Yaz aylarındaki ortalama sıcaklık 18 °C ile 28 °C civarındadır ve genelde yağmur ve sel görülür.[70]
En sıcak aylar Temmuz ve Ağustos aylarıdır ve ortalama sıcaklık 23 °C dir, en soğuk aylar da Ocak ve Şubat aylarıdır ve ortalama sıcaklık 5 °C’dir.[70] İstanbul’da yılın ortalama sıcaklığı 13,7 derecedir.[70]
Toplam yıllık yağış 843,9 mm’dir ve tüm yıl boyunca görülür.[71] Yağışların %38’i kış %18’i ilkbahar, %13’ü yaz, %31’i sonbahar mevsimindedir. Yaz en kuru mevsimdir, ama Akdeniz iklimlerinin aksine kurak mevsim yoktur. İstanbul 1994 yılına kadar susuzluk çekmiştir fakat alınan önlemlerle herhangi bir su sıkıntısı kalmamıştır. Bunlardan biri Melen projesidir.
Şu ana kadar en yüksek hava sıcaklığı; 12 Temmuz 2000’de 40.5 °C olarak kaydedilmiştir. En düşük hava sıcaklığı ise; 9 Şubat 1929’da -16.1 °C olarak kaydedilmiştir.[72]
Şehir oldukça rüzgârlıdır; rüzgârın ortalama hızı saatte 17 km dir.
[gizle] İstanbul iklimi | |||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Aylar | Ocak | Şubat | Mart | Nisan | Mayıs | Haziran | Temmuz | Ağustos | Eylül | Ekim | Kasım | Aralık | Yıl |
En yüksek sıcaklık rekoru, °C | 22,0 | 23,2 | 29,3 | 33,6 | 34,5 | 40,0 | 41,5 | 39,6 | 36,6 | 34,0 | 26,5 | 25,8 | 41,5 |
Ortalama en yüksek sıcaklık, °C | 8,5 | 9,0 | 10,8 | 15,4 | 20,0 | 24,6 | 26,6 | 26,8 | 23,7 | 19,1 | 14,7 | 10,8 | 17,5 |
Ortalama sıcaklık, °C | 5,7 | 5,7 | 7,0 | 11,1 | 15,7 | 20,4 | 22,9 | 23,1 | 19,8 | 15,6 | 11,5 | 8,0 | 13,8 |
Ortalama en düşük sıcaklık, °C | 3,2 | 3,1 | 4,2 | 7,7 | 12,1 | 16,5 | 19,5 | 20,1 | 16,8 | 13,0 | 8,9 | 5,5 | 10,8 |
En düşük sıcaklık rekoru, °C | −11 | −8,4 | −5,8 | −1,4 | 3,0 | 8,5 | 12,0 | 12,3 | 7,1 | 0,6 | −2,2 | −4 | −11 |
Ortalama yağış, mm | 105,0 | 78,0 | 70,8 | 45,2 | 34,1 | 35,0 | 31,6 | 40,7 | 59,5 | 90,0 | 101,3 | 122,0 | 813,2 |
Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü[73] |
Çevre[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’un yüksek nüfusu ve ileri sanayi sektörü çevresel konularda pek çok sıkıntıyı da beraberinde getirmektedir. Hava, su ve toprak kirliliği gibi ana sorunların yanı sıra, çarpık kentleşme ve denetimsizlikten kaynaklanan görüntü ve gürültü kirliği gibi ikincil sorunlar da göze çarpmaktadır. İl genelinde bu sorunlarla birlikte hafriyat, atık yağ, kömür, kimyevî madde ve tıbbî atık denetimleri de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Çevre Koruma Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.
İstanbul’da bugüne dek birkaç çevre faciası yaşanmıştır. 1966, 1979, 1982, 1994, 1999 ve 2004 yıllarında İstanbul Boğazı’nda gelen tanker kazalarında on binlerce ton akaryakıt Boğaz sularına karışmıştır.[74] 1979 yılından bu yana İstanbul Boğazı’nda kaza ya da arıza sonucu sulara gömülen 28 geminin 11’i akaryakıt taşıyan tankerlerdir.[75]Deniz tabanındaki bu batıkların kimilerinden hâlâ akaryakıt sızması olduğu ve bunların Boğaz suyuna karıştığı sanılmaktadır.[75] İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nün yaptığı araştırmaya göre Boğaz’da insan sağlığı açısından denize girmeye elverişli nokta bulunmazken, Marmara Denizi ve Karadeniz kıyılarında halka açık plajlar bulunmaktadır.[76]
Cumhuriyet döneminin ilk elli yılında hızla fabrikalarla dolan Haliç kıyılarıysa yakın geçmişte büyük çabalarla temizlenmiş kent içine yaydığı kötü kokudan kurtarılmıştır. İstanbul’da hava kirliliği ise doğalgazın il genelinde yaygınlaştırılmasıyla büyük ölçüde azalma göstermekle birlikte hâlen büyük bir sorundur.[77] İstanbul’da doğalgaz abonesi sayısı 2008 yılında 3.5 milyona yaklaşırken; bunun sonucu olarak 1997 yılında 88 mcg/m3 olan kükürdioksit miktarı, 2007-2008 yıllarında 13-14mcg/m3a kadar düşmüştür.[77]2004 yılı verilerine göre çevreyi deniz, gürültü ve hava kategorilerinde, Türkiye’de çevreyi en fazla kirleten il İstanbul’dur.
Bitey[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul, iklimsel ve coğrafi bakımından sahip olduğu özel konum sayesinde zengin bir doğal yaşam geliştirmiştir. İstanbul genelinde 2.500 bitki türü yaşadığı saptanmıştır.[78]Bu sayı Türkiye genelinde rastlanan türlerin 1/4’ine denk gelmektedir. İstanbul’daki bitki türlerinin 200 kadarı çiçekli bitkiler sınıfına dâhil olup bunlardan yaklaşık 40’ı endemiktürlerdir. İstanbul’un endemik bitki türleri doğal alanların kentleşmesi, ormansızlaştırma, yanlış ağaçlandırma, hava-su-toprak kirliliği, bilinçsizlik ve yasadışı alım-satım gibi nedenlerle büyük tehlike altındadır.[78] İstanbul’da yetişen 270 bitki türü ise Türkiye’nin Tehlike Altındaki Nadir ve Endemik Bitkiler Listesi bünyesinde koruma altına alınmıştır.[79]İstanbul’un tehlike altında olan ender endemik bitkileri arasında İstanbul çiğdemi, (Crocus olivieri) İstanbul kardeleni, (Galanthus plicatus) Çatalca peygamber çiçeği,(Centaurea hermannii) Kilyos peygamber çiçeği,(Centaurea kilaea) Pendik sarıotu (Buplerum pendikum) ve Boğaziçi keteni (Linum tauricum) sayılabilir.[78][79] İstanbul’un ağaç ve çalı türleri arasında en yaygın görülenlerse adi gürgen, adi kızılağaç, adi fındık, doğu kayını, mor çiçekli ormangülü, akçaağaç, muşmula ve Istranca meşesidir.[62]
Çok zengin bir bitki topluluğuna sahip olan İstanbul yöresinde şimşir, meşe, çınar, kayın, gürgen, akçaağaç, kestane, çam, ladin ve servi gibi 2500 kadar bitki türü yetişir. Bu bitkilerden bir kısımı bu yöreye endemiktir. Genellikle ormanları oluşturan ağaçlar, İstanbul’un kuzeydoğusu, Alemdağ’ın kuzeyi ve Polenezköy çevresinde görülen kayın, kestane ve saplı meşedir. Bitki örtüsüne iklimin etkisinin yanında toprağında etkisi vardır. Kayın ağaç topluluğun bulunduğu alanları kireçsiz kahverengi orman toprakları kaplarken, meşe ve kestane topluluğunda bu topraklar kireçsizdir. Yaklaşık 2500 civarında doğal bitki türüne sahip olan İstanbul, bu özelliği ile İngiltere gibi Avrupa ülkelerini tek başına geride bırakabilir durumdadır. Bu aynı zamanda Türkiye’de doğal olarak yetişen on binden fazla bitkinin, yaklaşık 1/4’ünü İstanbul’da barınması demektir; ve bu bitkilerden bazıları endemiktir, yani tüm dünya üzerinde sadece İstanbul’da yaşamaktadır.[80] İstanbul çiğdemi (Crocus olivieri subsp. istanbulensis) bu endemik bitkilere örnektir.
Direy[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul, sahip olduğu yeşil alanlar ve su havzaları nedeniyle önemli bir yaban hayvan nüfusu barındırmaktadır. Karadeniz ve Ege gibi iki zengin ekosistemi birbirine bağlayan İstanbul Boğazı, göçücü pelajik balıklar için en önemli rotalardan biridir.[81] 70’li yıllara değin İstanbul’u çevreleyen denizlerde 76’ın üzerinde balık türüne rastlanırken, bugün bu sayı 20’li sayılara kadar gerilemiştir. Yakın tarihli kayıtlara bakıldığında İstanbul’da Boğaz, Adalar ve Anadolu Yakası kıyılarında foklara sıkça rastlandığı görülmektedir. Ancak bugün bu canlılar İstanbul direyinden bütünüyle silinmiş durumdadır. İstanbul açıklarında ve bazen Boğaz’da rastlanan tek deniz memelisi yunuslardır.[82]
Kuşlar için de önemli bir göç rotası üzerinde bulunan İstanbul’da, Büyükçekmece ve Küçükçekmece gölleri, çevreleri büyük oranda kentleşmiş olamasına karşın, hâlen kuşlar için önemli birer durak konumundadır.[83] İstanbul’a uğrayan göçücü kuşlar arasında, leylek, alaca balıkçıl, ak pelikan, aynak, boz kaz, atmaca, delice doğan ve Mısır akbabasısayılabilir. İstanbul’un yerli kuşları içinde en yaygın olanlarsa güvercinler, martılar, kargalar, serçeler ve kanaryalardır.[83]
Bunun dışında İstanbul’un özellikle ormanlık kesimlerinde pek çok memeli türü de yaşar. Bunlar arasında yırtıcılara da rastlanır. Başlıca yırtıcılar: çakal, tilki, sansar, gelincikgibi etoburlardır.[83] Diğer yabani hayvan türleri arasında porsuk, ağaç sansarı, kokarca, bayağı yaban domuzu, kirpi, kızıl sincap ve tavşan sayılabilir. Özellikle Ada tavşanıİstanbul’a özgü yabani hayvanlardandır. Belgrad Ormanı ve Çatalca’daki merkezlerdeyse geyik ve karacalar için koruma alanları oluşturulmuştur.[83] Ayrıca kent içinde yaygın olarak başıboş sokak kedileri ve köpekleriyle karşılaşılabilir.
İstanbul’da, kızıl geyik, karaca, alageyik, bayağı yaban domuzu, yaban kedisi, çakal ve tilki gibi bulunan memeli hayvanlar bulunabilir. Bununla beraber önemli bir kuş göç yolu üzerinde yer alan İstanbul’da her ilkbahar ve sonbaharda leylek, kartal, şahin ve atmaca gibi çeşitli kuş türleri gözlemlenebilir. İstanbul’da en yaygın bulunan kuşlar ise serçe, güvercin, kumru, karga ve artık kentin bir simgesi hâline gelen martıdır.
Su kaynakları[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’da su kaynaklarının, şehirlerin kurulu olduğu kıyı kesimlerine uzaklığı, tarih boyunca yönetimler için sıkıntı olmuştur.[84][85]İstanbul’da özellikle Avrupa Yakası’nda kurulan ilk kent olan Byzantion’da da, su kaynaklarının kente uzaklığı büyük sorundu. Bu nedenle kente içilebilir su sağlamak için çeşitli yollara başvurulurdu. Kentin suyu Osmanlı döneminde de başka kaynak bulunmadığı için dışarıdan getirilirdi. İstanbul kent merkezinde ve dışında sıkça karşılaşılan sarnıç ve su kemerleri kentin o dönemdeki su kültürünün en önemli göstergeleridir. Osmanlı döneminde bent adı verilen küçük barajlarla tatlı su göletleri oluşturulurken, günümüzde gelişen teknolojinin yardımıyla il genelinde büyük baraj gölleri oluşturulabilmektedir. Günümüzde İstanbul’da hizmet veren 9 adet baraj bulunmaktadır.[86]Bunlar içinde en büyükleri, Ömerli, Terkos, Büyükçekmece, Darlık ve Sazlıdere barajlarıdır.[87]
İstanbul’da akarsu bazında kayda değer bir su kaynağı bulunmamaktadır. İstanbul’un akarsuları içinde başlıcaları Riva, Kâğıthane, Alibey, Göksu, Kurbağalı ve Ayamamadereleridir.[88] İstanbul derelerinin büyük çoğunluğu sularını Küçükçekmece ve Büyükçekmece gölleriyle Haliç’e boşaltırlar. İstanbul derelerinin büyük bir bölümü ıslah edilerek yer altına alınmış olup, kimileri kanalizasyon aktarımında kullanılmaktadırlar. Beşiktaş, Ortaköy, Sarıyer, Bayrampaşa ve Mecidiyeköy (Büyükdere) dereleri yeraltına alınan İstanbul derelerindendir. Düzensiz ve kayıt dışı yapılaşmanın yanı sıra, dere yataklarının gereğinden fazla küçültülerek ıslah edilmesi nedeniyle İstanbul’da sık sık su taşkınları olmakta, can ve mal kaybı yaşanmaktadır.[88]
Şehir yapısı[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’un toplam 39 ilçesi vardır. Bu ilçelerin 25’i Avrupa Yakası’nda, 14’ü ise Anadolu Yakası’ndadır. İstanbul’un ilçeleri üç ana bölgeye ayrılmaktadır:
- Eski İstanbul’un tarihi yarımadası olan Fatih ve Eminönü (Eminönü ilçesi 2008 yılında bir yasa ile Fatih ilçesine bağlanmıştır. Günümüzde yarımadayı Fatih ilçesi oluşturmaktadır.) 15. yüzyıl’ın İstanbul’unu oluşturmaktaydı. Bu bölgenin kuzey kıyılarında Haliç bulunmaktaktadır. Batıdaki İstanbul Surları’na kadar uzanır. Güney sınırını Marmara Denizi denizi oluşturur. Doğuda ise Boğaz’ın girişi bulunmaktadır.[89]
- Haliç’in kuzeyinde bulunan Beyoğlu ve Beşiktaş ilçeleri tarih açısından büyük öneme sahiptir. Son Osmanlı Padişahları’nın sarayı Dolmabahçe Sarayı Kabataş’dadır.[90] İstanbul Boğazı kıyıları boyunca Ortaköy ve Bebek gibi eski semtler birbirlerini takip etmektedir. Şehrin her iki yakasındada Boğaz boyu devam eden lüks yalılar mevcuttur.
- Üsküdar (antik Chrysopolis) ve Kadıköy (antik Chalcedon) ilçeleri eski zamanlarda birer şehir iken zamanla değiştirilerek İstanbul’un ilçesi hâline gelmişlerdir. İstanbul’un Anadolu Yakası’ndaki en eski ilçeleridir.[91][92] Günümüzde, birçok çağdaş yerleşim alanlarına ve iş sahası bakımından büyük öneme sahiptir. Şehrin nüfusunun üçte birine ev sahipliği yapmaktadır.
İstanbul’un tarihi semtlerinden batıya ve kuzeye gidildikçe büyük bir farklılaşma görülür. En yüksek gökdelenler ve ofis binaları Avrupa Yakası’da özellikle Levent, Mecidiyeköyve Maslak’ta toplanırken, Anadolu Yakası’nda ise Kadıköy ilçesindeki Kozyatağı mahallesi dikkat çeker. 20. yüzyılda şehrin hızla büyümesi, doğudan batıya büyük bir göçün başlamasına neden olmuştur.[93] Böylece şehirdeki gecekondulaşma büyük bir hız kazanmıştır. Kaçak olarak hazine veya özel arazilere yapılan bu binalar, kısa sürede ve düşük kalitede yapılır. Türkiye’nin en büyük şehirleri arasında bulunan Ankara ve İzmir’de bu yapılar yaygındır. Gecekondular, çarpık kentleşmeye büyük ölçüde neden olmaktadır.[94]
İstanbul’un, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, 6 Mart 2008 tarihinde kabul edilen ve 22 Mart 2008 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 5747 sayılı yasa uyarınca 39 ilçesi vardır.[95][96] Bunlardan 25’i Avrupa Yakası’nda; 14’ü ise Anadolu Yakası’nda bulunur.[97] İlçe belediyeleri bünyesinde toplam 782 mahalle, 152 köy vardır.[98] Tüm ilçeler, 22 Temmuz 2004 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan yasayla İstanbul Büyükşehir Belediyesi hizmet alanı içine dâhil edilmiştir.[99] Yapılan düzenlemeyle il sınırları içindeki tüm belde belediyeleri de feshedilmiştir.[96]
Osmanlı İmparatorluğu’nda İstanbul Vilayeti’nde idari bölünme oldukça karmaşık ve düzensizdi. Kimi önemli şehirler sınırları içinde olduğu eyalete değil, doğrudan başkent İstanbul’a bağlı olurlardı. İstanbul Vilayeti ise Kandıra, Adapazarı, İznik, Mudanya, Gemlik, Yalova, Orhaneli, Bandırma, Çorlu ve Kıyıköy gibi yerleri de kapsamaktaydı.[100]Yüzyıllar boyunca bu sistemle yönetilen İstanbul’da merkezî yönetimin bölünmesi için ilk girişim 1839 yılında yayınlanan Gülhane Hatt-ı Hümayunu’ndan sonra oldu. Bu dönemde ilk kez Fransa idari bölünme sistemi örnek alınarak İstanbul’da reformlar yapıldı.[100]
Şehrin belediyeler bazında idari bölünmesi, imparatorluk yıkılana dek pek çok kez değişikliğe uğradı. Vilayet dönem dönem günümüzde ilçe belediyeleri olarak adlandırılabilecek dairelere ayrıldı. Bu dairelerin sayısı ve sınırları, ekonomik nedenlerle zaman zaman kapatılmak ya da yeni oluşturulmak suretiyle değişti.[100] Cumhuriyet dönemindeyse, yapılan ilk düzenlemelerde Anadolu Yakası’nda Üsküdar adında yeni bir il oluşturularak, İstanbul günümüz Avrupa Yakası topraklarıyla sınırlandırıldı. Daha sonra Üsküdar ve kendisine bağlı birimler İstanbul’a katıldı.[101]
1950’lere gelindiğinde İstanbul’un iki yakada toplam 16 ilçesi vardı. Bunlardan merkeze bağlı olarak yönetilenler: Eminönü, Fatih, Bakırköy, Beyoğlu, Beşiktaş, Sarıyer, Beykoz, Üsküdar, Kadıköy ve Adalar; il belediye sınırı dışında kalanlarsa Çatalca, Silivri, Şile, Kartal ve Yalova’ydı.[102] Bu düzen, 1980 yılına dek fazla değişiklik göstermeden sürdü. Bu tarihten sonra 3030 sayılı yasayla İstanbul’da yeni ilçeler oluşturulmaya başlandı. 1990’a gelindiğinde İstanbul’un 25 ilçesi bulunuyordu. Yıllar içinde yeni ilçeler oluşturulmaya devam ederken, hızla gelişen ve İstanbul’la kara sınırı bulunmayan Yalova, merkeze uzaklığının sorun olması nedeniyle 1995 yılında Kocaeli ve Bursa illerinden de toprak alınarak ayrı bir il hâline getirildi.[103] İstanbul’un ilçe sayısı 2008 yılında 32’ydi.
Nüfusu 13 milyona yaklaşan İstanbul’da var olan ilçeleri bölerek yeni belediyeler oluşturma fikri yeniden ortaya atıldı. Bunun sonucunda, Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde yeni ilçeler oluşturmak için hazırlanan 5747 sayılı yasayla, 2008 yılında İstanbul’un Anadolu Yakasında 3, Avrupa Yakası’ndaysa 5 olmak üzere toplam 8 yeni ilçe kurulurken, Eminönü ilçesi feshedilerek Fatih’e katıldı. İstanbul’da kurulan son ilçeler: Arnavutköy, Ataşehir, Başakşehir, Beylikdüzü, Çekmeköy, Esenyurt, Sancaktepe ve Sultangazi’dir.
Kentleşme[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’un şehir yapısı ve şekli sürekli değişmektedir. Yunan, Roma ve Bizans dönemleri boyunca Konstantinopolis’in tarihi yarımadasında, Galata’da (Pera, sonraki adıyla Beyoğlu), Chalcedon (Kadıköy) ve Chrysopolis’te (Üsküdar) önemli derecede yenilenme ve büyümeler yaşanmıştır. Antik zamanlarda şu anki İstanbul’un tüm ilçeleri birer bağımsız şehirdiler. Bugün İstanbul, eski Konstantinopolis’in metropol hâli olarak kabul edilebilir. Çünkü şehir o dönemlerden beri genişletilmekte ve yenilenmektedir.
Son yıllarda inşa edilen çok yüksek yapılar, nüfusun hızlı büyümesi göz önüne alınarak yapılmışlardır. Şehrin hızla genişlemesinden dolayı konutlaşma, genellikle şehir dışına doğru ilerlemektedir. Şehrin sahip olduğu en yüksek çok katlı ofis ve konutlar, Avrupa Yakası’nda bulunan Levent, Mecidiyeköy ve Maslak semtlerinde toplanmıştır. Levent ve Etiler’de çok sayıda alışveriş merkezi toplanmıştır. Türkiye’nin en büyük şirket ve bankalarının önemli bir kısmı bu bölgede bulunmaktadır.
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, özellikle Anadolu Yakası’nda denize yakın yazlık konutların ve lüks köşklerin yapımına hız verilmiştir. Kadıköy ilçesindeki Bağdat Caddesi genişliği ve uzunluğuyla birçok alışveriş merkezi ve restoranı barındırmaktadır. Bu gelişmelerde bölgenin gelişimine olumlu katkıda bulunmuştur. Yaka da, son yıllarda gerçekleşen nüfus büyümesinin en büyük faktörü Anadolu’dan gelen göçtür. Günümüzde, İstanbul halkının %66’sı Avrupa Yakası’nda yaşamaktadır.
Yönetim[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’un hâlen görevde bulunan Belediye başkanı, Kadir Topbaş’tır.[105] Şehrin valisi ise Vasip Şahin’dir.[106]
İstanbul, partili sistem ile başa gelen başkanlar tarafından yönetilir. Bu yönetim şekli 3 Nisan 1930’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kurulmasından beri devam etmektedir. Belediye şehrin tüm karar yetkisini elinde bulundurmaktadır. Şehrin yönetimi 3 ana organda toplanmıştır. 1. Belediye Başkanı (her 5 yılda bir seçilir.), 2. Büyükşehir Konseyi, 3. Büyükşehir yönetim kurulu.
Bugünkü İstanbul Büyükşehir Belediye Binası Fatih ilçesinin Saraçhane adıyla bilinen bölgesinde bulunmaktadır. Bina, 17 Aralık 1953 yılında tamamlanmış, 26 Mayıs 1960 tarihinde belediye binası olarak hizmet vermeye başlamıştır.[107]
Nüfus yapısı[değiştir | kaynağı değiştir]
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hazırlamış olduğu 2013 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre İstanbul’un (İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve bağlı belediyelerin sınırları içindeki nüfus) toplam nüfusu 14.160.467 kişidir.[108]
İstanbul’un 14’ü Anadolu Yakasında, 25’i Avrupa Yakasında olmak üzere toplam 39 ilçesi vardır. İstanbul’un 39 ilçesi nüfus sayısı bakımından 2013 yılı verilerine göre incelendiğinde en yüksek nüfusa sahip ilçesi Bağcılar (752.250), en az nüfusa sahip ilçesi de Adalar (16.166) olmuştur.[108] İstanbul’da yaşayanların % 64,70’i (9.162.919) Avrupa Yakası; % 35,29’u da (4.997.548) Anadolu Yakası’nda ikamet eder. İstanbul Nüfuslarına göre en kalabalık şehirler listesi’nde dünyanın en kalabalık 5. şehiridir.
İstanbul’da ikamet edenlerin yalnızca yüzde 15,38’inin nüfusu İstanbul’a kayıtlıdır. İkamet edenlerin nüfusa kayıtlı oldukları illlere göre yapılan sıralamada Sivas 736.542 (%5,20), Kastamonu 548.546 (%3,87), Ordu 499.782 (%3,52), Giresun 487.115 (%3,43), Tokat455.817 (%3,21), Samsun 417.120 (%2,94), Trabzon 395.474 (%2.79), Malatya 392.435 (%2,77), Erzurum 382.519 (%2,70), Sinop366.681 (%2,58) ve Erzincan 302.511 (%2,13) kişi ile en üst sıralardadır.[108]
Belediye nüfusları[değiştir | kaynağı değiştir]
İlçelere göre İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve bağlı belediyelerin sınırları içindeki nüfus;
|
|
|
|
Nüfus Piramidi[değiştir | kaynağı değiştir]
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne göre 2013 yılı itibariyle İstanbul İli nüfusunun yaş gruplarına göre dağılımı;
0 - 4 | 1.103.273 |
|
||
5 - 9 | 1.084.848 |
|
||
10-14 | 1.066.903 |
|
||
15-19 | 1.094.224 |
|
||
20-24 | 1.123.814 |
|
||
25-29 | 1.335.734 |
|
||
30-34 | 1.441.853 |
|
||
35-39 | 1.256.069 |
|
||
40-44 | 1.096.075 |
|
||
45-49 | 914.406 |
|
||
50-54 | 767.584 |
|
||
55-59 | 608.689 |
|
||
60-64 | 438.184 |
|
||
65-69 | 303.561 |
|
||
70-74 | 207.594 |
|
||
75-79 | 142.989 |
|
||
80-84 | 107.867 |
|
||
85-89 | 50.514 |
|
||
90+ | 16.286 |
|
Tarihsel nüfus[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’un nüfusu tarih boyunca tahmini olarak (1927-2015 sayımlarının, 1927 öncesi tahmini rakamlarıdır) şöyledir:
|
|
|
|
|
İstanbul il nüfus bilgileri | ||||
---|---|---|---|---|
Yıl | Toplam | Sıra | Fark | Şehir – Kır |
1965[111] | 2.293.823 | 1 |
%78 1.792.071
501.752 %22
|
|
1970[112] | 3.019.032 | 1 | %32 |
%73 2.203.337
815.695 %27
|
1975[113] | 3.904.588 | 1 | %29 |
%68 2.648.006
1.256.582 %32
|
1980[114] | 4.741.890 | 1 | %21 |
%61 2.909.455
1.832.435 %39
|
1985[115] | 5.842.985 | 1 | %23 |
%95 5.560.908
282.077 %5
|
1990[116] | 7.309.190 | 1 | %25 |
%92 6.753.929
555.261 %8
|
2000[117] | 10.018.735 | 1 | %37 |
%91 9.085.599
933.136 %9
|
2007[118] | 12.573.836 | 1 | %26 |
%89 11.174.257
1.399.579 %11
|
2008[119] | 12.697.164 | 1 | %1 |
%99 12.569.041
128.123 %1
|
2009[120] | 12.915.158 | 1 | %2 |
%99 12.782.960
132.198 %1
|
2010[121] | 13.255.685 | 1 | %3 |
%99 13.120.596
135.089 %1
|
2011[122] | 13.624.240 | 1 | %3 |
%99 13.483.052
141.188 %1
|
2012[123] | 13.854.740 | 1 | %2 |
%99 13.710.512
144.228 %1
|
2013[124] | 14.160.467 | 1 | %2 |
%100
%0
|
2014[125] | 14.377.018 | 1 | %2 |
%100
%0
|
2015[126] | 14.657.434 | 1 | %2 |
%100
%0
|
Din[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul dünyadaki çoğu metropol gibi birçok insan topluluğu tarafından şekillendirilmiştir. Şehirdeki en büyük mensubu bulunan din İslam’dır. Dini azınlıkları ise Yunan Ortodoks Kilisesi, Ermeni Apostolik Kilisesi ve Sefarad ve Aşkenaz Yahudiler oluşturmaktadır. 2000 yılı nüfus sayımına göre; 2.691 faal cami, 123 faal kilise, 26 faal sinagogmevcuttur. Ayrıca 109 Müslüman mezarlığı, 57’de gayrimüslim mezarlığı bulunmaktadır. Sayıları çok azalmadan önce, belirli ilçelerde bu dini azınlıklar yaşamaktaydı. Örneğin Kumkapı’da Ermeni nüfusu, Balat’da Yahudi nüfusu ve Fener’de ise Rum nüfusu vardı. Rum Ortodoks Patrikhanesi Fatih’in Fener semtinde bulunmaktadır. Bu patrikhane Hristiyanlık dininin önemli bir kesimini oluşturan Ortodoks mezhebinin merkezidir.
Müslümanlar[değiştir | kaynağı değiştir]
Şehrin en büyük dini grubunu Müslümanlar oluşturmaktadır. Bunların yanı sıra, Müslümanların en kalabalık mezhep formunu Sünniler, bu mezhebi takibende Aleviler nüfusça fazladır. 2007 yılındaki sayıma göre şehirde ki toplam cami sayısı 2.994’tür.[127] İstanbul, İslam Hilafeti’nin son merkezi olmuştur.[128] 1517 yılında Yavuz Sultan Selim ile başlayan halifelik, 3 Mart 1924 yılında Abdülmecid ile sona ermiştir.[129] 2 Eylül 1925 yılında da tekkeler kapatılmış, tarikat yasaklanmıştır. Böylelikle ülkede laik sistem başlamış ve bu değişimden en çok etkilenen il İstanbul olmuştur. Halifeliğin kaldırılmasının hemen ardından Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.[130] Osmanlı İmparatorluğu döneminde var olan en yüksek yetkiye sahip Şeyhülislamlar da yerini Diyanet İşleri Başkanına bırakmıştır.
Hristiyanlar[değiştir | kaynağı değiştir]
Şehir 4. yüzyıldan beri Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin merkezi olmuş ve diğer Ortodoks kiliselerinde merkezi olarak hizmet vermeye devam etmektedir. Aynı zamanda şehir, Türk Ortodoks Patrikhanesi ve İstanbul Ermeni Patrikhanesi’ninde merkezidir. Eski yıllarda Bulgar Piskopsluğu ön planda iken bu zamanla yerini Ortodoks Kiliselerine bırakmıştır. İstanbul’da yaşayan özellikle Rumlar ve Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü sırasında Türkler ile zaman zaman çatışmalar yaşamış fakat Türkiye’nin kurulmasıyla düzen yeniden sağlanmıştır. Savaşlar nedeniyle de 1914 ve 1927 yılları arasında şehirde bulunan Hristiyan nüfusu hızlı bir düşüş yaşayarak 450.000’den, 240.000’e gerilemiştir.[131] 1923 yılında yapılan Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesiden İstanbul’da yaşayan Yunan Ortodoks toplumu muaf tutulmuştur.[132] Ancak II. Dünya Savaşı yılları bu azınlık için bir dizi vergiler getirilmiştir. (bkz. Varlık Vergisi)[133] 1955 yılında meydana gelen Rum azınlıklara yönelik tahrip ve yağma hareketi olan 6-7 Eylül Olayları’ı 11 Rum’un ölümüne ve 30 ile 300 kişinin yaralanmasına neden olmuştur. Bu olay sonucundada İstanbul’dan, Yunanistan’a hızlı bir şekilde göç artmıştır ve 12,000 Rum vatandaşlıktan çıkarılmıştır.[134]
İstanbul’un Osmanlılar tarafından ele geçirilmesi ile birlikte birçok kilise, camiye çevrilmiştir. Küçük Ayasofya Camii, Fenari İsa Camii, Arap Camii, Kocamustafapaşa Sümbül Efendi Camii gibi eski yapılarda İstanbul’un Osmanlı hakimiyetine geçmesinden sonra camiiye çevrilen kiliselerdendir. Bu camilerden en büyüğü ve en önemlisi Fatih’in Eminönü semtinde bulunan Ayasofya’dır. Ayasofya Atatürk’ün isteğiyle ibadete kapatılmış ve Bakanlar Kurulu’nun da onayıyla 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla[135] müzeye çevrilmiştir.
Yahudiler[değiştir | kaynağı değiştir]
Sefarad Yahudileri 500 yılı aşkın süredir bu şehirde yaşamaktadırlar. İstanbul’daki Yahudiler’in bugünkü nüfusu 22,000 civarındadır. Aşkenaz Yahudileri, Sefarad Yahudileri’ne nispeten daha yeni ve çok daha küçük bir topluluktur. Yahudilerin ibadethaneleri sinagoglardır. Şehirde bulunan aktif sinagog sayısı ise 20’dir.[136] Bu sinagogların içinde en büyük taşıyanı Beyoğlu ilçesinin Karaköy semtinde bulunan Neve Şalom Sinagogu’dur. 1951 yılında ibadete açılan sinagog en büyük cemaate de sahiptir.[137] Sefarad Yahudiler’in dili olan Ladino dili (Yahudi İspanyolcası) 65 yaş üzeri kişiler tarafından konuşulur, 65 yaşın altındaki Yahudiler tarafından anlaşılsa bile artık konuşulamamaktadır. Bu yüzden Ladino ciddi bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Ekonomi[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul, Türkiye’nin en büyük şehri ve siyasi olarak eski başkentidir. Kara ve deniz ticaret yollarının bir kavşağı olması ve stratejik konumu nedeniyle Türkiye’de ekonomik yaşamın merkezi olmuştur. Şehir aynı zamanda en büyük sanayi merkezidir. Türkiye’deki sanayi istihdamının %20’sini karşılamaktadır. Yaklaşık olarak %38’lik endüstriyel alana sahiptir. İstanbul ve çevre iller bu alanda; meyve, zeytinyağı, İpek, pamuk ve tütün gibi ürünler elde etmektedir. Ayrıca gıda sanayi, tekstil üretimi, petrol ürünleri, kauçuk, metal eşya, deri, kimya, ilaç, elektronik, cam, teknolojik ürünler, makine, otomotiv, ulaşım araçları, kağıt ve kâğıt ürünleri ve alkollü içkiler, kentin önemli sanayi ürünleri arasında yer almaktadır. Forbes Dergisi’nin yaptığı araştırmaya göre 2008 yılı Mart itibariyle 35 milyardere sahip şehir dünya sıralamasında dördüncü olmuştur.[138] Brookings Institution ve JP Morgan’ın 2014 yılı baz alınarak oluşturulan ekonomide yükselen kentler sıralamasında İstanbul 300 şehir arasında İzmir’in ardından 3. sırayı aldı. İstanbul 2013’teki listede 52. sırada yer almaktaydı. Aynı listede Türkiye’den İstanbul ve İzmir dışında Bursa 4 ve Ankara 9. sırada yer almıştır. Yine bu rapora göre İstanbul’daki 2014 yılındaki işsizlik oranı %6,5 olarak gerçekleşmiştir.[139]
İstanbul’da ilk olarak 1866 yılında hizmete giren Dersaadet Tahvilat Borsası, 1986 yılı başlarında mevcut yapı değiştirilerek bugünkü İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) açılmıştır.[140][141] 19. ve 20. yüzyıl başlarında Galata semtinde bulunan Bankalar Caddesi Osmanlı İmparatorluğu için finans merkezi olmuştur. Bu bölgede Osmanlı’nın merkez bankası olan Bank-ı Osmanî (1856 yılından sonra yeniden düzenlerek 1863 yılından itibaren Bank-ı Osmanî-i Şahane)[142] ve Osmanlı Borsası bulunurdu.[143] Bankalar Caddesi, 1990 yılına kadar finans ve ekonomi merkezi olmayı korumuş fakat yenileşme hareketi başlaması sonucu modern iş merkezleri Levent ve Maslak bölgeleri olmuştur. 1995 yılında İMKB, Sarıyer’in İstinye semtinde bulunan bugünkü binasına taşınmıştır.[144]
Günümüzde İstanbul, Türkiye’nin %55 üretimine ve %45’lik ticaret hacmine sahiptir. Ülkede Gayrisafi millî hasıla’nın %21.2’lik kısmını oluşturur. Toplam ihracattaki payı %45,2, ithalâttaki payı ise %52,2’dir.[145]
Ticaret ve sanayi[değiştir | kaynağı değiştir]
Ticaret, İstanbul’un gelirinde en büyük paya sahip olan sektördür. İlde bu sektörün gelişmesinde Boğaz köprülerinin, Asya ve Avrupa gibi merkezler arasında uzanan otoyolların büyük katkısı vardır. Aynı şekilde demiryoluyla da Asya ve Avrupa’ya bağlanması ve büyük limanları olması da bu konuda etkilidir. İstanbul ticaret sektörü ülke toplamının %27’sini oluşturur. Dışalım ve dışsatım konusunda da İstanbul, Türkiye çapında birinci sıradadır. Türkiye’de hizmet veren özel bankaların tümünün, ulusal çapta yayın yapan gazetelerin, televizyon kanallarının, ulaşım firmalarının ve yayınevlerinin ise tümüne yakınının genel merkezleri İstanbul’dadır. Nitekim, İstanbul ekonomisinde bankacılıkla birlikte ulaştırma-haberleşme sektörü %15’i aşan bir paya sahiptir.[146]
Türkiye’nin büyük sanayi kuruluşlarından pek çoğunun genel merkezi ve fabrikası İstanbul’da bulunmaktadır. İlde madeni eşya, makine, otomotiv, gemi yapımı, kimya, dokuma, konfeksiyon, hazır gıda, cam, porselen ve çimento sanayii gelişkindir.[147] 2000’li yılların başında payı %30’a yakın olan sanayi, ticaretten sonra ildeki ikinci büyük sektördür.[146]Cumhuriyet’in kurulmasıyla hızla sanayileşen İstanbul’da ilk fabrikalar Haliç kıyılarına kurulmuş; ancak şehirde yarattıkları kirlilik ve kargaşadan ötürü birer birer tasfiye edilerek şehrin dışında oluşturulan organize sanayi bölgelerine taşınmışlardır. Atatürk Oto Sanayi Sitesi ve İkitelli Organize Sanayi Bölgesi İstanbul’un en büyük sanayi bölgeleridir. Ancak yerleşim yerlerinin önlenemez genişlemeleri nedeniyle buralar da günümüzde yerleşim yerlerinin arasında kalmışlardır.
Tarım ve hayvancılık[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul, tarih boyunca bir tarım merkezi olmamıştır. İstanbul üretiminde, tarım hep son sıralarda yer almış; il daima üretim merkezi olmaktan çok, tüketimle ön plana çıkmıştır.[148] Buna karşın İstanbul, geçmişte ürettiği az miktarda tarımsal ürünle, kendi gereksiniminin bir bölümünü karşılayabiliyorken; günümüzde tarım alanlarının hızla kentleşmesi ve kırsalda yaşayan halkın daha yüksek yaşam standardı için merkeze yönelmesi nedeniyle, ilde tarımın payı en geri düzeylerine ulaşmıştır.[147]
Günümüzde İstanbul topraklarının %30’u tarıma elverişli olmasına karşın bu alanlar tam değerlendirilmemektedir. 390.150 dekarla, ekim alanlarının yarısından fazlası buğdayaayrılmış durumdadır.[149] Bunu 159.500 dekarla ayçiçeği izler. Üretimde sebze olarak 4.964 dekarla taze fasülye, meyve olarak 26.617 dekarla fındık birinci sıradadır.[149]Tarımsal üretimde ön plana çıkan ilçeler arasında Çatalca, Silivri, Şile, Eyüp, Beykoz ve Kartal bulunmaktadır.[149]
İstanbul’da hayvancılık da yapılmaktadır. Genel olarak kentin günlük tüketimine yönelik yapılan bu üretim çiftlik, mandıra ve ağıllarda, sığır besiciliği, tavukçuluk ve balıkçılıküzerine yoğunlaşmıştır.[148] Özellikle çevre illerdeki balıkçıların, İstanbul dışında avladıkları balıkları İstanbul’da piyasaya sürmeleri nedeniyle, balıkçılığın hayvancılık alanındaki payı olması gerekenden yüksek görünmektedir.[148] Hayvancılık sektörüyle şehrin günlük süt ve yumurta gereksinimi bir miktar karşılanmaktadır. Ancak İstanbul bu hâliyle kendine yetemediği için, ürettiği miktarın çok daha fazlasını dış illerden satın almaktadır. İstanbul’da sınırlı miktarda arıcılık, ipekböcekçiliği de yapılmakta olup[148], geçmişte Ayazağa, Kemerburgaz, Hacımaşlı gibi yerlerde domuz çiftlikleri de bulunmaktaydı.
Ormancılık ve madencilik[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul genelinde kayda değer maden oluşumları yoktur.[150] Avrupa Yakası’nın kuzeydoğusunda yer alan Sarıyer ilçesine bağlı Maden mahallesinde altın, gümüş ve bakırdamarları olduğu Bizans döneminden bu yana bilinmesine karşın, işletilmeye değmeyecek derecede küçüklerdir. Bu nedenle buralar maden yatağı olarak değerlendirilmezler.[150] İlde metal cevheri olarak çıkartılan tek maden manganezdir. Manganez madenleri şehrin batısında Çatalca ve Silivri ilçelerinde bulunmaktadır.[147][150]Şehrin batısında, kuzeyinde ve kuzeybatısında kömür ve linyit ocakları vardır.[147] Jeolojik yapısının uygunluğu nedeniyle İstanbul’un pek çok yerinde taş ocakları bulunur. Bu ocaklar Karadeniz kıyılarından Adalar’a kadar hemen her yerde görülebilir. İstanbul’da geçmişte çıkarılan mermer, kalker, kuvarsit, perlit, kaolen, kil ve kum gibi kaynaklardan bazıları inşaat sektöründen gelen yüksek talep sonucunda bugün tükenmiş; ya da tükenme noktasına gelmiştir. Özellikle çıkartılan kuvarsit ve kaolen sayesinde İstanbul’da cam ve seramik sanayii gelişmiştir.[150]
İstanbul genelinde tüm orman alanları koruma altına alınmış olmakla birlikte sınırlı miktarda ormancılık faaliyeti yürütülmektedir. Geçmişte doğal oluşumlu ormanların büyük bir bölümünden kente yakacak odun sağlamak için yararlanılmışsa da, son yıllarda kentin dört bir yanına uzatılan doğalgaz ağıyla bu gereksinim azalma göstermiştir. İstanbul’daki bu baltalık ormanların bir bölümü günümüzde bozuk ormanlara dönüşmüştür.[62]
Turizm[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’un tarihi, anıtlar ve yapıtların fazlalığı ve Boğaz’a sahip olması nedeniyle gözde turizm merkezlerinden biridir. Turistler arasında en büyük pay Almanlara aittir. Almanları Ruslar, Amerikalılar, İtalyanlar ve Fransızlar izler. 2011 yılında kente 8 milyon 58 bin turist gelmiştir.[151] Istanbul’da her bütçeye uygun otel bulmak mümkündür. 5 yıldızlı zincir otellerden, butik aile işletmesi otellere kadar 1180’den fazla otel bulunmaktadır. Son yıllarda dünya çapında isim yapmış zincir oteller İstanbul’a yoğun ilgi göstermektedirler.
Binlerce yıldır, değişik insan topluluklarına yurt olan İstanbul topraklarının hemen her yöresinde, tarihin çeşitli dönemlerinden kalma tarihî eserlerle karşılaşmak mümkündür. Envanterlerde kayıtlı binlerce tarihî eser arasında, kent duvarları, saraylar, kasırlar, camiler, kiliseler, sinagoglar, çeşmeler ve konaklar bulunur.
2009 yılı istatistiklerine göre İstanbul, Antalya’dan sonra en çok turist ağırlayan ildir.[152] 2009 yılı içinde ile hava, kara ve deniz yoluyla giriş yapan turist sayısı 7,5 milyonun biraz üzerindedir.[152] Bunlar içinde %13,1’lik payla Almanlar birinci, 6,7’lik payla Ruslar ikinci sırada bulunur.[153] İstanbul’un ağırladığı ilk turist kafilesi, 1863 yılında Sergi-i Umumi-i Osmani’yi ziyaret için gelmişti.[154][155] Daha sonra İstanbul’un demiryoluyla Avrupa’ya bağlanmasıyla turist sayısı daha da artmış, artan konaklama talebini karşılamak için İstanbul’un ilk oteli Pera Palas kurulmuştur.[155]
İstanbul’da 2009 verilerine göre işletme belgeli 371 konaklama ve 405 eğlence tesisi bulunmaktadır.[153][156] İstanbul’da pek çok müze bulunmaktadır ve bunlar içinde özel müzeler de vardır. 2009 yılında yalnızca devlet müzelerini 6,179,556 kişi ziyaret etmiştir.[135] Ziyaret edilen mekânlar arasında 2,932,429 kişi ile Topkapı Sarayı başı çekerken, onu 2,444,956 kişiyle Ayasofya Müzesi izlemiştir.[135] İstanbul’un tarihsel merkezi konumundaki Fatih ilçesi (Tarihî yarımada), Haliç çevresi yerleşimleri Beyoğlu ve Eyüp; Boğaziçi’nde Beşiktaş ve Sarıyer; Anadolu Yakası’nda Kadıköy, Üsküdar ve Adalar ilçeleri İstanbul’un tarih turizmi açısından zengin merkezleri arasında yer almaktadır. Doğa turizmi içinse Beykoz, Şile, Adalar ve Sarıyer’de ilgi çekici adresler vardır.[157]
Halk hizmetleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Eğitim[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’da yedisi devlet yirmi dördü vakıf olmak üzere otuz bir üniversite vardır. Özellikle kamuya ait öğretim kurumları ülkenin en saygın ve en donanımlı üniversitelerindendir. Ancak son yıllarda da özel üniversitelerin sayısında bir yükselme olmuştur. Türkiye’nin en eski 3 devlet üniversitesinden ikisi İstanbul’dadır. İstanbul Üniversitesi 1453 yılında kurulmuştur ve Türkiye’nin en eski üniversitesidir.[158] İstanbul Teknik Üniversitesi (1773) ise dünyanın en eski üçüncü teknik üniversitesidir ve tamamen mühendislik bilimleri adanmıştır.[159][160] İstanbul’da tanınmış diğer devlet üniversiteleri; Boğaziçi Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi’dir. Ayrıca ülkenin en eski 5 vakıf üniversitesinden üçü bu kenttedir. Bunlar 1992 yılında kurulan Koç Üniversitesi ile 1994 yılında kurulan Sabancı Üniversitesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’dir.
İstanbul’da eğitim veren Universiteler :
- Devlet: Boğaziçi Üniversitesi,[161] Galatasaray Üniversitesi,[162] İstanbul Üniversitesi,[163] İstanbul Teknik Üniversitesi,[164] Marmara Üniversitesi,[165] Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi,[166] Yıldız Teknik Üniversitesi,[167] İstanbul Medeniyet Üniversitesi[168] Türk-Alman Üniversitesi[169]
- Vakıf: Acıbadem Üniversitesi,[170] Bahçeşehir Üniversitesi,[171] Beykent Üniversitesi,[172] Doğuş Üniversitesi,[173] Fatih Üniversitesi,[174] Haliç Üniversitesi,[175] Işık Üniversitesi,[176] İstanbul Arel Üniversitesi,[177] İstanbul Aydın Üniversitesi,[178] İstanbul Bilgi Üniversitesi,[179] İstanbul Bilim Üniversitesi,[180] İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi,[181] İstanbul Kültür Üniversitesi,[182] İstanbul Şehir Üniversitesi,[183] İstanbul Ticaret Üniversitesi,[184] Kadir Has Üniversitesi,[185] Koç Üniversitesi,[186] Maltepe Üniversitesi,[187] Okan Üniversitesi,[188] Özyeğin Üniversitesi,[189] Piri Reis Üniversitesi,[190] Sabancı Üniversitesi,[191] Yeditepe Üniversitesi,[192] Yeni Yüzyıl Üniversitesi. Nişantaşı Üniversitesi[193] Üsküdar Üniversitesi[194] Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi[195]
Hemen hemen İstanbul’daki tüm özel lise ve üniversitelerde İngilizce, Fransızca ve Almanca gibi ana yabancı dil veya ikincil yabancı dil eğitimi verilmektedir. Galatasaray Lisesi, 1481 yılında Galata Sarayı Enderun-u Hümayunu adıyla kurulmuştur. Daha sonraki adıyla Galatasaray Mekteb-i Sultanisi şehrin en eski lisesi olmakla birlikte, en eski ikinci eğitim veren kurumudur. Fransızca eğitim vermektedir.[196]1884 yılında kurulan İstanbul Lisesi daha çok bilinen adıyla İstanbul Erkek Lisesi, uluslararası alanda tanınmış en eski liselerden biridir. Almanca eğitim vermektedir.[197] Kadıköy Anadolu Lisesi eski ve daha iyi bilinen adıyla Kadıköy Maarif Koleji, genç cumhuriyete yön verecek üst düzey eğitimli siyasetçi, bilim adamı ve sanatçılar yetiştirmek amacıyla, Bakanlar Kurulu ve Meclis kararıyla 1955 yılında kurulmuştur. İngilizce eğitim vermektedir.[198] Nişantaşı Anadolu Lisesi, 1905 yılında English High School for Boys adıyla özellikle İngiliz topluluğu mensuplarının çocuklarına sağlıklı bir eğitim vermek amacıyla kurulmuştur. 1979 yılında MEB’e bağlanmış ve şimdiki adını almıştır. Cağaloğlu Anadolu Lisesi, (eski adıyla İstanbul Kız Lisesi) 1850 yılında I.Abdülmecit’in annesi Bezmiâlem Valide Sultan’ın isteği üzerine kurulmuş, Osmanlı’nın ilk sivil lisesi unvanına sahiptir. İlk olarak Valide Mektebi ve ardından Darülmaarif isimlerini almış, 1911-1933 yılları arasında İnas İdadisi (Erkek Öğretmen Lisesi), 1933-1983 yılları arasında Türkiye’nin ilk kız lisesi İstanbul Kız Lisesi olarak hizmet vermiş, 1983 yılında ise bugünkü hâlini almıştır. Almanca eğitim vermektedir.[199]
Türkiye’de eğitim veren lise türlerinden biri olan Anadolu Liseleri grubuna giren Kabataş Erkek Lisesi, Haydarpaşa Lisesi, Vefa Lisesi ve Pertevniyal Lisesi Türkiye ve dünya çapında tanınmış liselerdendir. İstanbul’da çok sayıda yabancı azınlık bulunmasından dolayı 19. yüzyıl’da yabancı liselerde artış görülmüştür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra birçok yabancı okul Millî Eğitim Bakanlığı idaresine girmiştir. Fakat bazı liseler hâlen yabancı idaresi altındadır. Özel İtalyan Lisesi, İtalya hükûmeti tarafından yönetilmekte ve İtalyan devlet okulu olarak kabul edilmektedir. Ayrıca finansman ve öğretmen ihtiyacı Başkent Roma’dan sağlanmaktadır.[200] 1863 yılında kurulan Robert Koleji ve diğer birçok okul bunların arasında sayılabilir.[201]
İstanbul da iki tane çok köklü askeri lise bulunmaktadır. Birisi Kuleli Askerî Lisesi olup Çengelköy de bulunmaktadır. İkincisi ise Deniz Lisesi olup Heybeliada da eğitimine devam etmektedir. Ayrıca Hava Harp Okulu ve Deniz Harp Okulu da İstanbul’da bulunmaktadır. Heybeliada da bulunan Deniz Lisesi aynı zamanda Türkiyenin ilk mühendislik fakültesi olan Mühendishane-i Bahr-i Hümâyun olup 1773 tarihinde Osmanlı’da ilk defa mühendislik alanında açılan yüksek öğretim kurumudur.
İstanbul, çoğu Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait geniş koleksiyonları içeren çok sayıda kütüphaneye sahiptir.[202] Tarihi belge koleksiyonları açısından en önemli kütüphaneler, Topkapı Sarayı Kütüphanesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Kütüphanesi, Beyazıt Devlet Kütüphanesi, Süleymaniye Kütüphanesi, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi ve İBB’ye bağlı olarak hizmet veren Atatürk Kitaplığı’dır.
Sağlık[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul çok sayıda hastane, klinik ve laboratuvarla birlikte ülkenin tıbbi araştırma merkezidir. Bu tesislerin çoğu yüksek teknolojik ekipmanlara sahiptir. Gelişkin sağlık olanakları ve ülke dışına göre daha uygun fiyatları nedeniyle şehirde sağlık turizmi gelişmiştir.[203] Öyle ki İngiltere ve Almanya gibi Batı Avrupa ülkeleri dar gelirli hastalarını yüksek teknolojik tıbbi tedavi ve operasyonlar için İstanbul’a göndermektedir.[204] İstanbul özellikle lazer Oftalmoloji (Göz cerrahi) ve plastik cerrahi için küresel bir durak hâline gelmiştir.[203]
Kentte özellikle hava kirliliği sağlık için büyük bir sorun oluşturmaktadır. Özel araçların artması ve kamu ulaşımının yavaş ve yetersiz olması bu sorunu artırmaktadır. Bu sorunla ilgili olarak Ocak 2006’da yalnızca kurşunsuz benzin kullanımı planlanıyordu.[205]
İstanbul genelinde sağlık hizmetleri devlete bağlı ve özel sağlık kuruluşlarınca yürütülmektedir.[206] İl genelinde, tüm ilçelere yayılmış 52 devlet hastanesi vardır. Semt poliklinikleri de buna eklenince bu sayı 111’e çıkmaktadır.[206][207] Her ilçede, bir ya da birkaç sağlık ocağı da yer almaktadır. Toplam sağlık ocağı sayısı 2004’te 337 olarak belirlenmiştir. İldeki özel sağlık kuruluşlarının sayısı ise 138’dir.[206][207] Devlete ait, askerî ve özel sağlık kuruluşlarında toplam yatak sayısı 18,375’dir.[207] İldeki toplam eczane sayısı 3,852’dir.[156]
Alt yapı[değiştir | kaynağı değiştir]
Kentin su ihtiyacını karşılamak için yapılan sistemler şehrin kuruluş dönemine kadar uzanmaktadır. İki en önemli su kemeri, Roma döneminde inşa edilmiş Mazul Kemeri ve Bozdoğan Kemeri (Valens Kemeri)’dir. Şehrin Kuruluş dönemlerinde su ihtiyacı, yeraltı kaynaklarından sağlanıyordu. İlk önemli su tesisleri Roma döneminde yapılmıştır.[208] Roma İmparatorları’ndan Valens, Halkalı civarından Beyazıt’a kadar su getirtmiş ve bu su yolu için Mazul Kemer ile Bozdoğan Kemeri’ni inşa ettirmiştir.[209] Ayrıca Valens zamanında Belgrad Ormanları’nda bir bent de yaptırılmıştır. Kâğıthane Deresi’nin suları ızgaralarda toplanarak şehrin su ihtiyacını karşılamak için kullanılmıştır. Toplananlar sular şehrin çeşitli sarnıçlarına toplanmıştır. Bu sarnıçların en büyük ve en önemlileri Binbirdirek Sarnıcı (Philoxenos) ve Yerebatan Sarnıcı’dır. Şehirde nüfusun giderek artması sonucu yine su sıkıntıları çekilmeye başlanmış, bunun üzerine Kanuni Sultan Süleyman bu sorunun çözülmesi için “Ser Mimaran-ı Cihan ve Mühendisan-ı Devran” diye ma’ruf Mimar Sinan’ı görevlendirdi. Böylece 1555 yılında Kırkçeşme Su Tesislerinin inşaasına başlanmış oldu.[208] Daha sonraki yıllarda suya olan ihtiyacın ve halkında isteği sonucu, küçük ikmal şebekleriyle halkın kullanımına açık çeşmeler yapılmaya başlandı.
Bugün, suları klorlama, Atık su arıtma, dezenfekte etme ve dağıtma gibi hizmetler İSKİ (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi) tarafından yürütülmektedir.[210] Ayrıca bazı özel kuruluşlarda temiz su dağıtımı yapmaktadır. İstanbul’da elektrik dağıtımı ve bakımı ise Türkiye Elektrik İletim A.Ş. tarafından yapılmaktadır.[211] Kentin ilk elektrik üretim tesisi ise 1914 yılında kurulan ve 1983 yılına kadar hizmet veren Silahtarağa Elektrik Santrali’dir.[212]
Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk Posta ve Telgraf Bakanlığı 23 Ekim 1840 yılında, Tanzimat Fermanı ile yaşanan gelişmelerin sonucu olarak kurulmuştur.[213] İlk postane ofisi olan Postahane-i Amire Yeni Cami avlusu yakınlarındaydı.[213] İlk Uluslararası ise 1876 yılında kurulmuş, 1901 yılında ise havale türü ve kargo gibi işlemlerin kabulüne başlanmıştır.[213] 1847 yılında Samuel Morse tarafından telgrafın patenti alınmıştır. Samuel Morse’un bu yeni buluşu, eski Beylerbeyi Sarayı’nda (Beylerbeyi Sarayı 1861-1865 yıllarında aynı yere yenisi inşa edildi.) bizzat Padişah Abdülmecit tarafından test edilmiştir.[214] Bu başarılı deneme sonrasında, İstanbul ve Edirne arasında ilk telgraf hattı kurulumu 9 Ağustos 1847 yılında başlamıştır. 1855 yılında Telgraf İdaresi kurulmuş,[213] 23 Mayıs 1909 yılındada 50 hat kapasiteli ilk manuel telefon santrali Büyük Postaneadıyla Sirkeci’de hizmet vermeye başlamıştır.
Önemli mekânlar[değiştir | kaynağı değiştir]
Yapılar[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul Surları[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’un etrafını çeviren surlar tarihte 7. yüzyıldan başlayarak inşa edilmiş, yıkılmalar ve yeniden yapmalarla dört defa elden geçmiştir. Son yapımı 408’den sonradır. II. Theodosius (408-450) zamanında İstanbul surları Sarayburnu’ndan Haliç kıyısı boyunca Ayvansaray’a bu taraftan ve Marmara kıyısı boyunca Yedikule’ye, Yedikule’den Topkapı’ya, Topkapı’dan Ayvansaray’a uzanıyordu.[215] Surların uzunluğu 22 km.’dir . Haliç surları 5.5 km., kara 6,5 km., Marmara Surları ise 9 km.’dir.
Kara surları üç bölümden oluşur. Hendek, dış sur,iç sur. Hendekler bugün tarım alanı olmuştur. Sura bitişik ve 50 m. aralıklarla kara surları tarafında, birçoğu yıkılmış, çatlamış durumda 96 burç bulunmaktadır. Bu burçlar, boydan boya uzanan sur duvarlarından 10 metrelik çıkıntıda, çoğunlukla kare planlı ve 25 metre yüksekliğindedir.
Dolmabahçe Sarayı[değiştir | kaynağı değiştir]
Dolmabahçe Sarayı, Karaköy’den Sarıyer’e uzanan sahil şeridinin Kabataş ile Beşiktaş arasında kalan bölümünde, Marmara Denizi’nden Boğaziçi’ne deniz yoluyla girişte sol sahilde, Üsküdar’ın karşısında yer alan saray. Denizden yer alınıp doldurulmasıyla ortaya çıkan alana yapıldığı için dolmabahçe adını almıştır. Yapımı için dış devletlerden borç alınmıştır.[216] Dolmabahçe Sarayı’nın bugün bulunduğu alan, bundan dört yüzyıl öncesine kadar Osmanlı Kaptan-ı Derya’sının gemileri demirlediği, Boğaziçi’nin büyük bir koyu idi. Geleneksel denizcilik törenlerinin yapıldığı bu koy zamanla bir bataklık hâline geldi. 17. yüzyıl’da doldurulmaya başlanan koy, padişahların dinlenme ve eğlenceleri için düzenlenen bir “hasbahçe”ye dönüştürüldü. Bu bahçede çeşitli dönemlerde yapılan köşkler ve kasırlar topluluğu, uzun süre Beşiktaş Sahilsarayı adıyla anıldı.[217]
Haliç[değiştir | kaynağı değiştir]
Haliç, (batılıların deyişi ile Altın Boynuz) İstanbul’un bir koyudur. Haliç’in kelime anlamı, nehir ağızındaki koy demektir. Yunan efsanesine göre; Megaralılar, kralları Beyaz’ın annesi Keroessa için Altın Boynuz ismini vermişlerdir. Bizans döneminde kolonileşme de burada başlamıştır. Aynı zamanda Bizans İmparatorluğu’nun denizcilik merkeziydi.Sahil boyunca uzanan duvarlar,şehri bir deniz filosu atağından korumak için inşa edilmiştir. Haliç’in girişinde istenmeyen gemilerin girişini engellemek için, şehirden karşıya eski Galata kulesi’nin kuzeydoğu ucuna uzanan geniş bir zincir vardı. Bu kule Latin haçlılarınca 4.Haçlı seferinde 1204 yılında geniş bir şekilde tahrip edildi. Fakat Ceneviz’liler yanına yeni bir kule inşa ettiler. Bu kule meşhur Galata Kulesi 1348 Christea Turris (Tower of Christ:İsa’nın Kulesi) diye adlandırılır. Osmanlı döneminde Yoğun Bektaşi nüfusun yaşadığı bir bölge idi. Karaağaç tekkesi,Karyağdı Baba tekkesi, Giresunlu Tekkesi gibi birçok Bektaşi tekkesi bu bölgede idi.
Beylerbeyi Sarayı[değiştir | kaynağı değiştir]
Beylerbeyi sarayı 1861-1865 yıllarında, eski ahşap bir sahil sarayının yerinde Sultan Abdülaziz tarafından Sarkis Balyan’a yaptırılmıştır.[218]Yazlık bir saray olarak inşa edilen Beylerbeyi Sarayı, boğazı izleyebilecek bir yere yerleştirilmiştir. Saray, çok büyük olmamakla beraber, güzel işlemeleri ile göz kamaştırır. Sarayın mimarisi, Avrupa mimarisinden çok etkilenmiş olmakla beraber, Osmanlı’ya özgü süslemeler gayet rahat görülebilir. Sarayın içerisi rengarenk çinilerle süslenmiş olup içeride Avrupa’dan getirlen mobilyalar ve değerli eşyalar kullanılmıştır. Sarayın tavanlarında ve duvarlarında özellikle gemi resimleri dikkat çeker.
Topkapı Sarayı[değiştir | kaynağı değiştir]
Topkapı Sarayı, İstanbul’da yer alan ve dünyada günümüze gelebilmiş sarayların en eskisi ve genişidir.[219] Konumu, Haliç’i, Boğaziçi’ni ve Marmara denizi gören, İstanbul’un ilk kuruluş yeri olan bilinen akropol tepesidir. Tarihi İstanbul üçgen yarımadasının en uç noktasında, 5 km’yi bulan surlarla çevrili, 700.000 m2 özel araziye sahip bir komplekstir. Bu özelliği ile saraydan çok küçük bir şehri andıran Topkapı Sarayı, 500 yılı aşkın bir süredir kullanılmıştır. Sonradan padişah, yeni yapılan Dolmabahçe Sarayı’na taşınınca saray, uzun bir süre bakımsız bırakıldı. Saray, Cumhuriyet Dönemi’nde yapılan restorasyon sayesinde eski görkemine geri kavuştu. Şu an bir müze olarak kullanılan sarayda padişaha ait eşyalar segilenir. Müze koleksiyonunun en değerli parçaları arasında Muhammed’in hırkası, dişi, ayak izi ve kılıcı sayılabilir. Bu nesneler, Yavuz Sultan Selim döneminde Kahire’den getirilmiştir. Başka bir değerli parça ise dünyaca meşhur Kaşıkçı Elması’dır. Topkapı Hançeri ise müzede sergilenen başka bir değerli eşyadır.
Yıldız Sarayı[değiştir | kaynağı değiştir]
Yıldız Sarayı ilk kez Sultan III. Selim’in annesi Mihrişah Sultan için yaptırılmış, özellikle Osmanlı padişahı II. Abdülhamit zamanında Osmanlı İmparatorluğunun ana sarayı olarak kullanılmış, günümüzde Beşiktaş İlçesi’nde yer alan bir saraydır.[220][221] Dolmabahçe Sarayıgibi tek bir bina hâlinde değil, Marmara denizi sahilinden başlayarak kuzeybatıya doğru yükselip sırt çizgisine kadar tüm yamacı kaplayan bir bahçe ve koruluk içine yerleşmiş saraylar, köşkler, yönetim, koruma, servis yapıları ve parklar bütünüdür.
Çırağan Sarayı[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul, Beşiktaş ilçesi, Çırağan Caddesi üzerinde bulunan tarihi saray. Haliç ve Boğaziçi’nin en güzel yerleri sultanlar ve önemli kişilere saray ve köşkleri için tahsis edilmişti. Zaman içinde bunların birçoğu yok olmuştur. Büyük bir saray olan Çırağan da 1910 yılında yanmıştı.[222] Önceki bir ahşap sarayın yerinde 1871 yılında Sultan Abdülaziz tarafından Saray Mimarı Serkis Balyan’a yaptırılmıştı. Dört yılda 4 milyon altına mâl olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarlarda mermer kaplıydı. Taş işçiliğinin üstün örnekleri sütunları zengin döşenmiş, mekânlar tamamlardı. Odalar nadide halılarla, mobilyalar altın yaldızlar ve sedef kalem işleri ile süslüydü. Boğaziçi’nin diğer sarayları gibi Çırağan da birçok önemli toplantıya mekân olmuştu. Renkli mermerle süslenmiş cepheleri, abidevi kapıları vardı ve arka sırtlardaki Yıldız Sarayına bir köprü ile bağlanmıştı. Cadde tarafı yüksek duvarlar ile çevriliydi. Yıllar boyu harabe hâlinde duran kalıntı büyük tamirler sonunda yeniden ihya olmuş, yanına ilave edilen eklentiler ile beş yıldızlı, güzel bir sahil oteline dönüştürülmüştür. Bahçesinde süs havuzu, bir iskele ve bir helikopter pisti bulunmaktadır. Günümüzde birçok sosyal aktiviteye ev sahipliği yapmaktadır.[223][224]
Galata Kulesi[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul Beyoğlu’nda Galata semtinde bulunan 528 yılında inşa edilmiş kuledir. Kuleden şehir panoramik bir şekilde izlenebilmektedir. Bizans imparatoru Anastasius tarafından inşa edilmiştir. Daha sonra 1204 yılında 4.Haçlı Seferleri ile büyük ölçüde tahrip olan kule 1348 yılında İsa Kulesi olarak Cenevizliler tarafından Galata Surlarına tekrar ek olarak yapılmıştır. Bugün çok canlı mekanlardan biri olan Galata Meydanı da kulenin yanındadır.
Meydanlar[değiştir | kaynağı değiştir]
Taksim Meydanı[değiştir | kaynağı değiştir]
Taksim semti ve meydanı adını, Osmanlı Devleti’nde zamanında sucuların; suyu, halka taksim ettikleri yer olduğundan verilmiştir.[225]
Meydan olmadan önce, eski evlerin sıralandığı dar bir bölge olan semt, meydan hâline getirilip genişletildikten sonra, zamanla bugünkü görünümünü almıştır. Meydanın ortasındaki Cumhuriyet Anıtı ve çevresi bugün tören yeri olarak kullanılıyor ve buluşma yeri işlevini üstleniyor.[226] Meydan’ın başlangıcından Tünel’e kadar Nostaljik tramvay çalışır.[227]
Taksim Meydanı’nın simgesi hâline gelen Cumhuriyet Anıtı İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica’ya yaptırılmış, 1928 yılında yerine yerleştirilmiştir. Anıtın yapımı 2,5 yıl sürmüş, anıt taş ve bronz kullanılarak yapılmıştır.[228] Cumhuriyet dönemi anıtlarından ilk defa figüratif bir anlatımla Atatürk’ü ve yeni düzeni anlatan bir heykeldir.[229]
Sultanahmet Meydanı[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’un en önemli meydanlarından biri. Bizans devrinde Hipodrom olarak bilinirdi. “Hipodrom” Yunanca “hippos” (at) ve “dromos” (yol) sözcüklerinin bileşiminden oluşan ve “atyolu” anlamına gelen bir kelimedir. Osmanlı döneminde buraya At Meydanı denirdi.[230] [231]
Günümüze çok az kalıntıları kalan Bizans devri önemli yapıları ve abideleri Hipodrom çevresinde inşa edilmişti. “Büyük Saray” diye bilinen İmparatorluk Sarayı Hipodromun yanından başlar, aşağılara, deniz kenarına kadar uzanırdı. Bu Saraydan günümüze bir büyük salonun yer mozaik panosu gelebilmiştir. Şehrin en önemli meydanı Agusteion ve burası ile cadde arasında Milerium zafer takı bulunurdu. Cadde Roma’ya kadar uzanan yolun başlangıcı idi ve ilk kilometre taşı da buradaydı.[232]
Meydanda bulunan sütunlardan ilki aynı zamanda aralarından en eskisidir. Üzerinde hiyeroglifler bulunan bu taş, firavun I. Tutmosis’in mezarından taşınmıştır. 2000 yıllık tarihi ile bu taş, aslında Bizans İmparatorluğu’ndan bile daha eskidir. İkinci sütun ise “Yılanlı Sütun” ya da “Burmalı Sütun” olarak adlandırlmaktadır. Bu sütun tunçtan yapılmış olup, birbirine sarılan üç yılan şeklinde yapılmıştır. Sütun Delfi’den getirlmiş olup, kente yılan gelmesini önlediği söylenir. Şu an sütundaki yılanları başları olmayıp, sadece birinin üst çenesi İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Eskiden tepesinde altın, gümüş ve bakırdan yapılma bir kazanın olduğu söylense de doğruluğu ıspatlanamamıştır. Üçüncü sütuna ise “Örmeli Sütun” denilir. Bu sütunun taşlarının her biri ayrı bir yerden olmak üzere Anadolu’nun çeşitli yerlerinden geldiği rıvayet edilir. Eskiden üzeri altın yaldızlı levhalarla kaplı iken o levhalar kentin yağmalanmasından sonra çalınmıştır. Bu sütunun içinde bir mıknatıs bulunduğu, kenti depremden koruyacağı ve kıyamete kadar dayanacağı rıvayet edilir.
Osmanlı zamanında da Yeniçeri isyanları bu bölgede olur, kırk gün kırk gece süren şehzade sünnet düğünleri, şenlikler burada yapılırdı. Halide Edip’in İstanbul’un işgaline karşı konuşma yaptığı Sultanahmet mitingi de burada yapılmıştır.[233] Meydanın orta yerinde Kayzer II. Wilhelm’in ziyaret hatırası olarak yapılmış olan Alman Çeşmesibulunmaktadır. [234] Meydanın batısında ise İstanbul Adliyesi yer almaktadır. Meydan günümüzde İstanbul’un en önemli turistik merkezidir.
Beyazıt Meydanı[değiştir | kaynağı değiştir]
Tarihî yarımada içerisinde bulunan tarihi bir meydandır. İstanbul Üniversitesi ve tarihî Kapalıçarşı’ya ev sahipliği yapmaktadır.Beyazıt Camiini de içinde bulunduran meydan turistlerin uğrak noktasıdır.
Bakırköy Özgürlük Meydanı[değiştir | kaynağı değiştir]
Bakırköy ilçesi İstanbul’un en kalabalık ilçelerinden birisidir. Bu ilçenin en popüler mekânlarından biri de Özgürlük Meydanı veya eski adıyla Cumhuriyet Meydanıdır.
Kartal Rıhtım Meydanı[değiştir | kaynağı değiştir]
Caddebostan-Tuzla sahil yolu yapıldıktan sonra Kartal rıhtımında yapılan dolgudan sonra oluşturulan meydan. Sahildeki kafeteryalar, İDO iskelesi ve Kartal çarşısı arasında kalmış büyük meydan sürekli bir insan sirkülasyonu içerisindedir. Meydandan Prens Adaları manzarası da izlenebilmektedir. Meydan içerisinde 16 Türk Devleti anıtı da bulunmaktadır.
Kadıköy Rıhtım Meydanı[değiştir | kaynağı değiştir]
Şehir Hatları vapur iskeleri, İDO deniz otobüsü iskeleleri, İETT Peronları ve sahildeki büfeler ile Kadıköy Çarşısı arasındaki büyük meydan her gün binlerce insanı ağırlamaktadır. Eşsiz Haydarpaşa manzarası da bu meydanda izlenebilirken, meydan içerisinde Tarihi Kadıköy Şehremaneti ve İ.Ü. Konservatuvarı da bulunmaktadır.
Parklar[değiştir | kaynağı değiştir]
Gülhane Parkı[değiştir | kaynağı değiştir]
Gülhane Parkı, İstanbul’un Fatih ilçesinde yer alan bir parktır. Park, eskiden Topkapı Sarayı’nın bir bahçesi idi. Padişahın Dolmabaçe Sarayı’na taşınması ile bahçedeki ağaçlar da saraya taşınmıştır. Bu yüzden bahçe, o zamanlar harap bir hâlde idi. 2003 yılında park olarak yeniden düzenlenen bahçe, yeniden eski hâlini alır. Ayrıca parkın Sarayburnu’na doğru olan tarafından, İstanbul’un belki de en güzel manzaralarından biri izlenebilir. Ayrıca parkın tam ortasında Gotlar Sütunu adı verilen bir sütun yer alır.
Kültür ve modern yaşam[değiştir | kaynağı değiştir]
Sahne ve Güzel Sanatlar[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul giderek kültürel açıdan daha önemli bir merkez hâline gelmektedir. Şehir, 2010 Avrupa Kültür Başkenti ilan edilmiştir [235][236]
Dünyaca ünlü pop starlar İstanbul stadyumlarını doldururken, opera, bale ve tiyatro gibi sanat dallarında eserler yıl boyu sahnelenir. Mevsimsel festival boyunca, dünyaca ünlü orkestralar, koral müzik grupları ve caz müziğinin efsane isimleri konser vermektedirler. 1982 yılından beri düzenlenmekte olan Uluslararası İstanbul Film Festivali, Avrupa’daki en önemli film festivallerinden birisidir.[237] Güzel sanatlarla ilgili olarak 2 yılda İstanbul Bienali düzenlenmektedir.
2004 yılında açılan İstanbul Modern Sanat Müzesi sık sık Türk ve yabancı sanatçıların sergilerine ev sahipliği yapmaktadır.[238] Ayrıca Pera Müzesi ve Sakıp Sabancı Müzesi’de dünyanın ünlü sanatçılarının sergilerini barındıran kentin önemli müzelerindendir.[239][240]Haliç’in kıyısında kurulan Rahmi M. Koç Müzesi’nde genellikle sanayi, ulaşım, endüstri ve iletişim tarihine ait 1800 ve 1900’lü yılların araba, lokomotif, tekne, denizaltı ve uçakları sergilenmektedir.
1881 yılında kurulan İstanbul Arkeoloji Müzesi kendi türünde dünyanın en büyük müzelerinden biridir.[241] Müzede Akdeniz Havzası, Balkanlar, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya’ya ait 1 milyon arkeolojik parça bulunmaktadır. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin bünyesine ayrıca Çinili Köşk Müzesi de bulunur. Müzede Selçuklu ve Osmanlı devirlerinden kalma İznik çinisi ve seramik örnekleri sergilenmektedir. Sultanahmet Meydanı’nda bulunan Büyük Saray Mozaikleri Müzesi geç Roma İmparatorluğu dönemi ve erken Bizans İmparatorluğu dönemine ait Büyük Saray’ın taban mozikleri ve duvar süslerini barındırır. Bu müzeye oldukça yakın olan Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde ise çeşitli İslam uygarlıklarına ait geniş bir koleksiyon bulunmaktadır. Türkiye’nin ilk özel müzesi olan Sadberk Hanım Müzesi’de eski Anadolu uygarlıklarından, Osmanlılara kadar uzanan geniş bir yelpazede birçok eser içerir.[242]
Beşiktaş ilçesinde yer alan Yıldız Sarayı, İstanbul Antika Fuarı’na ev sahipliği yaparak Doğu ve Batı’dan birçok antika eseri bir araya getirmiştir.[243] Şişli’nin Mecidiyeköy semtinde bulunan Çok katlı Mecidiyeköy Antikacılar Çarşısı şehrin en büyük antikacılar çarşısıdır. 1455-1461 yılları arasında II. Mehmed tarafından yaptırılan Eminönü’ndeki Kapalıçarşı mücevher, halı, sanat eseri ve antika eşyalar satan sayısız dükkân vardır.[244] Beyazıt Meydanı’ndaki tarihi ve nadir kitapların satıldığı Sahaflar Çarşısı, dünyanın en eski kitap çarşılarından birisidir. Sürekli olarak geç Roma, Bizans ve Osmanlı döneminden bu yana faaliyet göstermektedir.[245]
Canlı gösteriler ve konserler için ev sahipliği yapan bir numaralı tarihi mekânlar Aya İrini, Rumeli Hisarı, Yedikule Hisarı, Topkapı Sarayıavlusu ve Gülhane Parkı’dır. Önemli bir kültür öğelerinden biride Türk Hamamı’dır. Osmanlı döneminde yapılan ve buna en iyi örnek olan Çemberlitaş Hamamı (1584), Fatih’in Çemberlitaş semtindedir.[246]
Rekreasyon[değiştir | kaynağı değiştir]
Geleneksel plajlar su kirliliği nedeniyle yavaş yavaş kaybolmaktadır. Ancak son zamanlarda şehirde eski plajlar yeniden açılmaktadır. Kentin yüzme için en çok tercih edilen yerleri, Bakırköy, Küçükçekmece, Sarıyer ve Boğaz’dır. Şehir dışında kalan Adalar, Silivri ve Tuzla’nın yanı sıra Karadeniz’e kıyısı bulunan Kilyos ve Şile de yüzmek ve dinlenmek için tercih edilmektedir.
Prens Adaları, Marmara Denizi’ndeki bir grup adadan oluşmaktadır. Kartal ve Pendik ilçelerinin güneyinde kalan adalarda 19. ve 20. yüzyıl başlarından kalma birçok çam ve fıstık çamı vardır. Ayrıca bu dönemden kalma neoclassical and art nouveau tarzında Osmanlı yazlık konakları vardır. Adalarda başlıca balık ve deniz yemekleri yaygındır. İstanbul’a uzak mesafede bulunan Şile ilçesi yazlık ve dinlenme yeri olma özelliği ile bilinir. Şehir merkezine uzaklığı 50 kilometredir. Bozulmamış beyaz kum plajı bulunur.
Alışveriş[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’da çok sayıda tarihi çarşı vardır. Kapalıçarşı (1461), Mahmutpaşa Çarşısı (1462) ve Mısır Çarşısı bunlardan en önemlileridir. İlk modern alışveriş merkezi ise Bakırköy ilçesinde bulunan Galleria’dır. 20. yy’ın son yıllarında daha ziyade “alışveriş merkezi” adı verilen modern çarşıların sayısı artmıştır. Bunların en önemlileri, Akmerkez 1993, Capitol Alışveriş Merkezi 1994, Profilo Alışveriş Merkezi 1998, Cevahir Alışveriş Merkezi2002, Avrupa’nın ve Dünya’nın en iyi alışveriş merkezi ödülünü kazanan Metrocity (2003), Kanyon Alışveriş Merkezi (2006), İstinye Park (2008), Meydan Alışveriş Merkezi (Ümraniye[247] – Merter[247] – 2009).
Restoranlar[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul, geleneksel Türk lokantaları ile birlikte, Avrupa ve Uzak Doğulu birçok restoran ve diğer mutfakları bünyesinde barındırmaktadır. Kentin en önemli meyhane ve barları şehrin en canlı yerlerinden biri olan Beyoğlu ilçesindeki İstiklal Caddesi’nde toplanmıştır. 1876 yılında açılan Çiçek Pasajı, pek çok tarihi meyhane, bar ve restoranı içerisinde bulundurmaktadır. 1870 yılındaki büyük Beyoğlu yangını sonucu yanarak yıkılan Naum Tiyatrosu’nun yerine Hristaki Zografos Efendi tarafından inşa ettirilmiştir. Rum Cleanthy Zanno’nun mimarlığında yeni bir tip çarşı binası olarak Cité de Péra adıyla açılmıştır.
Diğer tarihi bar ve kahvehaneler Tünel Pasajı çevresindeki alanlarda ve Asmalımescit Sokağı yakınlarında ve yine Çiçek Pasajı’nın arka tarafına düşen Nevizade Sokağı’nda yoğunlukla bulunur. İstiklal Caddesi çevresindeki bazı tarih mahalleler farklı şekillerde yeniden restore edilmiştir. Galatasaray Lisesi yakınlarındaki Cezayir Sokağı’nda resmi olmayan adıyla bilinen La Rue Française[248][249] de (Fransız Sokağı) frankofon barlar, kafeler ve canlı müzik dinletisi sunan restaronlar bulunmaktadır.[250]
İstanbul da tarihi balık lokantalarıda oldukça ünlüdür. En popüler balık lokantaları genellikle Boğaz’da ve şehrin güneyindeki Marmara Denizi kıyılarındadır.[251][252] Ayrıca Marmara Denizi’ndeki en büyük Prens Adaları (Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada) ve İstanbul Boğazı’nın kuzey girişinde bulunan Anadolu Kavağı’da tarihi balık restoranlarıyla ünlüdür.
Gece hayatı[değiştir | kaynağı değiştir]
Şehirdeki pek çok gece kulübü, barlar, restoranlar ve tavernalar canlı müzik ile birlikte insanlara hizmet vermektedir. Gece kulüpleri, restoran ve barların sayısında artışla birlikte yaz aylarında artan sıcaklık insanları bu yerlere çekmektedir. Özellikle İstiklal Caddesi ve Nişantaşı çevrelerinde kafeler, restoranlar, barlar, kulüpler, sanat galerileri, tiyatro ve sinemalar yoğunlaşmıştır. Babylon[253] ve Nu Pera Beyoğlu’daki yaz ve kış hizmet veren gece kulüplerindendir.
En popüler açık hava gece kulüpleri İstanbul Boğazı kıyılarında bulunur. Ortaköy semtinde bulunan Sortie[254],[255] Reina[256][257] ve Anjelique[258] bunlardan bazılarıdır. Ortaköy semtinin bir diğer önemli mekânlarından Q Caz Bar ise canlı caz müziği ile insanlara şık bir ortam sunmaktadır.
Maslak semtindeki İstanbul Arena ve Boğaziçi’ndeki Kuruçeşme Arena[259] dünyanın dört bir köşesinden gelen ünlü şarkıcı ve orkestraların canlı konserlerine ev sahipliği yapmaktadır. Maslak semtindeki bir başka yerlerden birisi olan Parkorman[260], Music TV’nin 2002 yılındaki canlı konser ve partilerine ev sahipliği yapmıştır.
Ulaşım[değiştir | kaynağı değiştir]
İstanbul’da ulaşım kara, hava, deniz ve demiryolu gibi farklı şekillerde yapılmaktadır. Şehiriçi, şehirlerarası ve uluslararası taşımacılığın yapıldığı büyük merkezlere sahiptir. İlde havayolu ulaşımının yapıldığı iki sivil havalimanı vardır.[261][262] Yurtiçi ve yurtdışı pek çok merkeze aktarma yapmaksızın uçmak mümkündür. İldeki havalimanlarından Atatürk Havalimanı, Avrupa Yakası’nda Bakırköy ilçesinde;[263] Sabiha Gökçen Havalimanı ise Anadolu Yakası’nda Pendik ilçesinde yer alır.[264] Atarürk Havalimanı ilde alanında ilk olup, hava ulaşımında en büyük paya sahiptir. Havalimanından günde ortalama 650-700 uçak havalanmaktadır.[265] Kent merkezine metro hattı ve otoyollarla bağlıdır.
Karayoluyla ulaşımı ise İstanbul’da özellikle şehirlerarası yolculukta büyük bir paya sahiptir. Türkiye’nin her iline ve ayrıca Gürcistan, Yunanistan, Bulgaristan gibi komşu ülkelere İstanbul’dan doğrudan seferler vardır.[266] Anadolu Yakası’nda Harem Otogarı, Avrupa Yakası’ndaysa Büyük İstanbul Otogarı hizmet vermektedir.[267][268] İstanbul Otogarı da metroyla kent merkezine bağlanmaktadır. Bunun dışında şehrin değişik bölgelerinde, kimi büyük seyahat firmalarının işletmesini yaptığı cep otogarları vardır.[269]
Demiryolu ise bu iki ulaşım yoluna oranla daha az tercih edilen bir başka hizmettir. İstanbul’dan Eskişehir, Ankara, Konya, Adana, Bitlis, Van gibi yurtiçi merkezlerle;[270]Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Macaristan, İran, Suriye ve Irak gibi dış merkezlere tren seferleri vardır.[271][272] Yüksek Hızlı Tren projesinin yakın gelecekte İstanbul’a uzatılması öngörülmekedir. Demiryolu ilde ayrıca şehiriçi halk taşımacılığında da kullanılmaktadır.[273]
Deniz yoluyla ise ilde düzenli ulaşım yalnızca yurtiçinde gerçekleştirilir. İstanbul’dan Yalova’ya, Balıkesir’e ve Bursa’ya feribot ve araba vapuru seferleri vardır.[274] İstanbul Limanı’na turistik amaçlarla gelen münferit gemiler dışında yurtdışı varışlı gemi seferi yoktur.
İstanbul’da şehiriçi ulaşım ise büyük bir sektördür. Otobüslerle ulaşım sağlayan İETT; şehirhatları vapurlarını ve deniztaksi işleten İDO; tramvay, metro, füniküler ve teleferik hatlarının sahibi İstanbul Ulaşım A.Ş.; banliyö hizmeti sağlayan TCDD; dolmuşlar, yolcu motorları ve ticari taksilerle İstanbul kompleks bir ulaşım ağına sahiptir. İstanbul’da şehiriçi raylı sistem uzunluğu 75.5 km olup, 51.5 kilometrelik raylı sistem inşaatı sürmektedir.[275] İETT, 5.000 otobüslük filoyla, İDO, 89 gemiden oluşan filosuyla ile 33 hatta, 82 noktaya hizmet vermektedir.Not 3 [›][274][276][277]
İlden O-1, O-2, O-3 ve O-4 otoyolları geçer. Otoyollar Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ile birbirlerine bağlanır. Köprüler şehiriçi ulaşımda da kilit noktalardır. Pik saatlerde köprülerde sık sık tıkanmalar oluşmaktadır. İstanbul’a bağlı köylerle ve Silivri, Çatalca, Şile gibi uzak ilçelere İETT’nin hatlarına ek olarak özel firmalar da ulaşım sağlamaktadır.
Kent dışı ulaşım[değiştir | kaynağı değiştir]
Karayolu ile ulaşımda kullanılan Büyük İstanbul Otogarı, 1980’li yıllarda Topkapı’da bulunan İstanbul Trakya Otogarı’nın yetersiz gelmesi üzerine, 1987’de yapımına başlanmış, 1994 yılında hizmete girmiştir.[278]
Kente demiryolu ile ulaşım için kullanılan Haydarpaşa Garı, 1908’de İstanbul – Bağdat Demiryolu hattının başlangıç istasyonu olarak inşa edilmiştir. Gar, TCDD’nin ana istasyonudur. İstanbul’un Anadolu Yakası’nda Kadıköy’de bulunur. Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde bu istasyondan Bağdat Demiryolu yanında Hicaz Demiryolu seferleri de yapılmaya başlanmıştır.[279] Şehrin Avrupa yakasında Eminönü’nde bulunan Sirkeci Garı Trakya ve Avrupa’ya demiryolu ulaşımının başlangıcıdır.
Kente havayolu ile ulaşım için Atatürk Havalimanı[280] ile Sabiha Gökçen Havalimanları mevcuttur.[281] 3. Havalimanının da yapılması gündemdedir.
Kentin Türkiye’deki önemli merkezlere uzaklığı şöyledir: Kayseri 770 Adana 939, Hatay 1171, Ankara 454, Antalya 724, Bursa 243, Edirne 227, Diyarbakır 1372, Gaziantep1136, İzmir 565, Konya 663, Kayseri 770, Samsun 733, Trabzon 1067 km.[282]
Kent içi ulaşım[değiştir | kaynağı değiştir]
İlde kent içi ulaşımda kullanılmak üzere İETT ve Ulaşım AŞ tarafıdan[283] işletilen metro, tramvay, metrobüs otobüslerin yanında dolmuş ve İDOtarafından işletilen deniz otobüsleri ve feribotlar da kullanılmaktadır. İstanbul, 1876’da yapılan Tünel ile toplu taşımada metronun ilk kullanıldığı yerlerdendir. Yapımına 2004 yılında başlanan Marmaray 29 Ekim 2013 tarihinde hizmete açılmıştır.[284] Kentte on üç adet raylı sistem hattı vardır ve bu hatların uzatılması ve yenilerinin yapılması projeleri vardır.[285] Kentte ayrıca 1510 m uzunluğundaki Fatih Sultan Mehmet ve 1071 m uzunluğundaki Boğaziçi Köprüsü ile Avrupa Yakası ile Anadolu Yakası arasındaki ulaşım sağlanır. 3. Köprünün yapım çalışmaları 2016 itibariyle sonuçlanmış ve halkın kullanımına açılmıştır.
Metro
İstanbul Teknik Üniversitesi Müzesi’nde, son senelerde eski kitaplar arasında bulunarak sergilenen, Avant Projet d’un Metropoliain a Constantinople (İstanbul’da bir metro ön projesi) L. Guerby Ing. imzasını taşıyor. Projenin eldeki mavi ozalit kopyası 1/5.000 ölçeğinde. Güzergah üzerindeki 24 istasyon Topkapı suriçi tramvay durağından başlayarak Şişli tramvay durağında son buluyor. İstasyonlarda peron uzunlukları 75 m; en uzun ara 975 m, en kısa ara 220 m olarak önerilen proje, 10 Ocak 1912 tarihini taşıyor.
İstanbul Metrosu ile ilgili yapılan son proje IRTC kapsamında 1987’de gerçekleştirilen çalışmadır. Bu konsorsiyum İstanbul Metrosu ile birlikte “Boğaz demiryolu tüneli” projesini de birlikte hazırlamıştır. Bu etütte metro güzergahı 16.207 m olup istasyonları Topkapı – Şehremini – Cerrahpaşa – Yenikapı – Unkapanı – Şişhane – Taksim – Osmanbey – Şişli – Gayrettepe – Levent – 4.Levent olan bir hat önermiştir. Bu projenin Yenikapı – Hacıosman arası açılmıştır.
2004 yılında temelleri atılan Marmaray Projesi’ 2013 yılının sonlarında tamamlanmıştır. Avrupa ve Asya yakasını İstanbul Boğazı’nın altından birleştirmiştir. Adının ilham kaynağı olan Ankaray ve Bursaray’dan tamamen farklıdır. Zira Ankaray ve Bursaray birer metrodur. Marmaray ise Manş Denizi’ndeki Eurotunnel benzeri bir demiryolu’ dur. Bununla beraber İstanbul metrosuna aktarma bağlantıları da vardır.[286]
Anadolu Yakası’nda ise 2005 yılında Kadıköy-Kaynarca Metrosu’nun temeli atılmıştır. Hat, Ağustos 2012 tarihinde Kadıköy-Kartal olarak hizmete girdi. Kaynarca uzatması açıldığında 26,5 km uzunluğuyla İstanbul’un en uzun metrosu olarak 19 istasyona sahip olacaktır. Hattın Sabiha Gökçen Havaalanı ile bağlantısının yapılması da gündemdedir.
Ayrıca M5 Üsküdar-Çekmeköy metro projesinin de 2012 Mart ayı itibariyle inşaatına başlandı. Projenin 2016 yılında bitirilmesi planlanmaktadır.
Medya[değiştir | kaynağı değiştir]
İlk Türkçe gazete Takvim-i Vekayi, 1 Ağustos 1831 tarihinde Bâb-ı Âli semtinde basıldı.[287] Bâb-ı Âli böylece medyanın en önemli merkezi hâline gelmiştir. İstanbul, Türkiye’nin medya başkenti olmakla birlikte çeşitli yerli ve yabancı basın kuruluşları arasında büyük bir rekabet vardır. Türkiye’nin önemli ulusal medya ve yayın kuruluşlarının merkezide çoğunlukla İstanbul’dadır. Aynı zamanda Ankara ve İzmir’de de yayın merkezleri vardır.[288] İstanbul merkezli büyük gazete kuruluşları olan; Posta, Zaman, Hürriyet, Milliyet, Sabah, Radikal, Cumhuriyet, Türkiye, Akşam, Star, BirGün, Güneş, Vatan, Takvim, Yeni Asır, Yeni Şafak ve Türkiye’nin ilk İngilizce gazetesi olan Hürriyet Daily News[289] ile Today’s Zaman bunların başlıcalarıdır. Ayrıca çok sayıda yerel – ulusal TV ve radyo istasyonları da İstanbul’da bulunmaktadır. Haber Türk, TNT, Samanyolu TV, TLC, CNN Türk, Ulusal Kanal, MTV Türkiye, FOX, TRT (Ana binasının biri de Ankara’dadır.) NTV, Kanal D, ATV, Show TV, Star TV, Cine5, Skytürk 360, TGRT Haber, Kanal 7, Flash TVve diğer birçok sayıdaki TV kuruluşları bunların arasındadır. Şehirde yüzü geçkin FM radyo istasyonuda bulunmaktadır.[290]
Spor[değiştir | kaynağı değiştir]
Bizans ve Roma dönemlerinden beri birçok spor faaliyetine ev sahipliği yapan İstanbul; günümüzde futbol, basketbol, voleybol, hentbol ve çeşitli motor ve spor yarışlarına ev sahipliği yapar. Türkiye liglerinin üç büyüğü olarak adlandırılan Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın antrenman ve maç sahaları da burada bulunmaktadır.[291][292]
Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena, Atatürk Olimpiyat Stadyumu ve Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu UEFA’nın beş yıldızlı stadyumları arasındadır. Atatürk Olimpiyat Stadyumu, 2005 Şampiyonlar Ligi Finali’ne,[293] Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu ise 2009 UEFA Kupası Finali’ne ev sahipliği yapmıştır.
Dünyanın en büyük spor organizasyonlarından biri olan Formula 1 yarışlarına 2005 ila 2011 tarihleri arasına kadar ev sahipliği yapmıştır ve 2012 Grand Prix takviminden çıkarılmıştır. İstanbul Park Pisti, toplam 2 milyon 215 bin m2‘lik bir alanı kaplamaktadır.[294]
Türkiye’nin en önemli hipodromu olan Veliefendi Hipodromu kentteki önemli yarışlara ev sahipliği yapmaktadır.
- Published in ÇATI YAPIMI HAKKINDA
Mersin ÇAtı Aktarma Çatı Yapım USTASI Fiyatları
Önce Bölgeye uygulanacak çalışma için Mersin ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI Alanında uzman ustalarımız keşif yaparak proje hazırlarlar.Mersin ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI ustalarımız Analiz yapılan bölgeye gerekli duyulan malzemeyi saptarlar.
Mersin ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI çalışma yapılacak alanlarda nelere ve İhtiyaç duyulduğu müşteriye paylaşılır,Mersin Kiremit çattı ustalarımız Tarafından Uygulamaya konulur.
Öncelik olarak İstanbul geneline tüm bölgelerine Türkiye Geneline Mersin ilinde ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI uygulamaları Mersin ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI sistemleri profesyonel Mersin çatı ustalarımız tarafında güven ve kalite ilkelerini siz değerli müşterilerinine en ekonomik fiyatlar ile sunmaktadır.Mersin Kiremit Çatı Ustalarımız Türkiye genelinede hizmet vermektedirler.BİZE ULAŞIN
Mersin, eski adıyla İçel, Türkiye’nin bir ili ve en kalabalık onuncu şehri. 2015 itibarıyla 1.745.221 nüfusa sahiptir. Akdeniz, Aydıncık, Bozyazı, Mezitli, Yenişehir, Toroslar, Anamur, Silifke, Tarsus, Çamlıyayla, Erdemli, Gülnar, Mut ilçeleri olmak üzere toplam 13 tane ilçesi bulunmaktadır. [1] Büyükşehir belediyesi statüsü bulunmaktadır. Türkiye’nin güneyinde bulunan bir liman kentidir. Mersin Limanı Türkiye’nin en büyük limanıdır.[2]
Kentin kuzeyindeki Yumuktepe höyüğünde yapılan kazılarda birçok katman ortaya çıkarılmıştır. Bunların en eskisi, MÖ 6300’lere, en yenisi ise Selçuklu dönemine tarihleniyor. Kazılardan çıkarılan eserler, Adana Arkeoloji Müzesi ve Mersin Müzesi’nde sergileniyor. Mersin’in tarih sahnesine çıkışı 19. yüzyılın ortalarına rastlamaktadır. Bu dönemde henüz bir köy olan bölge, konar göçer bir Türkmen aşiretine ev sahipliği yapmış ve adını da bu aşiretten almıştır. Ayrıca Kapadokya bölgesinden gelen Rumlar kent nüfusuna hakim hale gelmişler ve 1850’de kentte 5.250 Ortodoks Rum’a karşılık 1.600 Müslüman yaşamaktaydı. Kentin kaderi özellikle Amerikan İç Savaşı sırasında dünyadaki pamuk kıtlığını gidermek amacıyla Çukurova’da gelişen pamuk üretimi ve bölgenin 1866’da demiryolu ağına bağlanması ile değişmiştir. Bu dönemde Mersin hızla, Çukurova’nın tarım ürünlerinin ihraç edildiği bir liman ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Şehrin bugünkü durumuna gelmesinde, şu anda azınlık olsalar da Hıristiyan Levantenlerin önemi yadsınamaz. Şehirde halen Levantenlere ait iki katedral bulunmaktadır, Latin-İtalyan Katedrali ve Arap-Ortodoks Katedrali. Ayrıca şehrin kuzeyine Rumlar için bir kilise yapılması da gündemdedir.
İçindekiler
[gizle]
- 1Tarihçe
- 1.1Cumhuriyet dönemi
- 2Coğrafya
- 2.1İklim
- 3Nüfus
- 4Ekonomi
- 4.1Tarım
- 5Kültür
- 5.1Sanat
- 5.2Turizm
- 5.3Etkinlikler
- 6Spor
- 7Yönetim
- 8Eğitim
- 9Medya
- 10Altyapı
- 10.1Ulaşım
- 11Kardeş kentler
- 12Galeri
- 13Kaynakça
- 14Dış bağlantılar
Tarihçe[değiştir | kaynağı değiştir]
Mersin yöresinin bilinen en eski ismi Kizzuvatna olup bu ad Hitit devrinde Kue, klasik devirde de Kilikya olmuştur.[3] Bu bölgede yapılan kazı ve araştırmalar, ilk yerleşim izlerinin Cilalı Taş Devri ve Bakır Çağında görüldüğünü ortaya koymuştur. Gözlükule Höyüğü ve Yumuktepe’deki kazı araştırmaları ayrıca yörenin tarihte çok önemli bir merkez olduğunu göstermiştir. Nitekim, Gözlükule İslam uygarlıklarından Yeni Taş Çağına kadar 33 katmanda oluşmaktadır. Çiftçi ve çoban toplumunun yaşadığı ilk katmanlarda toprak sıvalı mekan zeminlerinin ortaya çıkışı ve daha üst katmanlarda ele geçirilen çeşitli tarımsal aletler ve çanak çömlekler, üretim ekonomisinin ve toplumsal bilincin gelişimini göstermektedir. MÖ 6. yüzyıla kadar yörenin yazılı tarihi Hurri, Luvi, Arzava, Kizzuvatna gibi yerel krallıklar ve bunların kültürleriyle, buraya daha sonraları egemen olan Hitit, Asur ve Babil krallıklarının tarihleri iç içedir.[3]
III. katmanda bulunan Alacahöyük tipindeki bronz hançer ve Hitit yapı kalıntıları, yöredeki Hitit varlığının önemli belgeleridir. Belli bir dönem Hitit egemenliğinde kalan bölge daha sonra Asur Kralı III. Selomossa’nın, MÖ 528 yılında ise Perslerin eline geçmiştir.[3] MÖ 527’de Yunanlar yöreyi ve Kıbrıs’ı, MÖ 334’te ise Mersin’i Makedonlar ise ele geçirmiştir.[3]
- Antik Yunan döneminde, şehrin adını Zephyrion (Yunanca: Ζεφύριον) taşıyordu ve birçok antik yazarlar tarafından dile getirilmiştir.
- Antik kaynaklara göre şehirde ticaret yapiliyordu ve hatta kendi adına para bastırmıştı.
- Sonra Kilikya, Roma eyaletinin bir parçası haline geldi.
- Roma İmparatoru Hadrianus dan adını aldı ve Hadrianopolis oldu.
- Romali devlet adami ve ünlü felsefeci Marcus Tullius Cicero 620/621 MÖ, ilin valisi oldu.
- Kilikya ve Mersin, erken 7. yüzyılda Araplar tarafından fethedildi.
- Ardından Mısırli Tolunoğulları, Bizanslılar, Ermeni Krallığı, Memlûkler ve 1473 yılında Ramazanoğulları Beyliği tarafından fethedildi.
- Bundan sonra da 1517 yılında Osmanlı İmparatorluğuna kaydedilmiş.
- Amerika İç Savaşı sırasında, bölgenin sıkıntısı nedeniyle yüksek talebi karşılamak için pamuk önemli bir ticaret malı haline geldi.
- Demiryolu ile getirilen pamuk deniz yoluyla ihraç edildi. 1866 yılında Mersin genişletildi ve şehir önemli bir ticaret merkezi haline geliştirildi.
- 1918 yılında, Sevr Antlaşması ile uyum içinde Fransız ve İngiliz askerleri tarafından işgal edildi.
- 1920 yılında Mustafa Kemal Atatürk ordusu tarafından kurtarıldı.
- 1924 yılında Mersin il yapıldı ve 1933 yılında İçel (büyük Mersin) ilini oluşturmak için İçel iline katıldı ve ilin merkezi Mersin oldu.
İlde inanç turizmi açısından önemli olan iki merkez vardır. Birincisi İsa’nın Havarilerinden St. Paul’un Tarsus’ta bulunan Evi ve Kuyusu Vatikan tarafından Hac Yeri ilan edilmiştir. Diğeri Müslüman ve Hristiyan alemince önemli olan ve Silifke/Taşucu’nda yer alan erken Hristiyan devrinde Hac Yeri olarak kabul edilen Azize Aya Tekla (Meryemlik)(Meryem’inde kabrinin Mersinde olduğu ancak hiçbir zaman bulunamayacağı İncilde acıkca yazılmıştır (klikya mektupları paftası) önemli dini ziyaret merkezleridir. Ayrıca dini açıdan önemli ziyaret yerlerinden olan Tarsus Ashab-ı Kehf Mağarası da il sınırları içerisinde bulunmaktadır.
Toroslar merkez ilçe sınırlarında yer alan Yumuktepe Höyüğü’nde yapılan kazılarda bulgular MÖ 6300’lere kadar gitmektedir.
Tarihi ve turistik açıdan görülmesi gereken başlıca yerler; Alahan Manastırı (Mut), Kravga Köprüsü, Kızkalesi, Yumuktepe, Kanlıdivane (Neapolis), Anamuryum Harabeleri, Viranşehir ( Soli), Tarsus – Aziz St. Paul Kilisesi, Silifke-Uzuncaburç, Karaduvar, Ayaş, Çamlıyayla Namrun Kalesi (Lampron) ve Sinap Kalesi, Alahan (Alacahan) Manastırı, Narlıkuyu, Zeus (Jupiter) tapınağı, Cennet Cehennem mağaraları, Çukurpınar mağarası, Korikos Kalesi, Mamure Kalesi, Aslanköy Kaya Mezarları, Adam Kayalar, Tarsus-Ulu Cami, Tarsus-Eski Cami, Büyükeceli Kaya mezarları sayılabilir.
Tabiplerin piri Lokman Hekim Tarsus’ta yaşamıştır. Aynı zamanda yılanların padişahı Şahmeran ile ilgili rivayet de şöyledir: Şahmeran yörenin kralının kızına aşık olur, cadının bir tanesi prensesin hamama geleceğini ve görmek isterse onu hamamda bir odaya gizlice alacağını söyler. Şahmeran her ne kadar biraz şüphelense de aşk gözünü karartır ve gider. Orada katledilir. Tarsus’Ta halen ayakta olan eski hamamın göbek taşındaki kızıllığın şahmeranın kanı olduğuna inanılır.
Cumhuriyet dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]
Hızla hayata geçirilen GAP, Ataş Rafinerisi ve sahip olduğu geniş hinterland sayesinde Mersin Limanı, Türkiye’nin en büyük limanı olma özelliğini taşıyor. Limanda bulunan 27 iskelenin 8 tanesi birbirlerine raylı bir sistemle bağlanmış. 1991 Körfez Savaşı’ndan bu yana yaklaşık 85 milyon dolar harcanarak yenilenen Mersin Limanı’nın kapasitesi, son üç yıldır her sene %10 oranında artmıştır.
Kentin ticari açıdan önemi göz önüne alınarak, Türkiye’nin on dokuz serbest bölgesinden ilki ve 836.000 metrekarelik bir alan üzerine kurulan Mersin Serbest Bölgesi, başta tekstil firmaları olmak üzere yaklaşık 432 şirkete ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca, Mersin-Adana kara yolu üzerinde cam, soda, gübre, tekstil, meyve suyu gibi sektörlerde faaliyet gösteren birçok önemli fabrika da bulunuyor. Türkiye’nin en yüksek üçüncü gökdeleninin (Mertim Kulesi: 177 metre) bulunduğu Mersin Devlet Opera ve Balesi’nin bulunduğu 3. kenttir.
Mersin, 2 Eylül 1993’te çıkarılan 504 sayılı kanun hükmünde kararname[4] ile büyükşehir unvanı kazandı. Haziran 2002’de ilin İçel olan adı, Mersin olarak değiştirildi.[5][6][7]2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı kanun ile büyükşehir belediyesinin sınırları valilik binası merkez kabul edilerek yarıçapı 30 kilometre olan dairenin sınırlarına genişletildi.[8]2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı kanun ile 2014 Türkiye yerel seçimlerinin ardından büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları oldu.[9]
Coğrafya[değiştir | kaynağı değiştir]
İl yüzölçümünün %87’si dağlıktır. İlin en yüksek tepesi, 3524 m ile Medetsiz Tepesi’dir. Önemli geçişleri: Sertavul ve Gülek Boğazları’dır. Belli başlı akarsuları Berdan Çayı(90 km) ve Göksu’dur (299 km).
İlde bulunan belli başlı ovalar ve yüzölçümleri şu şekildedir:
- Tarsus Ovası 105.000 hektar,
- Berdan Ovası 70.000 hektar,
- Anamur Ovası 9.900 hektar.
İklim[değiştir | kaynağı değiştir]
Mersin ve çevresinde, tipik sıcak ve ılıman astropikal iklimi hakimdir. Yaz ayları sıcak ve aşırı nemli, ortalama (28 °C nemlilik ise %88 ler civarında kış ayları ise 16 °C) oldukça ılık ve yağışlıdır (yıllık yağış ortalaması 1096 mm). Mersin’de çevre illerden farklı olarak ekstrem sıcaklıklara nadiren rastlanır (çok yüksek sıcaklıklar ya da sıfırın altındaki değerler gibi).
İlin uzun yıllar sıcaklık ortalaması ise 22 °C derecedir ve bu özelliğiyle Türkiye’nin ve Avrupa’nın en sıcak kesimidir.
Ancak yaz aylarında özellikle aşırı nem bunaltıcı olabilmektedir. İl en fazla yağışı Aralık-Ocak döneminde alır. 2001’de yaşanan sel felaketinde 2 gün içerisinde metrekareye 669 kg yağış düşmüştür.
[gizle] Mersin iklimi | |||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Aylar | Ocak | Şubat | Mart | Nisan | Mayıs | Haziran | Temmuz | Ağustos | Eylül | Ekim | Kasım | Aralık | Yıl |
En yüksek sıcaklık rekoru, °C | 25,2 | 26,5 | 29,8 | 34,7 | 35,8 | 38,2 | 37,3 | 39,8 | 38,5 | 36,4 | 31,0 | 27,0 | 39,8 |
Ortalama en yüksek sıcaklık, °C | 14,7 | 15,5 | 18,2 | 21,6 | 24,8 | 28,1 | 30,7 | 31,5 | 30,0 | 26,7 | 21,4 | 16,6 | 23,3 |
Ortalama sıcaklık, °C | 10,1 | 10,9 | 13,7 | 17,5 | 21,4 | 25,2 | 27,9 | 28,4 | 25,6 | 21,1 | 15,7 | 11,7 | 19,1 |
Ortalama en düşük sıcaklık, °C | 6,3 | 6,8 | 9,3 | 13,0 | 16,8 | 20,8 | 24,0 | 24,2 | 21,0 | 16,4 | 11,4 | 7,9 | 14,8 |
En düşük sıcaklık rekoru, °C | −6,3 | −6,6 | −2,2 | 0,6 | 7,0 | 5,3 | 16,1 | 15,0 | 11,0 | 2,7 | −3,3 | −3 | −6,6 |
Ortalama yağış, mm | 113,7 | 80,7 | 56,3 | 34,8 | 23,4 | 8,9 | 7,5 | 4,6 | 8,4 | 38,3 | 77,9 | 133,9 | 588,4 |
Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü[10] |
Nüfus[değiştir | kaynağı değiştir]
2015 yılı verilerine göre il nüfusu 1.745.221 dir.[11]
Mersin ili nüfus varlığı olarak Türkiye’nin önemli illeri arasında yer almaktadır. DİE 2000 Genel Nüfus sayım verilerini incelediğimizde tablodaki Tarsus ilçesinin bağlı olduğu Mersin ilinin 1927-2000 yılları arasında nüfus sürekli artmıştır. Mersin ilinde en düşük nüfus artışı %10,7, en yüksek nüfus artışı 1985-1990 yılları arasında %40,6 olmuştur. Mersin ilinin 1990-2000 yılları arasında yıllık nüfus artış hızı %26,5 olduğu görülmektedir. Buradan Mersin ilinin yıllık nüfus artış hızının düştüğü görülmektedir.
Mersin il nüfus bilgileri | ||||
---|---|---|---|---|
Yıl | Toplam | Sıra | Fark | Şehir – Kır |
1965[12] | 511.273 | 18 |
%37 189.382
321.891 %63
|
|
1970[13] | 590.943 | 19 | %16 |
%42 246.300
344.643 %58
|
1975[14] | 714.817 | 16 | %21 |
%47 332.900
381.917 %53
|
1980[15] | 843.931 | 12 | %18 |
%50 424.544
419.387 %50
|
1985[16] | 1.034.085 | 10 | %23 |
%55 566.419
467.666 %45
|
1990[17] | 1.266.995 | 7 | %23 |
%62 787.284
479.711 %38
|
2000[18] | 1.651.400 | 8 | %30 |
%61 999.220
652.180 %39
|
2007[19] | 1.595.938 | 8 | -%3 |
%66 1.056.331
539.607 %34
|
2008[20] | 1.602.908 | 9 | %0 |
%77 1.229.431
373.477 %23
|
2009[21] | 1.640.888 | 9 | %2 |
%77 1.270.621
370.267 %23
|
2010[22] | 1.647.899 | 10 | %0 |
%78 1.281.048
366.851 %22
|
2011[23] | 1.667.939 | 10 | %1 |
%78 1.303.018
364.921 %22
|
2012[24] | 1.682.848 | 10 | %1 |
%79 1.327.870
354.978 %21
|
2013[25] | 1.705.774 | 10 | %1 |
%100
%0
|
2014[26] | 1.727.255 | 10 | %1 |
%100
%0
|
2015[27] | 1.745.221 | 11 | %1 |
%100
%0
|
Ekonomi[değiştir | kaynağı değiştir]
Liman Mersin ekonomisinin dayanak noktasıdir ve Türkiye’nin dünyaya açılan kapısı durumundadır.
Doğu Anadolu, Batı Akdeniz ve İç Anadolu’daki fabrika ve ticaret firmaları ithalat ve ihracatını Mersin üzerinden yaparlar.
Türkiye’nin en büyük ikinci Serbest Bölgesi olan Mersin Serbest Bölgesi burada kurulmuştur ve 433 şirkete ev sahipliği yapmaktadır. İşleticisi MESBAŞ ‘tır. Mersin-Tarsus Organize Sanayi Bölgesi’nde 150’ye yakın firma faaliyet göstermektedir.
Mersin’de iş merkezlerinin çokluğu, nakliye ve gümrük firmalarının sayıca fazlalığı bu yüzdendir. Mersin Serbest Bölgesi de benzer özellikleri ile Mersin ve ülke ticaretinde önemli bir yer tutar.
Günlük hayatın vazgeçilmezlerinden olan alışveriş merkezleri Mersin’de yatırımlarını sıklaştırmaktadırlar. 2009 yılında Avrupa’nın en iyisi seçilen Forum Alışveriş Merkezi, Marinavista, Beymen Mall, PalmCity ve Kipa Outlet Avm, Soli Center, Mersin Marina Avm, Tarsu Avm vb. Ticaret merkezleri Mersin’de çoğalmaktadır. 2009 yılında Multi Turkmall tarafından yapılan Forum Mersin Alışveriş ve Yaşam Merkezi, Avrupa’nın en büyük perakende organizasyonu Uluslararası Alışveriş Merkezleri Konseyi(ICSC) tarafından Avrupa’nın en iyi alışveriş merkezi seçildi.
Erkek nüfusunun %80’i ve kadın nüfusunun %69’u istihdam ediliyor. İşsiz nüfus yaklaşik %7’dir.
Hızla hayata geçirilen GAP, Ataş Rafinerisi ve sahip olduğu geniş hinterland sayesinde Mersin Uluslararasi Limanı, Türkiye’nin en önemli ve en işlek limanıdır.[kaynak belirtilmeli]
Türkiye’nin en önemli iç turizm merkezidir. Son yıllarda turizmde yapılan atamalar ve sahile yapılan yeni otellerle Türkiye’nin yeni turizm bölgesi olma yolundadır. Yat turizminin gelişmesi amacıyla uluslararası standartlara uygun 500 yat bağlama ve 300 yat karaya alma kapasiteli Mersin Ana Yat Limanı tamamlanmış olup ihaleye çıkılmıştır. Mersin coğrafi açıdan lojistik merkez özelliğine sahip bir kenttir. Halihazırda bulunan liman, demiryolu taşımacılığının yanı sıra karayolu taşımacılığında da Mersin önemli bir noktadadır. Mersin Büyükşehir Belediyesi, Uluslararası Nakliyeciler Derneği ve Mersin Valiliği ile ortak olarak Mersin Lojistik Merkezi’ni kurma çalışmalarını tamamlamak üzeredir. Doğu Anadolu, Batı Akdeniz ve İç Anadolu’daki şirketler ithalat ve ihracatını Mersin üzerinden yapar. Mersin’de iş merkezlerinin çokluğu, nakliye ve gümrük firmalarının sayıca fazlalığı bu yüzdendir. Mersin Serbest Bölgesi de benzer özellikleri ile Mersin ve ülke ticaretinde önemli bir yer tutar. Yapıldığında Türkiye’nin en uzun binası konumundaki Metropol Ticaret Merkezi 52 katlıdır ve Akdeniz ilçesindedir
Alışveriş merkezleri Mersin’de yatırımlarını sıklaştırmaktadır. 2009 yılında Avrupa’nın en iyisi seçilen Forum Alışveriş Merkezi, Marinavista, Beymen Mall, Carrefour ve Kipa Outlet vb. Ticaret merkezleri Mersin’de çoğalmaktadır. Ayrıca Media Markt ve Vatan Computer ucuz bilişim malzemeleri ile rekabeti sağlamaktadır.
Tarım[değiştir | kaynağı değiştir]
2004 yılı verilerine göre Mersin’de arazi varlığının takriben yüzde 55’i orman ve fundalık arazi yüzde 35’i işlenen arazi, yüzde 4 civarı çayır ve mera, geri kalan araziler ise yerleşim alanı veya tarıma elverişsiz alanlardır.
Mersin’de üretilen Anamur muzu dünyaca ünlenmiştir. Tarıma dayalı sanayi gelişme göstermektedir. Mersin merkezde kayısı, ceviz, kiraz, şeftali ve sebze yaygın olarak üretilirken son yıllarda tropikal meyve ve sebzeler de üretilmeye başlanmıştır. Batı Mersin’de daha çok Anamur, Bozyazı, Aydıncık, Silifke ve Erdemli ilçelerinde muz, turunçgiller, çilek, papaya, pepino, ananas ve kahve yetiştirilmektedir.
Kültür[değiştir | kaynağı değiştir]
Sanat[değiştir | kaynağı değiştir]
Kentte kültür düzeyi yüksek ve kültürel çalışmalar son derece yoğundur. Mersin ilinde, okuma yazma bilenlerin oranı %99’dur. Türkiye’nin 3 büyükşehirden sonra açılan dördüncü devlet opera ve balesi mevcuttur. Mersin Devlet Opera ve Balesi gösterilerini Mersin Kültür Merkezi’nde sergilemektedir.
Ayrıca Mersin’de her yıl Uluslararası Mersin Müzik Festivali(Festival of International Mersin Music) düzenlenmektedir.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın desteği ile 2007’den itibaren “Mersin Kenti Edebiyat Ödülü” verilmektedir. Şimdiye kadar Nezihe Meriç (2007), Tahsin Yücel (2008), Latife Tekin (2009), Osman Şahin (2010), Leyla Erbil (2011),Ahmet Oktay (2012) bu ödülü aldılar. “Mersin Kenti Edebiyat Ödülü” Türkiye’de bir kent adına verilen ilk ve tek edebiyat ödülüdür. [kaynak belirtilmeli]
Kentte düzenli olarak Mersin Türk Sanat Müziği Festivali ve Mersin Uluslararası Nevit Kodallı Çoksesli Korolar Festivali gibi aktiviteler de düzenlenmektedir.
- Mersin Olba Fotoğraf Derneği (MOF)
- Mersin Fotoğraf Derneği (MFD),
- Mersin Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu,
- İçel Sanat Kulübü,
- Mersin Polifonik Korolar Derneği,
- Mersin Sinema Derneği (Mersinema) gibi önemli kültür ve sanat kurumlarıdır.
Büyükşehir belediyesinin yanında Akdeniz ve Yenişehir ilçe belediyeleri kurdukları tiyatrolarla değişik zamanlarda halka ücretsiz tiyatro gösterileri sunmaktadır.
Turizm[değiştir | kaynağı değiştir]
Mersin 321 km sahil şeridi ile Türkiye’nin önemli bir sahil kentidir. Mersin kıyılarının yaklaşık 108 km’lik bölümünü doğal kumsallar oluşturmaktadır. Önemli tarihi ve turistik mekanlara sahip olmasıyla turizmde son yıllarda adını sıkça duyurmaya başlamıştır.
Alahan Manastırı, Cennet ve Cehennem, Kızkalesi, Ayaş, Yumuktepe, Soli-pompeipolis, Eshab-ı Kehf Mağarası, Anemurium tarihi kalıntıları, Kleopatra Kapısı gibi turizmde ilgi çekici mekanlara ev sahipliği yapmaktadır.
Önemli plajları ise Anamur, Kızkalesi, Susanoğlu ve Ayaştır.
Tisan, Taşucu, Narlıkuyu ve Dana Adası ise özellikle yerli turistlerin sıklıkla ziyaret ettiği bölgelerdir.
Yayla turizminde beğenilen ve ilgi çeken yaylalar ise Gözne, Ayvagediği, Soğucak, Fındıkpınarı,Çamlıyayla Namrun ve Sorgun Yaylalarıdır.
Papa XVI. Benedictus’un 2008 yılını “Saint Paul Yılı” İlan Etmesi ile Mersinin Tarsus ilçesi Hristiyan turistlerin uğrak yeri olmuştur.
2008 yılında Mut ilçesinde bulunan Alahan Manastırı ve Tarsus ilçesinde bulunan St.Paul Kuyusu ve Anıt Müzesi UNESCO Dünya Miras Alanları kapsamındaki yerler listesine alınmıştır.
- Yumuktepe
- Soli
- Kazanlı
- Alahan Manastırı
- Kızkalesi, Erdemli
- Narlıkuyu
- Cennet ve Cehennem Çökükleri
- Turistik mekânlar
Aynalıgöl Mağarası, Eshab-ı Kehf Mağarası, Cennet ve Cehennem Obrukları, Kleopatra Kapısı, Gümüşkum, Çamdüzü, Erdemli Çamlığı, Pullu, Karaekşi, Karabucak ve Bahçeyeri Orman İçi Dinlenme Yerleri, Narlıkuyu Mağarası, Susanoğlu, Kapızlı, Gözne, Fındık Pınarı, Çamlıyayla(Namrun) ve Sorgun Yaylaları,Çamlıyayla Cehennem deresi ve papazın bahçesi, Pompeiopolis, Tarsos, Neopolis, Krykos, Kilindria, Selevkeia ve Anemurion İlkçağ Kent Kalıntıları, Anamur, Meydancık, Kız Kalesi, Silifke Kalesi, Soli, Alahan Manastırı, Haghia Thekla Bazilikası, Uzuncaburç, Akkale, Gözlükule Yerleşmeleri, Tarsus Camii, Lal Ağa Camisi, Erdemli, Silifke, Tarsus ve Narlıkuyu Mozaik Müzeleri örnek gösterilebilir.
- Published in ÇATI YAPIMI HAKKINDA
Isparta ÇAtı Aktarma Çatı Yapım USTASI Fiyatları
Isparta ÇAtı Aktarma Çatı Yapım USTASI Fiyatları 0536 692 51 95 / 0530 153 78 60 Fiyat Teklifi İçin Bize Ulaşın Önce Bölgeye uygulanacak çalışma için Isparta ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI Alanında uzman ustalarımız keşif yaparak proje hazırlarlar.Isparta ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI ustalarımız Analiz yapılan bölgeye gerekli duyulan malzemeyi saptarlar.
Çatı izolasyonu Şıngıl çatı duvar yıkım kırım demir çelik metal çatı sandviç panel Teras çatı kapatma ahşap çatı yapımı membran çatı ustası kiremit aktarma kiremit çatı yapımı eternit çatı ustası pergole çatı ustası profil çatı ustası balkon kapatma .Isparta ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI çalışma yapılacak alanlarda nelere ve İhtiyaç duyulduğu müşteriye paylaşılır,Isparta Kiremit çattı ustalarımız Tarafından Uygulamaya konulur.
Öncelik olarak İstanbul geneline tüm bölgelerine Türkiye Geneline Isparta ilinde ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI uygulamaları Isparta ÇAtı Aktarma Çatı Yapımı USTASI sistemleri profesyonel Isparta çatı ustalarımız tarafında güven ve kalite ilkelerini siz değerli müşterilerinine en ekonomik fiyatlar ile sunmaktadır.Isparta Kiremit Çatı Ustalarımız Türkiye genelinede hizmet vermektedirler.BİZE ULAŞIN
Isparta çatı ustası, Isparta çatı aktarma, Isparta şıngır çatı, Isparta kiremit çatı, Isparta membran çatı, Ispartaeternit çatı, Isparta ondolin çatı, Isparta pergole çatı, Isparta profil çatı, Isparta teras kapatma, Isparta çatı firması, Isparta çıtı fiyatları
- Published in ÇATI YAPIMI HAKKINDA